Gözlerini ilk o zaman görmüştüm. Gece lambaları yanacak kadar vakit geç değildi. Sen bir gerçeğin perdesi arkasında beklerken, ben düşünüyordum. Benim senden başka, hiçbir yararlı alışkanlığım olmamıştı. Ve bir gün, sen çıkıp geldin. Vakit, düşüncelerden uzaklaşmadan az önceydi.
Ayrılığın sözleşmesi mi olurmuş? Hayatımızın altın yıllarında, ne geceler eskittik, ne gündüzler. Zaman ilerledikçe, içimdeki sancı büyüdü. Karanlığın aydınlığa çıkan yolu belki çok uzak değildi ama, gözlerim ışığı seçememiş olmasından gerek, kaybolmuştum. Oysa sen sabit duruyordun, bense senin yörüngende yapayalnız dolanıyordum. Sokaklar aynı, insanlar değişiyor, değişim iyi değil… Artık geceleri yürünmez oldu bu sokaklarda. Korku, etrafta kol kola geziyor, cesaret benliğini kaybetmiş. Caddeden arabalar aynı gürültüyle geçiyor, mağazalar aynı saatte açıyor kapılarını, köfteci Muharrem yine aynı köşede. Köfteler de aynı ama, Muharrem’in alnındaki çizgiler daha bir belirginleşti sanki.
Sancı, sancı, sancı… Meğer duygularımı ne çok geride bırakmışım. Geçenlerde bir kadın gördüm sokakta, elleri titriyor, yüzüne kar taneleri birer birer dokunuyordu. Kadın ağladı, ben ağladım. O zaman hatırladım geride bıraktığım duygularımı. Beynimdeki santral, yoğunluk nedeniyle servis dışı kalmış, ama çevrem sürekli arayış içerisinde. Ne çok cevapsız aramalarım oldu benim, ne çok şebekeler meşgul uyarısı aldım.
Sabahın gelişini horozların gürültüleri ile karşılarken, sesini duydum. Ruhum dengesini kaybetmişken, baston olup uzanıverdin avuç içime. Neden sen sabittin de, ben yörüngede dolanıp duruyordum? Geçmişim karanlıktı, ama sen hiç sormadın. Önemli olan diyordun, senin ışığı yakalamak için verdiğin çabadır.
Geçmiş belki karanlıktı ama, kuyunun henüz dibi görünmemişti. Elini bana uzattığın güne şükürler olsun. Sokaklar aynı, şehir aynı, yollar aynı, kaldırımlar aynı… Tek değişim, duygularımın keşfidir. Bu son keşif, bundan sonrası güllük gülistanlık.
Emre Türker
picture: deviantart
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder