Artık televizyon seyretmek bir işkence haline gelmeye başladı. Ne yana baksam, hangi kanalı çevirsem, dünyanın dört bir yanında; işkence, katliam ve kan var. Öyle ki, bir günde içinde meydana gelen savaşlardan, kavgalardan, kazalardan ya da hatalardan akan bu kan, her gün yeni ırmaklar oluşturur da, kurumuş büyük bir gölü doldurur. İşte biz bu kan gölü içinde yüzüyoruz, fakat öyle batmışız ki kırmızılığa, önümüzü bile göremiyoruz.
Nedir bu alıp verilemeyen şey? Biri öldüğü zaman diğerine yer mi açılacak? Dünya bu kadar küçüldü mü? Yaşanacak yer mi kalmadı? Dünya katil balıklara dönmüş. Katil balıklar, tek başlarına hiçbir şey yapamazlar ve sakince gezinirler. Ama topluluk haline geldikleri zaman, önlerine çıkan en büyük canlıyı bile parça parça ederler. O zaman dünyadaki katil balıklar mı çoğalıyor, yoksa katil balıkların saldırdığı canlılar mı yalnız kalıyor?
Bir bebeği dünyaya getirmek için bir anne, 9 ay gibi bir sürede büyük heyecanlar yaşıyor. O bebek doğduğu zaman, yüzüne gülümsüyor. Sonra onu büyütüyor, eğitiyor. Çocuk, genç bir delikanlı oluyor. Peki ya sonra, birileri gelip onun yaşama hakkını kendi elleriyle alabiliyor. Her şey bu kadar basit mi? Hem de binlerce kilometre öteki bir ülkeden, binlerce kilometre ötedeki diğer bir ülkeye kadar…
Silah bulundurmak, gerekirse kullanmak, kesinlikle acımasız dünya için bir ihtiyaçtır. Ama olması gereken ihtiyaç, korunma adına olmalıdır, dehşet saçmak için değil! Binlerce kurşunun kullanılması için, binlerce insanın ölmesi gerekmiyor. Tarihteki birçok kavim, sırf şiddet ve hırsları yüzünden dünya tarihinden silinmiştir. Bunun sonu, yine yok olmaya doğru gidiyor, ta ki tüm bu olanlara bir son verilinceye, ya da güzellikler kayboluncaya kadar sürecek bu yok olmalar…
Eskiden, sinemalarda oynayan aşk filmleri daha çok konuşulurdu. Şimdi ise şiddet yanlısı filmler revaçta. Çünkü insanlık, artık aşkı ve gözyaşını unutmaya başladı. Benim çocukluğumda fakir komşular, aç insanlar, darda kalanlar ve birilerine muhtaç olanlar ezilmezdi. Düşen bir insanı kaldırmak için, çevreden birçok vatandaş yardıma koşardı. Şimdi düşenlere, oluşan bir kuru kalabalık sadece merakla bakıyor.
Peygamber efendimiz demiştir ki;
“Şu dört şey, kişinin kötülüğünü ilan eden belirtilerdir:
Gözün yaş dökmemesi,
Yüreğin katılaşması,
Sonu gelmez çirkin arzular,
Dünya sevgisi.”
Daha başka ne söylenebilir ki?
Mutluluğun, güzelliklerin, kardeşliklerin, aşkların geri dönmesi veya tekrar kazanılması umuduyla…
Emre Türker
picture: deviantart
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder