25 Ağustos 2013

Kayboluş

Yazar: Ken Grimwood
Sayfa Sayısı: 333
Kitap Boyutu: 13,5 x 21
Yayınevi: Koridor

1960’lı yıllarda Elizabeth Chandler, 13 yaşında ergenliğe adım atarken epilepsi nöbetleriyle tanışır. Okul ve günlük yaşamını tamamen etkileyen bu hastalık nedeniyle ailesi, Richmond’daki Frances Carson Memorial Nöroloji Kliniği’nde Dr. Lawrence Prentiss’den yardım isterler. Elizabeth’in bundan sonraki hayatı, mimar David Austin ile evlenmesine kadar gittikçe yalnızlaşarak devam edecektir.

Dr. Prentiss, Dr. Carrick ile deneysel bir çalışma için bir araya gelir. Çalışmaları, epilepsi ve olası krizler öncesinde beynin kontrolü ile ilgilidir. Ellerindeki en iyi örnek Elizabeth Austin olunca, kendisine çalışma konusunda bilgi verirler. Hiçbir şeyin garantisi olmaması yanında, Elizabeth’in beynine elektrotların yerleştirileceği, buna 1, 2 ve 4 voltluk titreşimler gönderileceği ve bu konuda beynin duruma tepkisinin ölçüleceği kendisine anlatılır. Eşi David’in şüphelerine rağmen Elizabeth, olası bir tedavi için her türlü deneyde yer almaya razıdır.

Ameliyatla beyne yerleştirilen elektrotlar, konu hakkında uzmanların izlenimiyle başlar. Tüm tepkiler doktorların bekledikleri gibi gitmektedir. Ta ki, 12. elektrotta Elizabeth'in göstereceği tepkiye kadar…

Harika bir hayal gücüne sahip yazar Ken Grimwood (Kenneth Milton Grimwood), 2003 yılında 59 yaşındayken hayata gözlerini yumduğunda, Sil Baştan adlı ünlü romanının ikincisini yazdığı söylenir.

“Kayboluş” romanı, iki ayrı olayın anlatımıyla başlıyor. Fakat bu iki ayrı olay, Elizabeth’in okul yılları ile evliliği arasında. Bu geçişler sonrası hikâye ortak bir noktada birleşince, olayın heyecanı gittikçe artan bir tempo kazanıyor. Açıkçası bu kadar etkileyici bir roman beklenmiyordum. İyi bir hayal gücü, merak uyandıran anlatım, başlangıç ile son arasındaki denge, gerçekten takdir edilmeye değer. Türüne ilgi duyanlara tavsiyemdir.

Emre Türker

19 Ağustos 2013

Aşkın Gözyaşları I - 2

Aşkın Gözyaşları I
Tebrizli Şems

Yazar: Sinan Yağmur
Sayfa Sayısı: 243
Kitap Boyutu: 13,5 x 22
Yayınevi: Karatay Akademi


Aşkın Gözyaşları 2
Hz. Mevlana

Yazar: Sinan Yağmur
Sayfa Sayısı: 272
Kitap Boyutu: 13,5 x 22
Yayınevi: Karatay Akademi

İlmi aldıktan sonra ilahi aşkı kitaplardan değil, daha çok yaşamdan öğrenmeyi tercih etmiş Tebrizli Şems, lafını esirgemeyen, gerektiğinde çok sert çıkışlar yapan, bu nedenle etrafında çekememezlikten dolayı düşmanlar edinmiş bir alimdir Şems. Mevlana ile bir görüşmesinde, “Aşkı kitaplardan öğrenemezsin” diyecektir. Gençliğinde kendi gibi aşkı yaşayan bir şeyh arayacak, fakat yakınlarında bulamayınca Mevlana’ya kadar uzanacak yolu.

Mevlana ise, babasından aldığı ilmi, kendi aşkı ile yoğurup çevresine aşılayan, dünya tarafından simge olmuş bir isim. Şems’i tanıdıktan sonra, ondan büyük arkadaşı olmayacak, bu durum çocuğunu ve hanımını bile kıskandıracaktır. Az yemek, oruç ve bedenin imtihanlarıyla, Şems önderliğinde geçer ömürleri.

Aslında bu iki kitap, birbirinden çok farklılık içermiyor. Biri Şems üzerine, diğeri ise Mevlana üzerine yoğunlaşmış. Fakat her ikisinin genel itibariyle konusu aynı. Dili kolay, edebiyatla değil konuşma diliyle yoğrulmuş, bol diyalog, hikâye ve hadisle süslenmiş, kolay okunacak bir eser olmuş. Şahsen birbirine çok benzerliği nedeniyle bu kitapları ardı ardına okuduğumda, bir dersi tekrar ediyormuşum duygusuna kapıldım.

Daha önce de yazarın Veysel Karani’yi anlatan Aşk’a Yolculuk isimli kitabını okumuştum. Tarz olarak benzer çizgide gidiyor Sinan Yağmur. Yani kitapları; biyografik düşünce, roman kahramanının kendi ağzından anlatım, ilgili hadis ve hikâyelerden yorumlar, ders çıkartılacak noktalar, fazla uzun tutulmayan bölümlerden oluşan bir bütündür diyebiliriz. İlgili konularda kolay okunur pek eser yazılmadığı için Sinan Yağmur, bu boşluktan faydalanarak kitaplarını hazırlanmış ve bu sayede kısa zamanda liste başı olmuş. Fakat tek kötü yanı, satış konusunda listebaşı olması nedeniyle, seriye sürekli devam edilerek, ilk kitabın oluşturduğu etkinin bozulmaya başlamasıdır.
 
Emre Türker

09 Ağustos 2013

Hansel and Gretel: Witch Hunters (2013)

Hansel ve Gretel: Cadı Avcıları
Tür: Aksiyon / Fantastik / Korku
Yönetmen: Tommy Wirkola
Süre: 88 dakika
Oyuncular: Jeremy Renner, Gemma Arterton, Famke Janssen, Pihla Viitala, Derek Mears, Ingrid Bolsø Berdal, Joanna Kulig, Thomas Mann, Peter Stormare, Bjørn Sundquist, Rainer Bock, Thomas Scharff, Kathrin Kühnel

Bir cadı masalının efsanevi isimlerini cadı avcılarına dönüştüren film, bol aksiyon ve bol kanlı sahneler içeriyor. Silah tasarımları dikkat çekici. Konu açısından çok fazla beklentide bulunmayın.

Konusu şöyle: Hansel (Jeremy Renner) ve Gretel (Gemma Arterton), babası tarafından bir gece vakti ormana bırakılır. Babası onlara sessiz kalmalarını söyleyerek yanlarından uzaklaşır. 2 kardeş güneşin doğmasıyla birlikte, kendilerini şekerden yapılmış bir evin yakınında bulurlar. Yardım istemek için içeriye girdiklerinde, bir cadıyla karşılaşacaklardır.

Buraya kadar her şey masaldaki gibi. Kendilerini pişirmek isteyen cadıyı, kendi kazanına düşüren iki kardeşin kaderi, cadılarla birlikte yazılacaktır. Artık onların işi, cadı avlamak ve insanları korumaktır. Birer yetişkin olduklarında ise, çocukların cadılar tarafından kaçırılmalarıyla ilgili olarak, küçük bir yerleşim bölgesinde görev alacak ve bu görev onları başladıkları noktaya geri getirecektir.

Van Helsing (2004) ve Solomon Kane (2009) havasında geçen bir yapım. Canavarlar, cadılar, devler, vampirler vs. ve onları avlayan kahramanlar. Size anlık keyif yaşatıyorlar, tabi türünden hoşlanıyorsanız.

Emre Türker

Picture: impawards


Oblivion (2013)

Tür: Aksiyon / Macera / Bilim-Kurgu
Yönetmen: Joseph Kosinski
Süre: 124 dakika
Oyuncular: Tom Cruise, Morgan Freeman, Olga Kurylenko, Andrea Riseborough, Nikolaj Coster-Waldau, Melissa Leo, Zoe Bell, Abigail Lowe, Isabelle Lowe, David Madison
 
Yıllardır hem beden olarak, hem de oyuncu performansıyla göz dolduran Tom Cruise, genç takipçilerine taş çıkarıyor. Görselliğin ön planda olduğu bu bilim-kurgu yapım, yok olan dünyanın üzerine kurgulanmış. Bana biraz Wall-E’yi çağrıştırdı.
 
Konusunda gelince: Scav diye hitap edilen uzaylılar, dünyayı ele geçirmeye çalışmış ve Ay’ı yok etmeye çalışmışlardır. Buna karşı koymak isteyen dünyalılar ise ellerindeki nükleer silahlarla karşılık vermiş ve dünya yaşanmaz bir hale dönüşmüştür. Ay olmayınca, depremler ve tsunamiler geride kalanları da yıkmıştır. Dünya yaşanmaz bir yere dönüşünce, kalan insanlar Satürn’un uydusunda Tet adında bir merkez kontrol noktası inşa eder. Jack Harper (Tom Cruise), gerekli enerjiyi oluşturmak için dünyadaki deniz suyunu emen hidroları korumak üzere görev yapan son kişilerden biridir. Bu görevi tamamladıktan sonra onlar da geri dönecektir ama Jack, dünyanın kendi evi olduğu düşüncesinden bir türlü kurtulamaz. Üstelik kaostan önceki dünya ile ilgili rüyaları, hafızasının görev amaçlı silinmesine rağmen aklını kurcalayacak, anlam karmaşası içinde görevi ve dünyadaki yaşam arasında gel-git’ler yaşayacaktır.
 
Gizemli bir masal şeklinde ilerleyen bu yapım, her dakikasında merak uyandırıyor. Konu özenle inşa edilmiş. Bilim-Kurgu severleri doyuma ulaştıracak bir yapım. İzlemeye değer.
 
Emre Türker

Picture: impawards

Cloud Atlas (2012)

Türkçe Adı: Bulut Atlası
Tür: Macera / Dram / Bilim-Kurgu
Yönetmen: Tom Tykwer, Andy Wachowski, Larry Wachowski
Süre: 172 dakika
Oyuncular: Tom Hanks, Halle Berry, Jim Broadbent, Hugo Weaving, Jim Sturgess, Doona Bae, Ben Whishaw, Keith David, James D'Arcy, Xun Zhou, David Gyasi, Susan Sarandon, Hugh Grant, Robert Fyfe, Martin Wuttke
 
Sakin bir tempoda başlayıp, yer yer hareketlenen film, birden fazla parçadan oluşan konu demetleri arasında gelgitlerle ilerliyor. Farklı mekânlarda, farklı zamanlarda ama genel olarak aynı oyuncuların farklı rolleriyle geçen olaylar, bağlantıdan çok mesaj içerikli. Oldukça etkileyici bir görsel şölen, özenle hazırlanmış sahneler, sizi filme bağlayan önemli noktalar olacaktır.
 
Tom Hanks’ın bir masalıyla başlıyor film. Sonrasında parça parça kesitler, bizi aralarında bir bağlantı kurmaya sevkediyor. Karmaşık geçen konular, genel anlamda seyirci genelini memnun etmeyebilir. Sanırım filmi ikinci kez izlemek, anlatmak istenen düşünceyi anlamakta kişileri daha aydınlatıcı olabilir. Şahsen ben bu karmaşa içinde büyük keyif aldığımı söyleyemeyeceğim. Fakat kitabını okuyup filmi izlesem, sanırım farklı düşüncelere kapılırdım.
 
Emre Türker
 
Picture: impawards