18 Aralık 2008

Cengiz Çekil’e Farklı Bakış



Gördüğüm ilk gerçek sanatçı… Onu televizyonlarda kendini reklam ederken göremezsiniz. Çoğunuzun adını bile duymadığı, fakat sanat şöhreti ülkesinin sınırlarını aşmış, yorulmayı bilmeyen bir adamdır Cengiz Çekil.

Kız kardeşi yaşamı boyunca hep hayranlıkla ona bakmış, yatılı okulun ardından yüksek tahsil için ülkeden çıkışıyla özlemini çekmiş. Kendisini, İzmir’in Şirinyer’inde, parkın yakınındaki evinde, saatlerce heykellerin üzerinde çalışmalarıyla tanımıştım. Onun taşıt olarak kullandığı motosikleti, benim ilk gördüğüm motorlu iki tekerlekliydi. Çocukluğumun kalıcı oyuncağı tahta arabamı o yapmıştı. Hatırladığım ilk zekâ oyununu, o hediye etmişti.

Cengiz Çekil’in kütüphanesini, şehir kütüphanesine tercih ederdim. Eski bir gramofon, tuşlarına dokunmaktan keyif aldığım daktilosu ve itinayla dizilmiş kitapları… Oradan saatlerce çıkmak istemezdim. Herkese ağzıma geleni söyleyip şımarıklık ederken, karşısında el pençe divan durur, sözlerinin her kelimesini dikkatle dinlerdim.

Babası eski ama iyi bir saatçiydi. Keyfine düşkün, kahvesini yudumlarken bahçede oturmaktan hoşlanan biriydi. “Çok önemli bir adamdı, keşke daha fazla tanıma şansım olsaydı” der Cengiz. Babasına hayranlığından olsa gerek, sonradan eski saatleri tamir edip saklayarak anısını tazelemişti. Babasının sonradan kömür deposu olarak kullandığı küçük kulübede, birkaç saat bulmuş ve kendimi şanslı hissetmiştim. Cengiz, ailesini görmek için ne zaman ziyarete gelse, bahçedeki dalları budar, onları sular veya kendine mutlaka uğraşacak bir şeyler bulurdu. Şikâyet edenleri pek sevmezdi. Şikâyet etmek yerine, çözüm aranması taraftarıydı. Çaresizlik, belki de ona göre zayıflığın ifadesiydi. Asabiyeti, kabul edemediği yanlışlara olan kızgınlığıydı.

Önüme çeşitli kalemler, kitap, defter ve bir resim defteri koymuştu. Sanata yatkınlığımı ölçüyordu. Ben kız kardeşinin yolundan gidip, yazmayı ve okumayı seçmiştim. Nice zamanlar ardından ona okuttuğum ilk yazılarımın birçoğunu karalamıştı. “Olmamış, daha fazla çalışman gerek” dediğinde bozulmuştum, ama şimdi aslında ne kadar iyi bir eleştirmenden yorum aldığımı düşündükçe ona teşekkür ediyorum. Eşiyle ve eşinin kız kardeşiyle yaptığım sohbetler ve öğütler, beni kendi evine bağlayan başka etkenlerdi.

Arada bir iş ziyareti sebebiyle otelde değil bende kalmayı tercih ederdi. Gözleri yorgunluktan kapanıncaya kadar bir şeyler anlatır, anlatımlarının etkisi iz bırakırdı.

Nejat Uygur’un İzmir Fuarı’ndaki tiyatrosuna gitmiştim. Tiyatro önünde ünlü tiyatrocunun heykeli vardı, Cengiz Çekil imzasıyla. Gösteri sonunda teşekkür ediyordu o güzel eser için kendisine…

Çağdaş Türk Sanatı’nın büyük sanatçısı… Onu tanımak için, eserlerini anlayabilmelisiniz. Bu nedenle de tek yönlü olmaktan çok, sanatı her yönüyle inceleyip uygulayabilen bu adama saygı duyulmalı diyorsanız, eserleri önünde vaktinizi harcamanız gerekiyor.

Cengiz Çekil, aklımdaki büyük adam, annemin ağabeyi, dayım…

Emre Türker

2 yorum:

  1. cok guzel filmler var listende...blogunu arada ziyaret etmeliyim...

    YanıtlaSil
  2. Emre'ye teşekkür etmek istiyorum tanımadığım bu sanat adamını bize tanıttığı için ,sanırım böyle şeylere ihtiyacımız var.

    YanıtlaSil