04 Aralık 2008

Umut Anahtarı: Yeni Yıl

Yeni planlar, yeni beklentiler, yeni umutlar… Sayılı günlere ne kaldı? İstanbul sokakları süsleniyor. Geceler bir öncekine göre daha renkli, sokaklar düne göre daha bir hareketli… Yurdumun insanında değil sadece, dünyanın her yerinde tanıdık bir heyecan var. Umudun son damlaları, kimileri için düşüncelerden sıyrılıp boşlukta kaybolmuş, diğer taraftan ise bu kaybolan umutlar bir şekilde birileri tarafından bulunup sil-baştan yeşertilmeye başlamış.

Her yıl aynı soru ile karşı karşıya kalıyoruz. Biten yılda neler yapıldı, neler öğrenildi, kimler sevindi, kimler üzüldü, zaman nasıl geçti vs. Aslında biten yıl değil de, yeni başlayan yıldır içimizi kıpırdatan. Ünlü bir söz vardır, “geçmişe bir sünger çek”. Öyle ya, geçmişe bir sünger çek, ama sakın süngeri sıkıp da içindekileri ortaya yayma... Geçmişe sünger çekmek, yaşanmışları bir şekilde kaybetmek değildir. Eğrisiyle, doğrusuyla yaşamışsak olup biten her şeyi, yaşanan tecrübeler geleceğimize ışık tutan bir kaynak olmalı ki, bünyemizde bulundurmamızın bir anlamı olsun. Ayrıca içimizde çıkan herhangi bir yangında kurtarılacak ilk belgeler, tozlanmadan raflarından çıkarılmalı, son bir kez gözden geçirmeli, yeniden arşivlenmeli ki, gerçekten bize faydası dokunabilsin.

Eskiden postacılar, yılbaşı zamanlarında daha fazla mesai yapmak durumunda kalırlardı. Şimdi ise bu görevi onlardan e-postalar ve telekomünikasyon servisleri tarafından sağlanan kısa mesaj servisleri devralmaya başladı; daha çabuk, daha hızlı, daha güvenilir. Ayrıca iadeli taahhütlü ve ücretsiz. Fakat bu servislerin hızlı ve güvenilir olması dışında, ne yazık ki duygusal anlamda hiçbir içeriği bulunmuyor. Hazır posta kartları içine yazılmış belirli yazı karakteri, elimize aldığımız kalem ucundan çıkan hiçbir figürün yerini tutamaz. Ayrıca posta kartlarına dokunan bir elin kağıda karışmış kokusunu, yine hiçbir teknolojik mesaj ya da e-posta içeriğinde hissedemezsiniz. Size gönderilen bir kartı ya da mektubu, forward(gönder) seçenekleri ile çevrenize dağıtamazsınız. Çünkü o, yalnızca size gönderilmiştir ve her şeyden önce size özeldir.

Yeni yıla giriş için yılbaşı hazırlıkları, kişiden kişiye, bölgeden bölgeye değişiklik gösterebilir. Zevkler ve renklerin tartışılamayacağı düşünülerek genelleme yapacak olursak: Birinci grupta; sade kutlamalardan hoşlanan, kalabalıktan uzak, bire bir konuşmaları tercih eden, gösterişten uzak kişiler yer alır. Bu grupta yer alan kişiler, aile ya da arkadaşlardan oluşmuş bir topluluktur. Önceden kararlaştırılmış bir evde toplanılır, hanımlar el hünerlerini gösterip yiyecek hazırlıklarını yaparken, erkekler de gerekli malzemeleri almak için alışverişe çıkarlar. Buluşmaya karar verilen evin sahiplerine tüm sorumluluk yüklenmeyip, gelen misafirlerle işbirliği içerisine girilir. En büyük gürültü, davetlilerin ya da ev sahiplerinin çocuklarından çıkar. Eğer yaş bakımından büyükler eve davet edilmişse, çocuklarının yüzüne yansıyan mutluluktan oluşan görüntü sayesinde onlar da mutlu olacaktır. Aileler bir masa etrafından toplanıp eski günleri anarak yeni yıla merhaba derler. İkinci grupta ise; toplulukça yapılan organizasyonlara meraklı, belli bir plan ve program çerçevesinde hareket eden, malzeme çeşidi geniş, görüntüye hitap eden ve renkli diye tabir edebileceğimiz yerlerden hoşlanan kişiler yer almaktadır. Bu grubun fertleri, çevrelerinden ya da dostlarından çeşitli eğlence yerlerinin adreslerini araştırırlar. Bütçeye göre düzenlenmiş listeden, düşüncelere en yatkın olan yer tercih edilir. Gerekirse o güne özel kıyafetler satın alınır. Özel kıyafetler bu gibi günler için temin edilip, güncel yaşamda giyilebilecek türdekiler ikinci sınıf muamele görür. Resmi bir ortamda geçen davetler olabileceği gibi, sadeliğin ön plana çıktığı davetler de vardır ki, bunlar genellikle konserler ve küçük bar ortamlarıyla sınırlı kalır.

Alkol; biraz cesaret, düşüncelerden kurtulmak ve rahatlamak açısından, yılbaşının vazgeçilmez maddelerinden biri haline gelmiştir. Özellikle yılbaşında, ne yazık ki vücudun kaldırabileceğinden fazlası bilinçsizce alındığından, günün sonunda üzücü olaylarla karşılaşılabilmektedir. Uzmanlar bu konuda; alkol almadan önce su içmeyi, yavaş yemek ve yavaş içmeyi, özellikle de iradeye sınır koymayı tavsiye etmektedir. Alkol alımından sonra yataktan kalkarken, akşamdan kalma durumu engellemek için de, ılık bir duş, hafif kahvaltı ve meyve önerilmektedir.

Yeni yıla girerken düşünen varlık insanının en büyük dileği, tüm dünya genelinde sevgi, barış ve kardeşliğin ön plana çıkması olmuştur. Ne yazık ki halen; dil, ırk ve özellikle din adına, yüzyıllardır insanlar birbirlerini acımasızca katletmeye devam ediyor. Benliğine kin duygusunu kazımış birtakım düşünceler sayesinde, masum insanların içindeki sevgi de yavaş yavaş anlamını yitiriyor. Büyük şiddetlerin arzulu birleşimi, gelişecek yeni şiddetlerin doğumuna neden oluyor. Her katliam sonrası medyanın din çatışmaları üzerinde durması, insanların birbirine bakış açısını etkiliyor. Hırs, sadece kişiyi yıpratır. Bu nedenle umut edilen, yeni yıla girerken Türk Lirasından atılan sıfırlarla birlikte, tüm dünya insanındaki hırs ve ayrımcı düşüncelerin de bir şekilde atılması olacaktır.

Yeni yıl beklentileri; arzuların gerçekleşmesi umut edilen kutsal bir beklentiye benzer. Yeni yılın, taze umutları barındıran bir kasanın anahtarına sahip olduğu düşünülür ve bu anahtarı elde etmek için dilekte bulunulur. Şans kapısı düşünülünce insanların ilk aklına gelen, Milli Piyango yılbaşı özel çekilişi olmaktadır. Ayrıca yılbaşı geleneği haline gelen tombala’yı da unutmamak lazım. Büyük şirketlerde, yılbaşı adına çeşitli çekilişler düzenlenerek hediyeler dağıtılır ve bu şekilde çalışanlara moral aşılanır. Her etkinlik, şans kapısını açmak, insanlara umut ve moral yüklemek için yapılır. Hatta bu organizasyonların sonunda, beklediğini elde edemeyen birçok kişi, yeni yıla şanssız girdiğine bile inanıp can sıkıntısı yaşayabilmektedir. Hatta Filipinliler, yeni yılda cebine para koyan kişinin, yılın bundan sonraki diliminde de cebinde aynı şişkinliği yaşayacağına inanıyorlar. Aslında bu tip organizasyonlara sadece eğlence adına katılıp, umut ve beklentileri yürekte bitirmek gerekir. Yoksa şans oyunları bize zarardan başka bir şey getirmeyecektir. Bu konuda Eflatun’un güzel bir sözü vardır: Önemli olan; hayatta "en çok şeye sahip olmak" değil, "en az şeye ihtiyaç duymaktır."

Yeni yıla girerken insanların birçoğu, beklentileri adına çeşitli kalemlerden çıkmış yıldız fallarına yönelmektedir. Astrologlar, herhalde en çok bu günlerde anılıyor. Çünkü yeni yılda burçlar hakkında; ilişkilerin gelişimi, sağlık yaşamı, aşk hayatı, şanslı günler veya şanslı alanlar gibi birçok konuda yıllık genel durum değerlendirmesi yapılmakta, meraklı varlık insan için de bu oldukça ilgi çekici olmaktadır. Öyle ki, insanların bir kısmı yazılanlara ciddi şekilde kendini kaptırarak, yaşamında çeşitli düzenlemelere bile gidebilmektedir. Yeni yıl, umudun anahtarını temsil edince, haliyle astrologların yorumları da beklenti kaynağı haline gelebiliyor. Hayal kurmayı seven kadın için Astroloji, her zaman ilgi duyulan bir konu olmuştur.

Ne olursa olsun, gerçekleşebileceğine inanılan hayaller kurmak, hayatın bize uzattığı dallara umutla tutunmak, insanların bir araya gelerek gülümseyebilmesi ve stresin bir şekilde atılabilmesi, gerçekten de yaşam için büyük önem taşımaktadır. Bu arada kıyıda köşede saklayıp anılarınızı canlandırabilecek posta kartlarının önemine inanıyorsanız, biraz çaba gösterip yakından tanıdığınız insanlara iyi dileklerinizi klasik posta yöntemini kullanarak göndermelisiniz ki, bir gün kapınızı çalacak postacının değeri baki kalsın.

Hayallerinizin gerçek olması dileğiyle…

Emre Türker

picture: deviantart

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder