Türkçe Adı: Büyülü Çift
Tür: Komedi / Fantastik / Romantik
Yönetmen: James Mangold
Süre: 118 dakika (123 dakika kesintisiz)
Oyuncular: Meg Ryan, Hugh Jackman, Liev Schreiber, Breckin Meyer, Natasha Lyonne, Bradley WhitfordYönetmenliğini James Mangold’un üstlendiği 2001 yapımı film, geçmiş ile günümüz arasında eğlenceli bir bağlantı şeklinde geçiyor.
Yıl 1876. Albany Dükü Prens Leopold (Hugh Jackman)’in, halk arasında yapılan bir konuşma sırasında, elinde küçük bir makineyle fotoğraf çeken bir adam dikkatini çeker. Leopold, insanların yararı için birtakım icatlar üzerinde çalışmaktadır. Fakat babası, ailesinin durumunun gittikçe kötüye gitmesi nedeniyle onun zengin bir kadınla evlenmesini ister. Bir tanışma toplantısı düzenlenir ve bu toplantıda fotoğraf çeken adamı yine görür. Bu sefer peşini bırakmayacaktır. Henüz yapım aşamasındaki Brooklyn Köprüsü üzerine çıkarlar adam aşağıya atlamak isterken, Leopold onu yakalar. Fakat köprünün kırılan tahtasından ikisi de aşağıya düşer.
Günümüz yüzyılına gelmişlerdir. Evdeki tıkırtılarından dolayı, alt komşusu ve eski kız arkadaşı Kate McKay (Meg Ryan), Stuart Besser’ı arar. İki evin içine, yangın merdiveninden geçilebilmektedir. Stuart, Kate’e zamanın kanatlarında bir yarık bulduğunu, bu sayede geçmişe gittiğini ve asansörü icat eden Albany Dükü Prens Leopold’ın da kendisini izleyerek oraya geldiğini söyler. Ortalık biraz karışacaktır.
Asansörlerde sorun yaşandığından dolayı kaza geçiren Stuart, Kate’den Leopold’a göz kulak olmasını ister. Kate, zamanda yolculuk gerçekleştiğine inanmamış, ama bir şekilde Leopold ile yolları kesişmeye başlamıştır. Leopold’un ilginç tavırları, olayların rengini değiştirecektir.
Filmde serpiştirilmiş olarak artan bir sorundan bahsediyor. Zaman ilerledikçe insanların birbirine olan saygısı ve hoş görüsü azalıyor. Karşı cinse olan nezaket, yerini taktik sayılan kandırmalara bırakıyor. Sevgi ve romantizmin yerini anlamsız bir mantık alıyor. Özellikle de düzgün, akıcı ve seviyeli konuşmaların yerine, düzensiz ve argo kelimelerle dolu sevimsiz cümleler geçiyor. Selam verirken nezaketi bırakıp söz söylemeye bile artık gerek görmüyoruz. Hatalarımızı görsek bile, özür dilemek zor geliyor. Yanlışları telafi etmek yerine, üzerini örtmeye çalışıyoruz. Otobüslerde yaşlı veya kusurlu insanlara yer vermemek için uyuyor numarasına sığınıyoruz. Kadınlara saygı ve sevgi, yerini el kol şakasını bırakıyor. Oysaki saygısızlık ettiğimiz bu kadınların, bir gün bizim de çevremizdeki yakınlarımızın başına gelebileceğini maalesef unutuyoruz. Horace’den bir söz; “İyi insanlar erdemi sevdikleri için kötü şeyler yapmaktan nefret ederler. Kötü insanlar cezalandırılmaktan korktukları için kötü şeyler yapmaktan nefret ederler.”
İnsanların anlattıklarını dinlerken, sözlerin bir kısmına takılıp cümlenin anlamını düşünmüyoruz. Yani o kadar tedirginiz ki, kime inanacağımızı bilmiyoruz. Filmde yaşanan bir diyalogda şu sözler geçiyor:
“Köpekler renkleri göremezler. Onlar renk körüdür. Tıpkı zamanı göremediğimiz gibi. Zamanı hissedebiliriz. Geçtiğini fark edebiliriz ama onu göremeyiz. Ben kimsenin göremediği yarığı gören adamım. Ben gökkuşağını gören köpeğim. Ama başka hiç bir köpek, bana inanmıyor.”
Zamanda yolculuk teknik olarak mümkün değildir. Fakat insanoğlunun yaşamında birçok imkânsızlık, deli olarak görülen deha sahiplerinin elinde mucizeye dönüşmüştür.
Emre Türker
picture: impawards
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder