İnsanların iç içe yaşadığı, yardımlaşma ve birlikteliğin tertemiz duygularla ortaya koyulduğu, insana yaradılışından ötürü saygı duyulduğu, Batı Karadeniz bölgesinin şirin bir köyünde büyüdüm ben. Ailemin memur olması nedeniyle, belli zamanlarda çok fazla yer değişikliği yaptık. En çok etkilendiğim, içimde derin hatıralar bırakan bu yerde yaşayan köy halkı, çoğunluğu Artvin yöresinden göç etmiş kişilerden oluşmaktaydı. Sabahın erken saatlerinde erkenden kalkıp kahvaltı sonrasında topraklarına doğru yola çıkan köy halkı, akşam geç saatlere kadar durmaksızın çalışırlardı. Tüm bu yoğunluk içerisinde, kız isteme, kına yakma, sonrasında aile kabullerinin ardından gerçekleştirilen düğünlerde, güneş batımından hemen sonra, evlerin bahçelerinde ya da köy meydanında, bir uçtan diğer uca gerilmiş tellerin ortalarına belli aralıklarla yerleştirilen renkli ampuller yardımıyla, çevre ışıl ışıl olurdu. Yöresel oyunları sergilemek ya da Horon tepmek için, usta Tulumcu davet edilir, eğlence bütün hızıyla devam ederdi.
Halk oyunlarımız, yurdumuzun dört bir tarafında, yaşa bakmaksızın tüm insanların coşkuyla katılıp heyecanla sergilediği oyunlardır. Bu oyunların ilk olarak kimler tarafından düzenlendiği tam olarak bilinmez ama, her büyüğün kendine has çeşitli öyküleri, efsaneleri ya da anıları bulunmaktadır.
Halk oyunları, genelde yöresel giysilerle oynanır. Her bölgenin, hatta her bir tabiatın, coğrafi koşullarına göre çeşitlilik gösterir. Örneğin, insanların omuz omuza vermesi, sıradağlar olarak yorumlanabilir. Bunlardan Horon tepme ise, Karadeniz’in azgın suları ve dalgaları, sık yağan yağmuru, şimşek çakması, olumsuz hava koşullarının ardından doğanın yumuşaması, denizin durgunlaşması, bölgenin coğrafyasında görülen engebeli dağlar şeklinde anlatabilir. Horon, genellikle Karadeniz bölgesine özgü kemençe ile oynanır. İnsanlar bu oyunda hızlı hareket ederler ve ayaklarını sertçe yere vurarak ya da zıplayarak, kendi yaşam koşullarını dile getirirler. İlginç bir söz vardır, “Horon tepilen yerde yedi yıl ot bitmezmiş…”
Tüm bu halk oyunları, içeriğinde kendi yörelerinin özelliklerini taşır. Oyunlar tabiattaki, sis, yağmur, akarsu, dağlar gibi özellikleri bünyesinde bulundurduğu gibi, unutulmaz kahramanları, başkaldırışları, aşk ve sevgiyi içeren özellikleri de konu alırlar. Ayrıca hayvanları, kavgaları, erkeğin kadına kur yapmasını, hatta rakamları bile içeren Halk oyunları vardır. Genel olarak baktığımız zaman, kentleşmeden uzak, birbirine yakın ve yardımlaşmayı ön planda tutan, hayvancılık ve tarımla uğraşan köy insanlarının bir oyunu olarak görebiliriz Halk oyunlarını.
Yaygın halk oyunlarından Zeybek oyunları, halkın zalimlerin elinde ezilmesini önlemeye çalışan, doğrunun yanında, otoriteye karşı çıkan, insanları çeşitli koşullar adına eğiten, efeler yönetimindeki zeybekleri anlatan oyunlardır. Zeybekler, aşırı hareketli, aşık, heyecanlı, özlemle yanıp tutuşan, namussuzlara ve yağmacılara göz açtırmayıp cezalarını kendileri belirleyen, saygılı kişiler olarak ün salmışlardır. Üzerlerine giydikleri elbiseler, hızlı hareketlerini engellemeyecek rahat bir görünümü içerir. Oyunlarda yaptıkları hızlı hareketler, çıkardıkları sesler ve yüz mimikleri, etkileyicidir.
Halk oyunlarında, genelde yöresel kıyafetler giyilir. Fakat son yıllardaki kıyafetlerde, şov amaçlı çeşitlilik göze çarpmaktadır. Bugün büyük organizasyonlarla, geleneksel halk oyunlarımız, dünyanın birçok ülkesinde gösterilmekte ve büyük bir ilgiyle izlenmektedir. Bunun en büyük örneği, Sultans of the Dance, Mydonose Showland'da defalarca gösterime girmiş olmasına rağmen, rekor sayıdaki izleyici ve oyun sonundaki uzun süren ayakta alkışlar hep varolmuştur. Bu önemli grubun, Mustafa Erdoğan yönetiminde Avrupa ve Asya’yı da fazlasıyla kasıp kavuracağı bir gerçektir.
Yöre genelinde iyi oynadığı bilinen kişiler, düğünlere ya da festivallere özellikle davet edilir, gelecek nesil gençlere ustalık ve figür zenginliği gösterilir. Amaç, oyunların genel olarak en iyi şekilde bozulmadan devamını getirebilmektir. En önemli kültürlerimizden biri sayılan Türk Halk Oyunlarını, yıllar boyunca aynı heyecanla temsil etmeli, batılılaşma adı altında ezip unutturmamalıyız.
Emre Türker
picture: deviantart
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder