Uzun zaman böyle birini istediniz, ya da zamana güvenip size uygun olan kişiyi beklediniz. Sonunda hayallerinizde canlandırdığınız kişi karşınıza çıktı. Beklentileriniz nelerdir? Genellikle, kafanızda canlandırdığınız kişi, fiziksel görünümüyle sizi etkileyen kişidir. Hayatınızın erkeği ya da hayatınızın kadını; dilediğiniz yerlere gidiyor, damak zevkinize uygun yemeklerden hoşlanıyor, ihtiyacınız olan uygun hediyeyi buluyor vs… Onun elini tutarken, bir başka sıcaklık hissediyorsunuz. Her şey çok güzel. Ama hayatınızı paylaştığınız kişiye ne kadar güveniyorsunuz?
Bir beraberliğin en güzel zamanı, ilk birkaç ayda geçirdiğiniz süredir. Zaten bu birkaç ay sonunda, karşılıklı ilk ciddi sorgulamalar başlar. Ufak çapta bile olsa, sizinle bağdaşmayan şeyleri görür, yargılamalara başlarsınız. Çünkü ilk aylarda aradığınız şey; güven değil, heyecandır.
Arkadaş sohbetleri sırasında en popüler konulardan biridir aşk. İlk aylarda her zaman sizin aşkınız konuşulsun istersiniz. Arkadaşlarınızı unutur, işinize konsantre olamaz, ufak-tefek dalgınlıklarla avare hareket etmeye başlarsınız. Size onun nasıl biri olduğu sorulduğunda, yüzünüzde bir tebessüm belirir. “Aradığımı buldum” dersiniz. Çevrenizdekiler, mutlu ifadenizi anlamakta zorluk çekmez. Aradan birkaç ay geçtikten sonra, işyerinde ya da yakın çevrenizde bulunan kişiler, sizdeki ani değişiklikleri farkeder. Sorun genellikle bellidir…
─ Hayırdır? Neyin var?
─ Yok bir şey!
─ Hadi ama, söylesene, biz arkadaş değil miyiz?
─ X kişiyle ayrıldık!..
Aslında bazen ayrılmaya karar verenler, sorunları göremeyip devam kararı alanlardan daha şanslıdır. Çünkü sorunlar çözülmeye çalışılırken, genellikle daha çok batağa saplanılır. Çünkü değişmesi istenen şey, sizin kişiliğinizdir. “Can çıkar huy çıkmaz” derler, çok doğru. Huyunuzu değiştirmeye çalışırken; eliniz-ayağınız birbirine girer, hayatınızın akışı değişmeye başlar, yüzünüzde eksik olmayan gülümseme yerini hüzne bırakır. Zıt kutuplar birbirini çeker derler, peki o zaman zıt fikirlerden neden büyük kavgalar doğar?
Aldatma, genel olarak istediğiniz özelliklere sahip birini karşınızda bulamayışınızdan dolayı ortaya çıkar. İlk karşılaşmalarda, kişinin iç dünyasını göremezsiniz. Canım-cicim ayları olan ilk aylar sona erdiğinde, karşınızdaki kişiyi yargılamaya başlarsınız. Yemek yiyiş şekli, oturuşu, size bakışı, dokunuşu; bir şekilde sizi rahatsız eder. Küçük görünen sorunlar büyür ve ayrılık, sizin kalenizi içten fetheder. Kimi ayrılıklardan ders alırsınız, kimisinden ise hiç akıllanmazsınız.
Tüm yaşananlar, anafikrin en sonunda açıklandığı bir hikayedir aslında. Unutmayın ki, hikayenin geneli içinde bu anafikir, bir yerlerde mutlaka gizlenir ve sona ulaşılmadan önce sizin bunu görebilmeniz beklenir. Ne demişler, “balık baştan kokar.” Tozpembe bulutlar içinde gezinirken, onu hep görmezden gelirsiniz. Zıt fikirler birbirini çekmez. Aksine, her an patlamaya hazır bir bomba kadar tehlikeli olabilir. Sonunda ya çıldırırsınız, ya da karşınızdakine zarar verirsiniz. Hayallerinizin kadını veya erkeği, bir daha yüzünü bile görmek istemediğiniz canavara dönüşür.
Tespitlerim içinde şu üç noktada sonuca ulaşıyorum: Fikir uyuşması, anlayış ve içlerinden en önemlisi güven. Şimdi bunlara kısa kısa değinelim;
İlk bakışta fikirlerinizin uyuşmamasına pek dikkat etmezsiniz. Karşınıza çıkan kişinin görünüşü veya etkileyici hareketleri, fazlasıyla sarhoş edici olabilir. Ani bir kararla birlikteliğinize karar verirsiniz. Yaş ilerlemişse; evlilik kararı alır, hayatınızın hatasını yaparsınız. Bu durumda bir yerlerde boy gösterecek olan ayrılık, size daha büyük zarar verebilir. Fikirler uyuşmuyorsa, ipleri ele geçirme yarışı başlar. Fakat teorileşmiş fikirler asla değişmeyeceği için, sıkıntılar sorunları takip ederek peşinizi kesinlikle bırakmaz. Bir şeyleri ispat etmeye çalışırken, sinirlenmeye başlarsınız. Basit bir örnek verecek olursak; gezintiye meraklı biriyle, evden çıkmayı hiç sevmeyen biri arasında, patlamaya hazır bir bomba vardır. Gezinti sırasında biri mutlu olurken diğeri bunalır. Aynı şekilde evde oturmaya düşkün kişinin evindeki mutluluğu, gezintiye düşkün kişiye darlık hissi verir. En ufak bir tatsızlıkta, sorun ortaya dökülür. Kirli çamaşırların ortaya çıkışındaki bu basit örnek; din, siyaset, aile kavramlarında daha belirgin bir hale dönüşür. Demek oluyor ki, zıt fikirler insanları yorabilmektedir.
İkinci olarak, genel anlamda fikirler birbirine uysa da, bazı ufak-tefek düşüncelerde ayrılıklarla karşılaşılabilir. Bu durumlarda anlayışlı olmak gerekir. Tahmin edersiniz ki, hiç kimse düşünceleri bir yaratılmamıştır. Düşüncelerdeki bu farklılıklar, bize yeni ufuklar açar ve farkına varamadıklarımızı görebilmemizi sağlar. İkili ilişkilerdeki uyuşmazlıklar; farklı televizyon programlarını izleme isteğinde, gidilecek yerlerde kararsız kalma durumda, aile ziyaretlerinde, işyerindeki vakitlerin uzamaya başlamasında kendini gösterebilmektedir. O zaman köstek değil, destek olmak gerekir. Ben bu gibi durumlarda konuşarak çözüm arar, sonuca ulaşamazsam yazı-tura atarım. Kazanan, diğerini kabullenir ve iş eğlenceye dökülür. Ayrıca bu ufak düşünce farklılıklarında, diğer görüş sizi çok da etkilemeyecekse, karşı fikri kabullenebilirsiniz. Bu durumda partneriniz, başka bir zamanda aynı durumla karşılaşıldığında, sizin görüşünüze karşı çıkmayıp saygı gösterecektir. Anlayışlı olmak, temeli sağlam atılmış bir yapının sorunsuz çıkılan katları gibidir.
Son olarak, kişiye güveni öğrenmeliyiz. Belki yakın çevrenizde size yapılanlara, alışveriş sırasında ısrarla satılmaya çalışılan ürünlere ya da arkadaşlarınızın anlattıklarına güvenemeyip, kararsızlık içinde olaylara yaklaşabilirsiniz ama, partnerinize kesinlikle güvenmeli ya da güvenilecek birini seçmelisiniz. Zaten güvenmiyorsanız, ne aynı fikirde olmanız sizi mutlu eder, ne de anlayış göstermeniz… Sevdiğiniz kişiye güvenmeyip onu bir şekilde kısıtlasanız bile, sonunda aldatma fikri içinde varsa, hiçbir şekilde kaçış yoktur. Aldatmayı kafasına koymuş biri; sizi bir yerde, bir şekilde mutlaka aldatabilecek yolları bulacaktır. Fikir birliği ve anlayış, ilişkinizin temelinde sağlanmışsa, kimi zaman bu aldatma sonrasındaki gerçek pişmanlıklar, yerini sonsuz güvene bırakabilir, tabi nadir olarak… Amerika’da “CheckMate 5 Minute Infidelity Test Kit” adı altında bir ürün çıkmış. Yani Şah-Mat 5 dakikada sadakat testi. 50 $ değerindeki bu ürün, şüpheli lekelere dökülerek sperm içeren lekeyi ortaya çıkarıyormuş. Yani sperm lekeleri birkaç saniye içinde özel bir bantla morlaşıyormuş. Bu testi uygulamak isteyenlere ise, en az bir hafta eşi ile cinsel ilişkiye girmemesi tavsiye ediliyormuş. Garip, güvenmedikten sonra, bu ürünü hayatınız boyunca kullanmanız gerekecektir. Böylece aşk hayatınızı testlere bağlamış olacaksınız. Bence bu testi uygulamayı seçenler, gazete ve dergi köşelerinde yapılan testlerin sonuçlarına da kesin anlamda kabullenen kişilerdir. Böylece hayatın her anında paranoya yaşanacak ve sizler doktora ihtiyaç duyan şizofrenlere dönüşeceksiniz. Oysa bu testler, sadece eğlence amaçlı yapılmaktadır. En azında yakın çevrem öyle yapıyor.
Sevdiğiniz kişiye güvenmek için, ona inanmanız gerekir. Çünkü gerçekten inandığınız kişiden şüphe duymazsınız. Başkalarının sözleriyle hareket edip bundan çıkar bekleyenlere değil, kalbinizdeki o gerçek sese kulak vererek güvenmelisiniz. Severken bağışlayıcı olmalısınız. Bağışlamak, sevgi adına en büyük hediye demektir. Hediyenizi dikkatli seçtikten sonra, bağışlamanın zararı değil, yararı olacaktır. Yani sevgiyi belli bir zaman kavramıyla değil, karşılıklı gösterilen özen, inanç, dürüstlük ve en önemlisi gerçek güvenle tanımlamalısınız.
Emre Türker
picture: deviantart
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder