02 Aralık 2008

Anılarda İz Bırakanlar

Yaşamda geri dönüşü olmayan o kadar çok şey var ki… An gelir; unutmak istediğimiz, özlediğimiz ve belki de korktuğumuz şeyleri hatırlar, geride kalan onca anımızı, bir film şeridi gibi aklımızdan geçiririz. Aşk, arkadaş, eğlence gibi birçok yaşanmışların, bize getirdikleri olduğu gibi, bizden alıp götürdükleri de oluyor. Ama en çok, kaybettiklerimizde takılıp kalıyoruz.

Günlerden bir sonbahar akşamı küçük Fuat, vücudunda kabaran bir bölgeyi annesine gösterdi. Annesi, belki iyileşmesine yardımcı olur düşüncesi ile, şefkatle kabaran noktayı ovdu. Fakat günler ilerledikçe, kabaran küçük nokta büyüdü. Belki önemli bir şey olabilir düşüncesi ile herhangi bir hastaneden birine başvuruldu. Doktor; belki yorgundu, belki de başka bir şey düşünüyordu kimbilir, birkaç ilaç verip kısa sürede tedaviyi noktaladı. Fakat şişlik inmedi. Geçen günlerde kullandığı ilaçlarla beraber, tekrar hastanenin yolunu tuttular. Rehber doktor durumu inceledi ve hastalıkla ilgili konusunda uzman başka bir meslektaşına Fuat’ı yönlendirdi. Çeşitli testler sonucunda kanser olduğu ortaya çıkmıştı.Çaresizlik kapıyı çaldığı zaman, ne kapıdan çevrilebilir, ne de bir başka gün gelmesi istenebilir. Anne ve baba, ne kadar çaresiz de olsa, küçük Fuat’a bir şey söylememişti. Küçük Fuat bu güne kadar ne istemiş, ne beklemiş, ne umut etmişse, hepsi düşünüldü. Kıyıda köşede zor günler için ayrılmış birikimler sakladığı yerlerden çıkarılıp, Fuat’ın son zamanlarında gözünde tüten o hayallerindeki bilgisayar alındı. Şişlikler gittikçe büyüse de, isteklerinin bir şekilde karşılanması Fuat’ı sevindirmişti. Onun diğer dilek ve istekleri de karşılanmaya çalışılınca, Fuat ters giden bir şeyler olduğunu anlamaya başladı. Bir oyun oynanıyordu ama, bu oyunun sonu sanki mutlu bitmeyecekti. Durum gerçekten ciddileştiği zaman, tedavinin doktor kontrolünde yapılabilmesi için, Fuat hastaneye yatırıldı. Ona dua etmekten ve irili ufaklı hayallerini gerçekleştirmekten başka, ailesinin elinden hiçbir şey gelmiyordu. Ve günlerden bir gün, ailesi ile konuşmaktan hiç sıkılmayan Fuat, bir anda sustu. Annesi konuşmasını istedi. Fakat Fuat sessiz kalıp, konuşmaları dinlemeyi tercih etti. Fuat’ın gözleri dolmuştu. Etrafına bakındı. Belki de dünyayı son kez seyretmenin tadını arıyordu. Çevreyi incelemeyi bıraktığı zaman, annesi havadaki soğukluğu hissetti ve o an, elindeki küçük dua kitapçığından Yasin duasını okumaya başladı. O gece, gökten bir yıldız daha kaydı. Geride sadece hayalleri ve sevdikleri kalmıştı.

Geride bırakılan ve özellikle kötü olarak anımsanan hatıralarda, “Keşke” virüsüne çare bulmak için, bazen feda edilecek şeylerin listesi çıkarılıp eşe-dosta anlatılır. Yapılması düşünülen ama yapılmayan, unutulan, gözden kaçırılan ayrıntılar, kadere bağlanır. Oysa ki kader, bize seçeneklerini sunmuş, pişmanlık duygusunu barındıran ikinci seçeneği kabul eden yine biz olmuşuzdur. Hayatta seçeneği olmayan tek şey, birilerinin yaşam vaktini tamamlamasını engellemek olmalı. Böyle anlarda, onlarla yaşayamadıklarımızı, bazen de yaşayıp da unutamadıklarımızı düşünürüz. Rahmetli dedem ölmeden önce bir gün, sigara külünden düşen bir parçanın halı üzerinde bıraktığı yanık izini görünce, tatsızlık yaşanmaması için benden onu almamı istemişti. Çocuktum, henüz ne olduğunun farkında olmadığımdan dolayı, sigara yanığını anneanneme göstermiştim. Benim yüzümden evde bir süre soğuk rüzgar esmişti. Yıllar sonra ne zaman dedemi ansam, hep o sigara külü aklıma gelir. Küçük olayların büyük tatsızlıklara sebebiyet vermemesi için, düşünmek gerekir. Gidenler geri gelmeyecektir belki ama, akıllarda birtakım dersler ve silinmesi mümkün olmayan derin izler kalacaktır. Hatıralar ve biz, bundan sonraki zaman diliminde, kaldığımız yerden yaşamımıza devam ederiz.

Her insan, hayatının bir yerinde mutlaka hata yapar. Özür dilemek büyük bir lütuftur. Elimizde olmadan bir kusur işlediğimizde, karşımızdakinden özür dileyip bağışlanmayı bekleriz. Aşk, arkadaşlık, bağlılık, duygusallık vb. birtakım kavramların devamı gelmeyeceği bilinse bile, hatalardan dolayı özür dilenmesi gerekir. İslam dininde, kul hakkının ödenmeyeceği belirtilmiştir. Dünya o kadar da büyük değil, bir gün bir yerde, o canını sıktığımız kişilerle karşılaşabilir, yaptıklarımızın bedelini ağır ödeyebiliriz. Kalbi temiz her insan, hatıralarda kötü anılmaktan korku duyar. Seven insan, sevgisini paylaşmaktan asla kaçınmaz. Ayrıca sevgi dolu bir insanı da kolay kolay kimse, hatıralarının sonuna olumsuzluk eki koyarak anmaz.

Yaşamınızda gerçekleştirmek istediğiniz muhtemel hayallerinizi ertelemeyin. Hayat, size ikinci bir şans tanımayabilir. Yapmayı düşündüğünüz şeyleri gözden geçirin, sonra onların sizden başka kişilere vereceği olabilecek zararları düşünün. Hiçbir sakıncası görünmüyorsa, gerçekleştirmeyi asla yarına bırakmayın. Çünkü düşünceleri ertelemek, hayallerinizin üstüne bir kara bulut gibi çökebilir. Dün geçmişte kaldı. Bugün ne yapıyorsak, yarın bir şekilde sonuçlarını göreceğiz.

Emre Türker

Picture: deviantart

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder