05 Aralık 2008

Melisa

Havada belki güneş yok, sıcaklık ise ateş misali kavuruyor her yanı, bunalmakta tüm insanlık. Sıkıntıları saymaya kalkmak mı? Hayır!...

“Kuş misali özgür olmak istiyorum” diyor Melisa. Kuş misali özgür olmak, çiçekler arasında uçuşan bir kelebek, yaşamda çözemediği duygu karmaşası kalması istiyor. Asla sabit bir çiçek gibi toprağa tutunmak niyetinde değil, başarıyı beklemekte.

Kendisini anlatıyor; elbiselerinin, eşyalarının, dört bir yanının, o hafif ezgilerle tıngırdatmaya çalıştığı gitarının siyah olmasını istiyor. Bir siyah kadar asil olma düşüncesi.

Göklerdeyken aşağılara uzansa, denizlere varma azminde. “Ben ne dersem o olsun, düşlerim gerçekleşsin” hayali içinde.

Melisa kim? Nasıl biri?

O, hayatının altın yıllarında, orta boylu, kısa saçlı, sempatik. Gözlerinde rengarenk ahenk var, elinde gitarını konuşturur, bir yandan da söylemekte. O Melisa. Kendi ayakları üzerinde durabileceğini düşünüyor, tam olgunlaşmamış meyve belki, ya da büyümekteki fidan. Ailenin ayrılmasına altı yaşlarında şahit olmuş, ama o onyedi yaşında. Gerçek bir babayı, belki hayatını paylaşabileceği insanda bulma niyetinde, bunun farkında değil. Kimbilir dağları belki o yarattı.

Kitaplarıyla kardeş olmak istiyor. Bir acemi gibi hepsini aynı anda okumak istiyor. Sabretmek ona göre değil. Yalnızlığın gezdiği yolda ilerlemekte. Belki ileride Goethe’nin “Werther” ini yaşayabilir, kim bilebilir ki!

“Ateşli hastalık geçirdiğimde sabit bir rüya görüyorum, bir balon içinde göklere yükseliyorum” diyor Melisa. Bilemediği özgürlüğe hapis, çıkış noktası arar Melisa.

Evrenin sonsuz boşluğunda yol almak ister, belki olmaz ama o ister, kesinlikle olmalı.

Hayatının baharını yaşamaktasın, bir zamanlar vurulmuşsun, onun bıraktığı izi taşıyorsun. Sen o izin kaybolması niyetinde yeni bir iz peşindesin aslında. Bak bir etrafına, gökyüzüne bak, bulutların özgür biçimde darmadağın olmasına bak, sen o basitliğe indirgenemezsin.

Sen kumsalda eşi benzeri olmayan bir taş, sen parlayan çakmak taşı olmalısın.

Evin bir köşesinde beslediğin zarif kuşu sen bıraktın Melisa. Ama o geri dönsün, tekrar seninle olsun istiyorsun. Sen beklemeksizin sorguluyorsun. “Neden ben değil de başkası, ya da başkası değil de neden ben?” Neden mi? Bazı gerçekleri sorma, buna özgürlük diyorlar Melisa.

Seçebileceğin iki yol var. Biri görünür, diğeri görünmez, iki yol ardından. Karanlığı istiyorsun, karanlık öyle yakın ki, sen o karanlığı, siyahlarınla buluyorsun. Karanlık, bir katran karası gibi simsiyah, hafif bir ışık arıyorsun hissettirmeksizin. Karanlıkta görmek değil düşünmek vardır Melisa. Karanlığın etkisinden kurtulmuş, ışık sayesinde, bir gölge kalmış Melisa. Sen siyahlarınla karanlığa uygun, karanlık senin yanında.

Bir bardak var içi su dolu. İçinde hafif alkol bekler seni. Rengarenk bir sıvı, dışında cam. Koklamak mı? Görmek mi? Tatmak mı? Hayır!.. Senin için hissetmek. Senin aradığın derinlerde.

Duygu mu - tutku mu? Senin aradığın duygu. En duygusal an şimdi gökyüzünde. Haykır o zaman dolsun bulutlar, ağlasın. Gökyüzünden senin adına akan sular gölleri doldursun, göller taşsın, akarsular çağlasın. Ağla Melisa, gözlerin parlasın.

Çiçek olmak sabitlik değildir, son tozlarınla etrafa dağılırsın, mutlak bir arı olmak değildir önemli olan, arı gelir senin yapraklarına konar. Belki sen, dört yapraklı bir yonca olursun, belki de açılmamış gonca, körpecik.

Karanlık çöküyor etrafa, her yer bulanık, sis var. Deniz gel-git olaylarını yaşıyor. Deniz, yavaş yavaş çekiliyor kıyılardan, uyuyor. Hafif hafif kıyıya vuruyor dalgalar, seslerde ahenk var. Senin gözlerin sonuna kadar açık, gözlerinde en ufak yorgunluk ifadesi görünmüyor. Bir enerji modülü, geceleri sana sunuyor. Uyumuyor, düşünüyorsun. Geceleri göremezsin Melisa, düşünürsün. Bir yarasa gibi hissedersin, dokunmadan sıyrılırsın taşlardan. Sen siyahsın Melisa.

Karanlıktan korkma Melisa. Gecenin bir vaktinde pencerene bir kuş konabilir, o bıraktığın kuş değil belki ama yeni ve umut dolu bir kuş. Ya da bir bülbül, sabahları şakıyarak uyandırır seni, sabahları hissedersin. Doğadaki bir çiçeğe arı konar, özüne ulaşır, ya da bir kelebek çırpınır etrafta.

Melisa, asi kız. Melisa, göklerde uçan şahin kadar gösterişli. Melisa siyah, Melisa farklı.

Haydi özgürlüğe uzan, uzanabildiğin kadar uzağa, yakalayabilirsin.

O, Melisa…

Emre Türker

picture: deviantart

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder