07 Aralık 2008

Teşekkür Etmek

Verilen şeylere asla karşılık beklememek gerektiğini her fırsatta söyleriz. Karşılık beklemeden yapılanlar, genelde toplumumuz tarafından daha hoş karşılanmaktadır. Belki karşılık maddi açıdan olmamalı ama, en azından manevi açıdan insanı doyurmalıdır. Manevi olarak doyum sağlayan en güzel şeylerden biri de, yapılanlar karşılığında teşekkür etmektir. Çünkü teşekkür etmek, iyilik yapanın ruhuna hitap edebileceğiniz en güzel hediyedir.

Teşekkürü tamamlayan öğelerden biridir takdir etmek. Örneğin bir aile, çocuklarına verdiği emeklerin karşılığında, gerçek anlamda hiçbir maddi beklenti içerisine girmez. Onların tek amacı, verdiklerinin boşa gitmemesi, çocuklarının toplumda bir an önce iyi bir yer kazanmasıdır. Çocukların ise ailelerine karşılık verebileceği en büyük hediye, yapılanlar karşısında tüm kalbiyle teşekkür etmek olacaktır. Bu iki kelimelik hediye, hem aile tarafından, hem de toplum tarafından beğenilecek ve çocuklar takdir edileceklerdir. Aslında her takdir, içinde bir teşekkürü barındırır. Çünkü takdire layık görülmek, yapılanlar karşılığında bir nevi teşekkür etmek anlamına gelir.

Toplu taşıma araçlarında, ülkemizdeki genç neslin çoğu, yaşlı, sakat ve hamile kadınlara yer vererek, örf ve adetlerine uygun hareket ederler. Yurt dışında ise, herhangi bir kusuru olmayan yaşlılara yer verildiğinde, bunun hakaret bile sayıldığını duymuştum. Çünkü onlara yer verildiğinde, “sen acizsin” gibi bir anlam çıkarılabiliyormuş. Bu düşünceyi, hiç de sıcak bulmuyorum. Yer vermek, acizliğin değil, saygının bir ifadesidir. Gösterilen saygının karşılığı ise, teşekkür olmalıdır. Teşekkür edilerek takdirle karşılanmayan genç, bir sonraki hareketinde aynı karşılığı vermeyebilir. Kötü tepki, gelebilecek iyi tepkileri de olumsuz karşılamaya sebebiyet verecektir.

Bir gün belediye otobüsü ile yolculuk ettiğim sırada, yorgunluk sebebiyle oturduğum koltukta uyuyakalmıştım. Yaşlı amcanın biri tarafından sarsıntı ile uyandım. Yaşlı amca, “eşek kadar adam olmuşsun, ama yer vermeyi öğrenememişsin” diye terslemişti beni. Uyku sersemliği ile alelacele ayağa kalkıp yer vermiş ve “kusura bakmayın, sizi fark etmedim” dememe rağmen “münasebetsiz” gibi bir cümle ile teşekkür bulmuştum. Bu olayda direk olarak yaşlı adamı suçlamadım. Belki yaşı dolayısıyla en azından gözlerimin kapalı olduğunu göremeyecek kadar zayıf bir bakış açısına sahiptir, diye düşünmüştüm. Aynı durumda farklı birisi olsa, belki tartışma çıkar, iki tarafın o an birbirine duyduğu kısa süreli öfke nedeniyle sonuçlar farklı yöne kayabilirdi. Yine başka bir olayda, gayet dinç görünen orta yaşlı biri, kalabalık otobüste kendisine yer vermeyen çocuğa bağırmış ve çocuk da bunun üzerine ayağındaki protez bacağı gösterip, “tek ayakla hareket halinde dik durmak zor oluyor” diye sakin bir şekilde cevap vermişti. Herhalde o adam, bir daha kimseden yer istememiştir. Bu olay, bize her zaman genelleme yapılmaması ve karşımızdakinin ne durumda olduğunu en azından anlamaya çalışmamız gerektiğini gösteriyor. Yani eleştirmeyi seven bir toplum olarak, kibirliliği ve bencilliği bir yana bırakıp, biraz daha düşünmemiz gerekiyor. Çünkü biz genel olarak, gözümüzle görmediğimiz şeyleri algılama konusunda toplum olarak biraz yetersiz kalıyoruz.

Herhangi bir işte, çalışanların daha başarı olması, aldıkları teşekkür ve verilen emeğe karşı övgüye bağlıdır. Çünkü alınan işçilerin vasıfları ne kadar iyi olursa olsun, gösterdikleri emekler eğer fark edilmiyorsa, başarı oranları gün geçtikçe düşecektir. Her yetkili, kendinden alt kademedeki kişileri dinlemeli ve teşekkür ederek ruhlarını okşamalıdır. Çalışanlar da işyeri ve üstlerinin yaptıkları karşısında bir bit yeniği aramamalı, yapılanları takdirle karşılayıp özveri göstermelidir. Aslında her şeyin karşılığı, saygı ve sevgiden geçer. Bu ikisi var olduğu sürece, bir iplik söküğü gibi başarı da kendiliğinden gelecektir.

Belli bir olgunluğa erişmiş insanlar, aldıkları maddi hediyelerin çoğunu unutur. Çünkü göze hitap edenler, gönülde yer buladıktan sonra, akıl defterinden silinmeye mahkumdur. Aynı şekilde, yaptıkları iyilikler karşısında maddi karşılık arayanlar, asla mutluluğu yakalayamaz. Çünkü o kişinin yaptıkları, geri alınmak üzere bir borç niteliğindedir. Bu gibi kişilere, yaptıkları karşısında verilen teşekkür de, hiçbir zaman takdir görmeyecektir. Maddiyatla görülen saygı, sadece para adınadır. Yüreği cömert ve yardımsever kişiler, her zaman sonsuz teşekkür alarak altın bir kalple zenginleşecektir.

Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) “bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.” demiştir. Her zaman teşekkür alacak kadar zengin bir yüreğe sahip olabilmemizi ümit ediyorum.

Emre Türker

picture: deviantart

1 yorum:

  1. Teşekkürler elinize salık kardeşimin ödevine yardımcı oldu

    YanıtlaSil