En çok özlediğimiz kavramlar, memleket ve kişiye duyulan özlemlerdir. Doğup büyüdüğümüz topraklar, yanıbaşımızdan uzaklaşan sevgili, bizi bir kemirgen gibi yavaş yavaş yer durur. Uyku tutmaz geceleri, açlık hissetmez midemiz, asılır gülen yüzler, kokusu bile burnumuzda tüter. Özlem işte böyle bir şeydir.
İnsanın önem verdiği şeyi daha iyi anlaması için özlem, gereklilik oluşturur. Hayatımızda büyük pay sahibi olan şeylerin yokluğunu hissetmek istemeyiz ama, özlemeden de ne derece gerekli olduğunu anlamayız. Özlem, bir çeşit tiryakilik, kurtulmak istemediğimiz, bile bile alışkanlığına sürüklendiğimiz bir aşktır. Aşkı unutmuşsak, sevmeyi de unutmuşuz demektir. En sert görünen yürekler bile, yokluk zamanlarında yumuşar. Ünlü filozofların bir çoğu, aşk ve özlem kavramları içinde kaybolup gitmiş, hayata ne derece önemli şeyler bıraktıklarını görememişlerdir. Öyle değil mi zaten! En çok da sevgiliye kavuşmak için elimizdeki her şeyi vermeye razı olmaz mıyız? Yakalanmışsak bu bağımlılığa, para, mal, mülk, kariyer nedir ki özlemimizin yanında!
Özlemeyi çok iyi biliyoruz ama, belki özletmeyi bilmiyoruz. Kalıcı olarak gidenler, bizleri özlemedikleri için geriye dönmezler. Oysa biz, yavaş yavaş tükeniriz de, yine de neden gittiklerini anlayamayız. Düşünsenize bir kere, onlar sizi özletmek için öyle bir girmişler ki hayatınızın içine, eliniz kolunuz bağlanmış. Kimisi az da olsa bunun çok iyi farkındadır, kimisine de kulağa küpe manasında unutmayın diye, hayatınızın içine acılar katarak bunu size öğretmiştir. Bu nedenle, özleyeceğiniz kavramları bir bumerang haline getirin. Onlar gitse bile, geri dönüşü yine size olsun. Bunun için özveri gerekir, çaba gerekir, değer vermek gerekir.
Sizin için değerli olan, başkası adına çok fazla anlam içermediğinden belki, neler hissettiğinizi, neler çektiğinizi, yaşadığınız özlemi bilemez. Benzer özlemler vardır ama, aynı tadı vermez. Çünkü, ihtiyacı duyulan kavramlar, kişiye göre farklılık gösterir. Örnek olarak; çocukluğunuzda uzun zaman elinizden bırakamadığınız herhangi bir oyuncağınız, yıllar sonra karşınıza çıksa, kokusunu bile yüreğinizde hissedersiniz. O küçücük ve diğerlerine göre beş para etmez görünen şey, sizi çok farklı yerlere götürebilir. Oysa başkasına göre, basit bir oyuncaktır işte. Çöpe gitmesi gereken kuru kalabalık bile sayılabilir. Özlem duyulan kavramlar, bizi biz yapan, hayatımıza anlam katan, vazgeçemediğimiz tutkulardır.
Özlemin ilacı kavuşmaktır. Kimi zaman kavuşmak için beklenir, kimi zaman çaba gösterilir. Kavuşma olmadan, özlem zararlı bir varlığa dönüşür. Kavuşma gerçekleşmeyecekse, artık özlemenin güzelliği kalmamıştır. Ya ders kitabı olarak düşüncelerimizdeki rafa kaldırılmalı ve benzer konumlarda gözden geçirilmeli, ya da gereksizliği anlaşıldığı durumlarda unutmaya çalışılmalıdır. Yani özlediğiniz şey, sizin hayatınız içindeki görevini tamamlamış ve emekliye ayrılmıştır. Siz ancak emeklilik sonrası kısa kâr olarak kalmış olursunuz. Artık yeni arayışların, yeni kavramların bulunduğu yöne doğru yelken açma zamanı gelmiştir. Size gereken ise, yola çıkacağınız gemiyi iyi seçmekten başka bişey değildir.
Özlem hayatınıza acı değil, heyecan katmalıdır. Bu gerçeği de unutmamak gerekir.
Emre Türker
picture: deviantart
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder