Hayallerinizdeki kişiyi buldunuz, ya da umutla beklediğiniz kişi karşınıza çıktı. Her şey o kadar güzel görünüyor ki, yaşadığınızın farkına varıyorsunuz. Buna rağmen, eksik olan bir şeyler var; farklı görüşler, farklı düşünceler… Karşılıklı olarak birbirinizi etkilemeye çalışıyorsunuz ama, sonuçları beklentilerinize uymuyor. Konu ile ilgili yazılmış kitaplar karıştırılıyor, arkadaşlara danışılıyor, uzmanlardan yardım isteniyor, sonuç : olumsuz…
Eğer ilişkinizde çeşitli problemlerle karşılaşırsanız, neler yapılası gerektiği konusunda araştırmalara başlarsınız. Gazete köşelerinde, magazin içerikli dergilerde, arkadaşlardan gelen çeşitli maillerde, ilişkiniz konusunda neler yapmanız gerektiğini anlatan tavsiyelerle karşılaşırsınız. Bu tavsiyeler, yaşanmış sorunlar ve edinilmiş tecrübelerden yola çıkarak hazırlanmıştır. Okuduklarınızı büyük bir hevesle uygulamaya çalıştığınızda, kendinizden bir şeylerin eksildiğini fark edersiniz. Bazen bu tavsiyeleri yaşantınızda uyguladığınız zaman, partneriniz açısından olumlu sonuçlar alabilirsiniz ama, bir de bakarsınız ki, karakterinizle çatışmaya başlamışsınız... Çünkü aşkınızın sorunları, başkalarının yaşadığı tecrübelerle çözülecek gibi değildir. Zaten ilişkiler genelleme yapılacak kadar basit olsaydı, aşk kavramının kendine has özel rengi kalmaz, her şey monoton devam ederdi.
Okuduklarınızdan sonuç alamadınız, sıra ailenize danışmaya geldi. Belki kardeşinizle, belki de anne ve babanızla sorunu bulmaya çalışıyorsunuz. Aile, genel anlamda size düşkün olduğu için, sorunların çözümünde eşit düşünemeyebilir. Sizin anlatımlarınızda tüm sorunu partnerinize yükler. Bu durumda, sonuçlar sizi yıkabilir. Özellikle bayanlar, ilişkilerine ailelerin müdahale etmesinden pek hoşlanmaz. Günümüzde gelin kaynana çekişmeleri ve esprileri, bu danışmalar ve ailelerin yanlı düşüncelerinden doğmuştur. Çünkü çocuklarının sorunlarına yönelen kişi, genellikle baba değil, anneler olmaktadır. Kardeşler arasındaki düşünce paylaşımları, ilişkilerde daha bağımsız görüşlerle ortaya konacaktır. Bu nedenle iyi anlaşan kardeşlerin birbirlerine verdiği destek, yanlı düşüncelerden biraz daha uzak olmaktadır.
Ailenizin desteği sizin için yeterli olmadı, sonuçları beklentilerinize uygun değil. Kime danışacağınızı düşünüyorsunuz? Yakın çevreniz, dostlarınız ya da arkadaşlarınız; sizi yakından tanıyan, karakterinizi az-çok çözmeye başlamış kişilerdir. Bu nedenle kişisel problemlerinizi daha yakından gözleyebilir. Ayrıca yaptığınız hataları ilk fark edenler, yine onlar olacaktır. Yardım, kişisel olarak yapılmalı. Mesela, iki arkadaş düşünelim: Örneğimiz açısından, iş arkadaşı ya da iş dışı arkadaşlığı pek de önemli sayılmaz. Bu iki arkadaşın beklediği yardım, “partnerim sence nasıl?” sorusuna beklenen cevap değil, “benim yapmam gereken nedir? Acaba ilişkimde göremediğim hatalarım neler olabilir? vs.” yönünde kişisel bakımdan verilecek cevaplar önemlidir. Çünkü arkadaşlar birbirlerini yakından tanır ama, arkadaşının partnerini yakından tanıma şansı olmayabilir. Hem tanısa bile, yapacağı yorumlardan dolayı, arkadaşının güvenini kaybedebilir ya da sözlerinin yanlış anlaşılmasına neden olabilir. İlişkilere yapılan müdahale her zaman tehlikeli olmuştur. Kişisel problemler fark edildiği zaman, çözüm daha kolay ve olumlu sonuçlanabilir.
Profesyonel yardım, ekonomik koşullar düşünüldüğünde size uygun gelmeyebilir. Çünkü uzman yardımları, zaman gerektiren uzun süreli görüşmelere dayanır. Ekonomik anlamda çıkmaza girmişseniz, geçim sıkıntısı ile karşı karşıya kalmışsanız ya da “gerekli olduğunda kullanırım” dediğiniz bir köşeye ayıracak kadar birikiminiz olmamışsa, parasızlık kavramı da canınız sıkılmaya başlayacaktır. Ayrıca aldığınız uzman yardımı, çevreniz tarafından yanlış değerlendirilebileceği için, ruh sağlınızın kötüye gittiği bir virüs gibi çevrenize yayılır ve olumsuz tepkilerle karşılaşırsınız. Bunun asıl nedeni, toplumsal düşünce sistemimize yerleşen önyargılar ve eğitim yetersizliklerinden kaynaklanıyor. Konusunda uzman kişilerden yardım almak, sonradan oluşacak kalıcı problemleri engelleme açısından büyük önem taşımaktadır. Ne yazık ki bunun anlaşılması için, ülkemizde uzun yıllar daha beklememiz gerekecek gibi görünüyor.
Kişisel değişimi yaşam tarzında uygulamak, gerçekten de zor olabiliyor. Her insanın, kabullenebildiği ya da kabullenemediği yerleşik kuralları vardır. Bu nedenle, bazıları sever ama sevgisini gösteremez, bazıları sürekli ilgiden hoşlanır ya da ilgiden sıkılır vs… İnsanlar, karakterine yakıştırdığı yerleşik kuralları değiştiremeyeceğine göre, ne yapmaktan hoşlanıyorlarsa onu uygulamalıdır. İlişkiler, köşe yazılarında, magazin dergilerinde veya çeşitli yazılardaki gibi, kurallarla ve şemalarla gruplara ayrılamaz. İnsan ne ise, odur. Yani birine ilgi göstermek istiyorsanız, bunu sınırlamayın. Sevdiğinizi söylemek istiyorsanız, açıkça söyleyin. Beklentilerinizi, karşınızdaki kişiyi kırmadan anlatmaya çalışın. Yani aşk hayatınız içerisinde, ilgi duyduğunuz kişiye içinizden nasıl geliyorsa öyle davranın, kurallarla sınırlamayın. Aşk, kurallara bağlanmış ya da zarlara göre uygulanan bir oyun değildir. Her ilişki, kendi içinde özeldir. Eğer hissettiklerinizden, yaşam tarzınızdan ya da karakterinizden hoşlanmayan biri ile beraberseniz, sorunların çözümü konusunda en mantıklısı, kişilerin birbirini daha fazla kırmadan ilişkilerini bitirmesi olacaktır. Bunun ötesinde, birbirini gerçekten seven insanlar, aşk yaşantılarını kurallarla sınırlandırıp ilişkilerinde sürekli kusur aramazlar.
Emre Türker
Picture: deviantart
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder