“Gülümsemeyin, etek giymeyin, giyiminize dikkat edin, dükkanınıza afiş veya pano asarken düşünün, el vermeyin, öpüşmeyin. Tahrik oluyoruz. Sağa baksak, sola baksak tahrik oluyoruz.” Nedir bu yani!
Bir boyama modası-oyunu başladı. Bu oyunda, bikinili ya da kullanılan deyimiyle açık-saçık pozlar vermiş bir kadın figürü görünce, hemen eline bir boya alıp, açıkta kalan yerleri boyuyorsun. Böylece vatandaşı tahrik olmaktan kurtarıyorsun. Oyun böyle başlıyor, ama daha yaygın değil, henüz 3-5 dükkan boyandı. Yaymak için, oyun kurucuların pazarlamaları devam ediyor.
Uydu bağlantısı ile tüm dünya televizyon kanallarını büyük ölçüde izleyebiliyorsak, çevrede birçok dergiyi ve filmi alabiliyorsak, bunun da üstüne, dünyanın kullandığı bir internet ağına evimizden ya da dükkanımızdan bağlanabiliyorsak, çevredeki görüntüleri bahane edip tahrik olmak çok komik. Ayrıca düşünen insanoğlu, çeşitli fanteziler kurarak da cinsel anlamda uyarılmalar yaşayabilir. O zaman düşüncelerimize ne gibi sansür uygulayacağız?
Sansür, insanın içindeki hayvanı durdurur mu? Ne gariptir ki, deniz kenarında bikinili bir kadını gören erkeklerin bir çoğu, bu manzara karşısında irkilmez. Çoğunluk böyledir ve insanlar suyun keyfini çıkarmaya çalışır. Ama aynı kadın, bir mini etek giyse ve eteğin kıvrımları rüzgardan açılmaya başlasa, daha çok dikkat çekmeye başlar. Bir görüntü, süreklilik icap ettiği takdirde, bence genelleşmeye başlar. Yani anlatmak istediğim, çıplak ya da yarı çıplak değil tahrik eden, içlerde yaşayan şeytani soyma duygusu ve fanteziler. Bunun haricinde, toplumun genelinde normal olarak görülen bir şeyi, kendisinde azgınlık olarak yaşayan kişi, bence bir an önce tedavi olmak için doktora başvurmalı. Herhalde bu gibi kişiler, hormonların fazla salgılanması konusunda sorun yaşıyordur.
Kelimeleri sansürlüyoruz, resimleri sansürlüyoruz, görüntüleri sansürlüyoruz. Günümüz insanı, uydu ile yabancı kanallarda istediği görüntüyü seyredebiliyorsa, internet yolu ile her dilden her telden yayına ulaşabiliyorsa, bunca sansürün ne gibi yaptırımı olabilir ki? Dünyayı görebiliyoruz, leylekten gelmediğimizi artık okula gitmeyen çocuklar bile biliyorken, neyi sansürlüyor, neden tahrik oluyoruz?
Tahrik olduktan sonra, dondurma reklamından da, kapanan kadından da, açılan kadından da tahrik olursun. Her suçun ardında zaten bir sebep göstermek, insanın yapısında vardır. Bunu dini açıya bağlayıp, üstüne üstelik “gel sana din eğitimi vereyim” demekle, insanı değiştiremezsiniz.
Ayrıca, ülkemizde para vererek de erotik yayınlar izleyebiliyorsunuz. Türkçe altyazılı orijinal filmlerin içinde yabancı dilde birçok küfür içeren çeşitli sözler içerirken, biz o kelimler yerine, “Kahretsin, canın cehenneme…” gibi kelimelerin orijinalinde çok daha farklı anlamlar içerdiğini bildiğimizden, artık o kelimeleri, o küfürlerle özleştirmeye bile başladık. Örneğin bir amerikan filminde her “canın cehenneme” kelimesinin, ya da bir kadının her “bana sahip ol” laflarında, ne gibi bir kelime ile yanıt verdiğini anlamayan kalmadı sayılır. Oysa, bu kelimeyi, iki harfin yer değişimi yöntemiyle farklı anlama çekebilen bir yabancı marka olarak tercih edebiliyoruz. Demek ki, sansür veya tahrik, bu konuda da göreceli bir kavram.
Asıl, düşünceye yararı sıfır olan gereksiz programlar, çalışmak nedir anlamaz, eğlenceyi kazanmak olarak gören boş kafalar, üretimi bitirip tüketmeye yönelten ve bu görüntülerle eğlenen insanlar bizi tahrik ediyor. Ayrıca bilinmesi gereken bir şey var ki, müşterisi olmayan mala rağbet olmazsa, yani talep olmazsa, üretim yapılmaz. Bizler o kadar boş şeylerle uğraşmayı seviyoruz ki, gerçeklerin nerede olduğunu bile unuttuk. Bizler bu tip şeyleri çok ciddi görürken, farklı ülkeler bize sadece gülüyorlar.
Emre Türker
picture: deviantart
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder