Öyle anlar vardır ki, yaşamınızın dönüm noktası işte o anlarda başlar. Gençlik heyecanı ile başlamış olduğunuz bir aşk, size sonsuz gibi gelebilir. Hiç bitmeyecek, her şey çok güzel olacak, kimse size karışamayacaktır. Verilen sözler vardır, edilen yeminler birdir. Belki biri oyun bozanlık yapar da sözünde durmazsa, ancak o zaman sihir bozulacak ve külkedisine dönüşeceksinizdir. Ağızdan çıkan sözler, kalbin heyecanına yenik düşen anlaşmalar ile kaybolabilir. Aslında gerçek, hiç beklenmedik bir anda ortaya çıkacaktır. Bu nedenle ilkler, ancak kalbin aradığını bulduğu zaman değerini koruyabilir.
Ne çok ilkler yaşanmış veya yaşıyoruz. Belki küçük bir tebessüm, belki heyecan, belki korku… İlklerin çok anlamı vardır. İlkler çok şey ifade eder ama, aslolan sonuçtur. İlkler, yaşamımızda ortaya çıkan tecrübe, sonuçlar ise varılabilmiş hedefler diyebiliriz. İlk öpücük, ilk dokunuş, ilk tat, ilk aşk! Aslında ilk, size unutulmaz gelen, ama sevginin içindeyken çoğu kez “yalanmış meğer” ile sonuçlanan isyankar tavırdır. İnsanoğlu aşkı ilk olarak çocuklukta bulur. O ilk aşk, belki bir şarkıcıya, belki sevilen bir büyüğe, belki öğretmene, belki bir resmedir. Çünkü göze veya duyguya hitap eden güzellik, paylaşmayı göze alamadığınız bir şeye karşı olduğundan, sizin için özeldir. Sahip olma duygusu ve kıskançlık, size çocuksu aşkı getirir. Belki bu çocuksu aşk, ergenliğe kadar, çok az da olsa yaşamınızın sonuna kadar devam eder. Sonra, gülersiniz halinize! Komik gelir pek çok yaşananlar, ama unutulmazlar. Geride kalanlar ise; bazen bir anı, bazen bir deneyim olarak hatırda kalır. Mesela sevdiğiniz kişinin ilk elini tuttuğunuzda, içinizde karıncalar dans eder. Kalp hızlanır, ağız kurur. Çünkü ilk olana karşı alışık olmadığınız bir sonuçla karşı karşıya kalırsınız. Anlatmak istedikleriniz ağızdan çıkmaz, heyecan ve korkuyu bir anda yaşarsınız. Taa ki sonuca ulaşıncaya kadar! Sonuç, her zaman beklendiği gibi olmayacaktır. Zaten beklediğiniz her şeyin sonucu istediğiniz gibi olsaydı, mücadele etmeyi öğrenemezdiniz.
“İlk ve son aşkım” denilen kalıp, çok az kişi tarafından ömrün sonuna kadar tazeliğini korur. Hele ki bu devirde yaşarken, ancak masallara konu olabilir. Aşk kolay kazanılmaz. Çünkü onu alabileceğiniz ücret yoktur. Size aşkı verebilecek şey, kalpten geçer. İlklerin sonuca ulaştırmaması, aşkın çeşitliliğinden ileri gelmektedir. Aşk kavramı; zamanla, mekanla, deneyimle, hatta yaşadıkça değişebilir. Birliktelikle gelen aşkı; kimi erken bulur, kimi ömrünün sonuna kadar yakalamayı başaramaz. Size aşkı anlatan biri, size aşkı anlatan yazılar, size aşkı anlatan dostlar, aslında hep kendi içinde hissettiklerini anlatırlar. İşte çoğu kez, bunlardan ötürü yanılırız. Başkalarının aşklarını yaşamaya çalışır, bir noktada tökezleriz. Birine çok cazip gelen kanunlar, diğerine göre affedilmez hatalar olabilir. Bu yüzden hep derim ki, aşkı kendin bulmalısın. Özellikle de aracı kurumlar diye ifade edebildiğim yakın çevreyi, bu işe bulaştırmamalısın. Aracı kurumlar, ortaya çıktıkları zaman, gerçek oluşumları ufak da olsa değişikliğe uğratırlar. Bir ağızdan değil de, dolaylı olarak duyduklarınız, tıpatıp hissedilenler olmayacaktır. Çünkü birebir söylenen sözler ve anlatılanlarda, kalp de devreye girdiği için, etkileşim başlayacaktır. Böylece, ne hissettiğinizi dudaklarınızla anlatamasanız bile, benliğinizle hissettirebilirsiniz.
“Neden ben de gerçek aşkı bulamıyorum” demeyin. Çünkü aşkın zamanı yoktur. Bir yerlere saklandığı doğrudur belki ama, önemli olan onun size görünmek istediği yer ve mekandır. Kimisi son nefesinde yakalar onu, kimisi gençlik ateşinde. Ne olursa olsun, hayata gözlerinizi yumarken bile yakalamış olsanız, huzursuz gözlerinizi kapamazsınız. Gönül ister ki, gerçek aşk, masalsı olsun, dilden dile dolaşsın.
Aşkın büyümesi, sizin özveriniz ve kişiliğinizle doğru orantılıdır. Hatalar görülebildiği ya da kabullenildiği zaman aşılabilir. Görülemeyen birçok hata; ilk ayrılığa, ilk yıkılışa, ilk acıya veya ilk sıkıntıya götürür. Acıyı büyütmek ise, hep bu kalbin körlüğünden ileri gelmiştir.
Bir dönüm noktası vardır ki, ondan öncesi hafızalardan silinecek kadar önemlidir. Bazen hiç beklemediğiniz bir anda, bazen de hep beklediğiniz anın sonucunda çıkar karşınıza. Gözler görmeyi, hatalar kabullenilmeyi, gönüller birleşmeyi kabullenince, üçüncü kişilere ancak şahitlik yapmak düşer.
Aşkın en güzeli (tabi sonuca ulaşan sevgiyle pekişmiş aşklardan bahsediyorum) ilkleri beraber yaşadıkça ortaya çıkar. Bundan önceki ilkler, silik izler haline gelir. İlk elini tutuşunuz, ilk göze göze gelişiniz, ilk “seni seviyorum” cümleniz, ilk cinselliğiniz… Bundan sonraki ilkler, önceki ilklere hiçbir zaman benzemez. İlk tatiliniz, ilk akraba ziyaretiniz… Neden mi bu kadar çok ilk diyorum? Çünkü siz ne kadar içinde bulunduğunuz ilişki açısından ilki ararsanız, birlikteliğinizi pekiştirecek kuvvet de o kadar çok artacaktır. Tabi bir de madalyonun öbür yüzü var. İlk aldatma, ilk yalan, ilk tokat gibi. Sonuçları hüsrana götüren ilkler, diğer ilklerin tam tersine, bedeni ve ruhu gün geçtikçe zayıflatacaktır. Bu nedenle, hayatınızdaki her ilk, unutulmayacak güzellikler içeren tatlı kavramlarla süslenmiş hoş anlamlar içermelidir. Zaten ilk tatil, ilk öpücük gibi güzel şeyleri beraber yaşarken, ilk tokat, ilk aldatma gibi çirkinlikleri yalnız planlarsınız. Güzel ve çirkin ilkleri ayıran en önemli nokta da bu olsa gerek…
Aşkı bulduğunuza gerçekten inanıyorsanız, sizi olumsuz yönde kimsenin etkilemeyeceğini düşünüyorsanız ve birbirinize kalpten güveniyorsanız, güzel olan her ilki birlikte tadın. Bundan sonra aramanız gereken şeyler kusurlar olmasın, çünkü hataları berberce aşabilirsiniz. Yıllar geçmiş ve siz hala sevdiğiniz kişi ile beraberseniz, her şey rüya gibi yaşanmaya devam ediyorsa, bilin ki bunların en hatırda kalanları, hayatınıza altın harflerle kazılı ilklerinizden başka bir şey değildir.
Emre Türker
picture: deviantart
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder