Vahşi yaşamda hayvanlar, doğumundan hemen sonra kendi başlarına ayağa kalkar. Bazıları topluluk halinde bulunsa da, yaşamak için kendilerini hızla geliştirmek zorundadır. Kiminin ömrü öyle kısadır ki, güneşin doğuşu ile batışı arasında hayatının her yönünü belirleyebilmelidir. Peki, bizim ne kadar vaktimiz olduğu ne malum? Hayatta ne kadar zamanımız kaldığını bilsek, cesaretimiz ne şekilde yön değiştirirdi?
Bizler, birçok canlıdan daha şanslı olduğumuz halde, seçeneklerimizi belirleme konusunda yetersiz kalıyoruz. Ailesinden hayatı boyunca destek görenler, yardım almadan eyleme geçmeyi başaramayabilir. Üniversitede okuyan öğrencilerden ailesi ile yaşayanlarla, ailesinden uzak kalanlar arasında yapılması gerekenler değişkendir. Ailesi ile kalan evine gidip yemeğin önüne gelmesini bekler ve açlığını giderdikten sonra çalışmalarına geri döner. Oysa yalnız kalan, yeterli de maddi destek görememişse, karnını doyurmak için alışveriş yapmalı, yemek hazırlamalı ve başarılı olmak için çalışmalıdır. Yalnız yaşayanlar, derslerde yüksek ortalamalar tutturamayabilir ama başarı notunu belki daha rahat yakalar. Daha başarılı olmak; çok kazanmak ve para içinde yüzmek değildir. Nasıl yaşayacağını, zor durumdan nasıl çıkabileceğini ve problemlere çözüm odaklı nasıl yaklaşacağını bilmek demektir. Çünkü başarının lezzetini tadan, zorlukları aşarak yol alandan başkası değildir. Yani önemli olan, çıkmaz görünen karanlık sokaklardan geçerken, sokak lambasının yanmasını beklemek değil, karanlığa karşı fener bulundurmak ya da harekete geçmek için yön tayin edebilmektir.
Mutlu olmadan ve gülümsemeden sonuca ulaşmak, yalnızların işidir. Sonuç her zaman tatmin etmeyecektir. Sempatik insanlar, tercih edilme konusunda önceliklidir. En tepeye ulaşan yalnızlar, kazanmaktan zevk alamazlar. Hani deriz ya, “bu adamda bu kadar para var ama suratında hayır yok”. Böyle insanlar, yalnız kazanır ve yalnız ölür. Ne beklentisi vardır, ne de kendisinden beklenileni… Beyazıt Öztürk, show dünyasında en takdir ettiğim kişidir. Onun sıkıntılarını da mutluluklarını da merak etmişizdir. Çünkü yapmacıklıktan uzak, çalışmayı seven, beklentileri olan ve bekleneni veren birisidir. Zirveye ulaşmak için çalışmış, her anını paylaşmış, yardımlarını gösterişe dönüştürmemiş ve bu yönüyle ekrandaki tüm farklı düşüncelerin takdirini kazanmıştır. Yıllarca programının gözden düşmemesi bu yüzdendir. Walt Disney’in bir sözü var, “İnsanları eğitip, eğlendiklerini ümit edeceğime, onları eğlendirip bir şeyler öğrendiklerini ümit ederim.” En kalıcı bilgiler, mutlu yüzlerin ardından gelenlerdir.
Paylaşmanın önemini birçoğumuz bilir, ama uygulamaya gelince tökezleriz. Kazandıkça beklentilerimiz egomuzu tatmin etmeye başlar, kazandırmak zor gelir. Yolun karşısına geçmek için birlikte yürümekten çok ezip geçmeyi tercih ederiz. Temkinli olmak nedir? Sözlük anlamıyla bir işin sonunu düşünerek ölçülü davranmaktır. Yolun karşısına geçiş örneğinde; trafik ışıklarına uymak, yolun emniyetinden emin olmak, yanındaki kişiye gerekirse izin vermek ve kontrollü olarak hareket etmenin sonucu, tedbirli bir şekilde karşıya ulaşmak olacaktır. Böylece toplum içinde hareket etmeyi öğrenir, hem kendi irademizle ilerler ve hem de mutlu oluruz. Bizden beklenilen budur. Eğer belediye başkanı olsaydık, yolun emniyetini inceleyip, gerekirse geçit yapmayı ve sorun varsa çözümü düşünürdük. Belediyenin bizden beklentisi ise, ilk başta belirttiğimiz temkinli davranışla beraber, problem yaşandığında bildirmek olacaktı. Anlatmak istediğim, herkesin bir görevi var ama sonuçta yaradılış olarak hepimiz eşitiz. İdeallerimiz ise, çizdiğimiz rotaya göre değişir.
Kızılderililerden Ute Kabilesi’nin bir sözüdür: Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü, böylece ikimiz eşit oluruz.
Emre Türker
picture: deviantart
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder