27 Ocak 2010

İkili Tartışmalarda Üçüncü Kişi Sendromu


Bazı tartışmalarda çiftler, yüz yüze konuşmayı sürdürmek istemez. Özellikle yanlarında birileri varsa, iletişimde onu kullanma girişiminde bulunabilirler. Bu bir çeşit kulaktan kulağa oyunudur. Fakat fiskoslu değil, sesli olarak…

Tartışma boyutunun iki kişi arasından çıkıp toplum içine taşması, gerçekten tedirgin edici ve tehlikelidir. Kavganın şahitleri, bu şahitlikten huzursuzdur. İskoç psikiyatr Ronald David Laing, akıl sağlığı ve psikozlar hakkında önemli araştırmalar yapmıştır. Aileyle ilgili bir gözleminde, anne-baba tartışmalarında aracı olmuş bir şizofrenden bahseder. 17 yaşındaki şizofren hastası Jane, kendini tenis topu zannetmektedir. Sadece önüne konan yemeği yer, verilen kıyafeti giyer vs. Onun haricinde tepkisizdir. Sebepsel düşünce ise şöyledir: Jane, henüz küçük bir çocukken, anne ve babasının kavgalarına defalarca tanık olur. Mesela tartışma sonrası yemekteyken annesi, “Babana söyle tuzu versin” derken, babası konuşmayı “Annene söyle tuzu kendi alsın” şeklinde sürdürür ve Jane, bu olumsuz çerçevede tepkisiz kalır. Masumane görünen ikili atışmalar, film karelerine genelde olarak sempatik bir havada yansır. Oysa bu tartışmaların çocuklar üzerindeki olumsuz etkisi, inkâr edilemez.

Yaşam mücadelesindeki stres ve çevre baskısı, bireylerin ani çıkışlarına ve sinir boşalmalarına sebep olabilir. Bu durumda dikkat edilmesi gereken en önemli şey, bireylerin kendi olumsuzluklarını başkasına yüklemekten kaçınması, gerekirse profesyonel yardım almasıdır.

Emre Türler

Picture. deviantart

5 yorum:

  1. Şimdi basit bir örnek gibi duracak ama hani yıllarca nereye baksak yayında gördüğümüz ''Çocuklar Duymasın'' dizisini getirdi bu yazın aklıma.
    Hani hemen karı-koca birbirine bakıp ''Mutfak'' derlerdi ve orada tartışırlardı. Aslında ne kadar doğru. Bu diziden nefret gelmişti ama hiç değilse verdiği böyle güzel bir mesaj vardı.
    Ben kendi anne-babamın en ufak bir tartışmasında nasıl kötü etkilendiğimi ve gece uyuyamadığımı hatırlıyorum.
    Bu konu aile içi böyle kötü etkiler bırakacak, tedaviye gereksinim çıkaracak boyutta olabiliyor.

    Bir de ikili tartışmaları tarafları hiç tanımadan asıl konu neymiş bilmeden izleyip, sendroma giren, yetmedi akıl almaz davranış modelleri sergileyen üçüncü kişiler vardır Emre ;) Ben en çok onlara acırım biliyor musun?

    YanıtlaSil
  2. Yararlı ve güzel bir yazı. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Zeugma… Çocuklar duymasın, ilgi çeken hoş bir diziydi. Güzel mesajları vardı tabi ama adamın sürekli sinirli ve kavgacı tutumu, işi bozuyordu.
    3. kişinin ikiliye etkisi ise, ayrı bir konu. Şahsen ben 3. kişilerin hayatıma olumsuz müdahalesine asla izin vermem. 3. kişiler ancak tavsiyede bulunabilir.

    YanıtlaSil
  4. Cok guzel giris yazmissin. Muthis derin ve urkutucu bir konu...
    Iki kisilik iliski her kimler arasinda ve nasil bir sekille olursa olsun, ucuncunun ise katilmasi, arkadas grubunda bile rahatsiz edicidir. Duygusal bir birliktelik soz konusuysa, bu rahatsizlik daha da artar. Hele hele bahsedilen sanssiz ucuncu, bir evlilik icin, o evliligin "urunu" o kavgacilarin "devami" yani konumu acisindan objektif olmasi ve kendini bu kavgalara en yabancilastirmasi zor ve cetrefilli olan kisi, yani evlatsa, en tehlikeli, en gelecege yonelik kalici izler birakacak bileskedir. Sakinmak, kacinmak, goze alamiyorsan cocuk yapmamak gerekir. O derece de sert konusuyorum...

    YanıtlaSil
  5. Eliza Doolittle… Bu yorumun bize “neden evleniyorsun?” sorusunu düşündürüyor. “Sürekli kavga edeceksen, ileride aldatacak, terk edeceksen, evlilikten beklentin nedir?” diyebilir miyiz? Evlilikte, iki temel kural oldukça önemlidir. Birincisi, ilk zamanlarda olumlu keşif, yani karşılıklı bilinmeyene yönelirken, işin iyi yanından bakmak. İkincisi ise, karşılıklı özveri, birbirini anlamak için bazı şeyleri zamana bırakmak, zamanla eşit noktayı bulmak. Bunların sonucunda zaten paylaşım ve sevgi, peşinden gelecektir.

    YanıtlaSil