24 Ekim 2011

Uzaktan Kumandanın Bir Tuşuyduk Geçmişte

Geçmişle günümüz arasında haberleşme konusunda öyle çok şey değişti ki!

4 katlı bir apartmanın en üst katında otururduk. Evin pencereleri sokağa değil, bahçeye bakardı. Apartmanın zemin katında rahmetli Fuat amcanın bakkalı vardı. Bakkalda; un, şeker vs gibi malzemeler kalmamışsa, evdekileri durumdan haberdar etmek için apartmanın ara boşluğundan “anneeeeee” diye avazım çıktığı kadar bağırırdım. 10 dakikalık bir çabanın ardından, annem balkona çıkar, “nooooldu” diye sorardı. Yani kısaca, bakkaldan alınması gereken ihtiyaç nedir, yoksa yerine ne alınmalıdır, herkes duyardı.

Çok acil durumlar olur ya! Mesela uzaktan bir yakınımız kasabamıza gelir, geçerken bize uğrar. Öyle bir durumda telefonla iletişim olmadığından, alternatif çözümler üretilir. “Koş oğlum babanı filanca yerden… (lokal, kahvehane vs.) çağır gelsin, Mustafa amcanlar geldi dersin. Gelirken ekmek alsın…”

Siyah beyaz televizyonumuzu hatırlarım. Ardından Saba marka bir renkli televizyon almıştık. Renkli çizgi film izlemek ne de keyif vermişti anlatamam. O dönem antenli yayınların zirvesindeydik. En ufak bir rüzgârda anten döner, ekranda görüntü karıncalanırdı. Babam çatıya, ben balkona, annem de durumu anlatmak için ekran karşısına… Babam “düzeldi miiii?” diye sorarken, annem “biraz önce düzelmişti, gene gitti” diye cevap verir, ben de onların arasındaki iletişim cihazı vazifesi görürdüm. En sıkıntılı iş ise, anteni düzeltmek olsa gerek ki, hiç yaşamadım. Ceremesini çekmişse, babam çekmiştir.

Hatırladığım kadarıyla renksiz televizyonumuzda 4 kanal tuşu, renkli televizyonumuzda ise 8 kanal tuşu vardı. Tek kanal döneminde problem yoktu ama ikinci kanalın çıkışıyla beraber, kumanda sorunu başladı. Tabi sürekli “çat çut” basmaya uygun olmayan televizyonun kanalları bozulmaya yüz tuttu. Kanalları ayarlamak için tornavida gibi ucu olan bir aletle, cihazın ayar kısmını döndüre döndüre net görüntüyü yakalamaya çalışırdık.

Karadeniz’in kıyısında bir kasabada otururdum. Çok temiz havalarda “Romanya bastırdı” diye bir muhabbet olurdu. Romanya bastırdığında, bizim yerel kanal biraz karıncalanır ve gölgelenir, sonra Romanya’nın kanalları görünmeye başlardı. Biz de anlamını bilmediğimiz bu geçici kanala pek bir rağbet eder, seyrettikçe güler ve eğlenirdik.

Çevirmeli telefon ilk çıktığında, telefona bakmak için yarış halinde koşardık (şimdi başkasına baktırmak için uğraşıyoruz ya). Bir süre sonra tuşlu telefonlar çıkmış, onlara hayranlıkla bakmıştık. Ne de olsa çevirmeli rakamlar 4’lü 5’li hanelerden fazlalaşmaya başlayınca, çevirmek hem güç olmuş, hem de hata yapma riski yükselmişti.

Hayatta en keyif aldığım şeylerden biri mektup olmuştur. Sayfalar dolusu yazı yazar, boşluklara karikatür çizer, bazı harfleri ve resimleri, renkli kalemlerle boyardık. Hem mektubu almak, hem beklemek, hem de gelen mektubu okumak bir başka eğlenceliydi. Sonra bir gün, teknoloji gelişme aşamalarında, bilgisayarda yazılmış ve çıktısı alınmış bir mektup aldım ve her şey değişti. Şimdi sadece sevimsiz faturalar ve reklam kâğıtları düşüyor kapımdan içeri.

Emre Türker

Picture: deviantart1, deviantart2

12 yorum:

  1. ne güzeldi di mi...

    ben çok memnunum bu dönemleri yaşadığım için. çocuklarımıza anlatabileceğimiz dönemler. tabi onları ne derece ilgilendirecek orası muamma ama olsun. biliyor olmak bile güzel...
    :)

    YanıtlaSil
  2. Nilay Şahinkanat… Çocukken sitenin kapıcısı bana şöyle demişti: “Babamın dediğine göre, bir gün televizyonlarda anten kalmayacakmış”. İçimden “hadi ordan” demek geçmişti ama kablolu yayınların ardından bu gerçekleşti. Gerçi uydu anteni de bir anten çeşidi ama, yakında sinyal alıcılar belki televizyonun içine yerleştirilecek ve o dönemi de birileri çocuklarına anlatacak.
    Ben çocukken, rahmetli anneannemin ve dedemin anlattıklarını pür dikkat dinler, büyük keyif alırdım. Umarım yeni nesiller de geçmişini dinler ve okurken, aynı dikkati gösterir. Seninle aynı düşüncedeyim Nilay.

    YanıtlaSil
  3. bilgi , yalnızlık getirir..
    tekrarladım gidiyorum ..
    halen daha mektuplaşabildiğim için inan bana bnde kendimi çok şanslı hissediyorum ..

    YanıtlaSil
  4. Antiparadiqma… Mektup yazmayı, ara sıra nostaljiyi koruma adına yapıyorum ben de. Ama şahsen benim için devamlılığı kalmadı. Fakat teknolojinin getirdiği yalnızlık ve kalp katılığının yanında, ben halen kalbimi sıcak tutuyor ve dostlar arasında yer bulabiliyorum, bu da benim şanslı gördüğüm kısımlar :)

    YanıtlaSil
  5. Çok hoştu.
    Geçmişte gezinerek ve gülümseyerek okudum her bir detayı. Teşekkürler sevgili Emre :)
    Anten çevirme günlerimizi hatırlattın bana da. Dediğin gibi en az 3 kişi gerekiyordu sağlıklı bir iletişim ve sorunun çözümü adına :))
    Bir de uzaktan kumanda aleti ilk çıktığında kablolu muydu, yoksa ben mi öyle hatırlıyorum :)
    Ama mektup yazmak gerçekten bambaşka halen. Kendi el yazınla ruhunu kağıda akıtmak, karşı tarafa ''sen''olarak göndermek. Bu çok kıymetli gerçekten...

    YanıtlaSil
  6. Zeugma… Televizyon kumandasının kablolusunu hiç görmedim Zeugma, bence uzaktan kumandalı pilli arabalarla karıştırıyorsun :) Uzaktan kumandalı arabalar ilk çıktığında kabloluydu. Kablosuz olanlar çok pahalıydı. Kablolu arabanın peşinde kabloyla koşardın ama uzaktan değil bence yakında kumandalı olmalıydı onların ismi :)

    YanıtlaSil
  7. Şöyle hafızamı iyice bir yokladım. Hayır, karıştırmıyorum. Anneannemin vardı kablolu uzaktan kumandası.
    Kullanmıyordu ama vardı dolaplarından birinde.Çok şaşırdığımı hatırlıyorum gördüğümde :)
    Dur ben nete bir bakayım şimdi:)

    YanıtlaSil
  8. Zeugma... Harika, ne ilginçti kimbilir :)
    İnanılmaz bir deneyim olmalı. Kalbosuz çıkana kadar kabloyla idare etmek, akıllıca ,
    görmek isterdim gerçekten, sevgiler.

    YanıtlaSil
  9. O siyah beyaz yıllar,eve seslenmeler, bakkala sepet indirmeler hepsi çok sıcak çok samimi ve bu günden daha renkliydi. Şimdinin üstün teknolojisi içimizdeki duygularında manuelini öldürüp yerine otomatiğini koydu. Bilmem belki de yeterince yaşlandık ve gençliğimizi özlerken yaşadığımız gel-gitler bunlar :)

    YanıtlaSil
  10. ruhgezgini… Yaşlandıkça bazı değerleri, gerçekleri ve iyi-kötü dengesini daha iyi görüyor insan. Bu nedenle geçmiş ile gelecek arasında muhakeme daha rahat yapılıyor ve hemen ardından yaşanmışlıklarda yaşanmamışlar adına özlem doğuyor. Teknolojinin varlığı tartışılmaz ama yüz yüze temas, gerçek duygular ve gerçek sohbetin yerini, hiçbir sanal iletişim tutmaz. Bu sanal alemlerde yapılan sohbetlerde takılan gizli maskeler, bizim yeni stres dalgamız. Mutluluk gittikçe geçmişte kalıyor, orası kesin.
    Kesinlikle güzel bir yorumdu, teşekkürler.

    YanıtlaSil
  11. Telesafirlik vardı . televizyonu olana misafirlige gtmeye telesafir dedirdi

    YanıtlaSil
  12. Telesafirlik vardı . televizyon için misafirlige gitmeye

    YanıtlaSil