Meyve tabağındaki renkli lezzetleri tadarken, gözlerim duvardaki saatte takılı kaldı. Akşam, vardiyasını geceye yeni devrediyordu.
Bilmem kaç sene önce, yine bu saatlerde çıkardım yola. Sırt çantamda ekmek arası atıştırmalık, birkaç kitap, dergi, kalem ve defterlerim vardı. Sanki okula gider havasındaydım ama gün ağarıncaya kadar işlerimin başında olacak, saatimi doldururken çevremde boş gözlerle ekranlara bakan insanları izleyecektim. Mola saatleri gülümseyerek, çalışma saatleri sessiz bir bekleyiş içinde geçecekti. Sonrasında, beni bekleyenlerin arasına geri dönecektim.
Kaç senemi harcamıştım saatimin akrep ve yelkovanı arasında. İki mükemmel insan vardı hayatımda. Onlar; sabah kahvaltısından önceki kaprislerime yenilmeyen, sıcak çayımı yudumlamam için oturacağım sandalyemi hazırlayan, sıkıldığım zaman terapi için karşılıksız hazırolda bekleyen, karşı çıkacağım öğütleri anlatmaktan bıkıp usanmayan, yanımda olmadıkları zaman yokluklarını hissettirmeyen, boşalan ceplerimi dolduran, kollarımı açtığımda sımsıkı saran, terk etmeyen ama terk ettiğimizde kapılarını hep açık bırakanlardı.
Şimdi uzaktalar…
Aynanın karşısına geçtiğimde, dolap aralarına sıkıştırdıkları eşyaların varlıklarını hissediyorum. Söylenmemesi gereken “öf” lerin acısını duyuyorum içimde. Yatak odasına gitmeden önce, sanki onlar oradaymışçasına adımlarımı küçültüyorum. Bilgisayarımdan çıkan tıkırtılardan sonra, yanıma gelip yatma vaktini hatırlatmalarını bekliyorum.
Yalnızlık güzel şey, daimi olmadıktan sonra…
Sevdiklerimiz yanımızdayken, onlara sarılabiliyorken, öpüp koklayabiliyorken değil de, bir şekilde uzaklaştıklarında anlıyoruz değerini.
Şimdi gözlerimi kapatmak istiyorum. Açtığımda o yıllara geri dönmeliyim. Zaman bu sefer bana tolerans tanısın. Olmaz mı?
Sizi karşılıksız sevenleri, geçici heveslerle değişmeyin. Çünkü zaman, bir kere bile olsa kimseye avans vermiyor. “Ben artık büyüdüm” havalarıyla evden uzaklaştığınızda, çok şeyler kaçırmış olabilirsiniz. Mutlu birliktelik fırsatı yakaladığınızda, öylesine doyasıya yaşayın ki, gözyaşları sadece özlem adına dökülsün, iç çekmek için değil.
Mutlu birliktelikleri hafızanıza kazıyın. Unutmak, dudakların dışa dönük gülümsemesini etkileyen kaslarda tembellik yapabilir.
Sevgili hayat, sıcacık bir ortam istiyorum. Acısı az, tatlısı bol olsun. Bekletme lütfen.
Emre Türker
Picture: deviantart
Selam Hayalbemol ne yazık ki bu böyle ne kadar kıymetini bilsekte sevdiklerimizin yanımızdayken ihmal ediyoruz ne yazık ki.Hep ya uzaklardayken ya da tümüyle kaybettiğimiz de farkına varıyoruz özlemlerimizin sevgimizin.Bir de sanırım belli bir yaş olgunluğuna ulaşınca daha duyarlı oluyoruz.Acısı az tatlısı bol bir yaşam seninle olsun.Selamlar
YanıtlaSilasis-butterfly
Adsız (asis-butterfly)… Söylediklerine katılıyorum. Uzaklaşmanın yanında, söylediğin gibi olgunlaştıkça daha iyi anlıyoruz. Belki de bunun yaşanmışlıkla alakası vardır. Yıllar geçtikçe, yaptığımız yanlışlara karşı verilen öğütleri, yaş geçmeye başlayıp ve işler karışınca daha iyi idrak ediyoruz. Öyle olunca da, sessizce katlanmaya başlıyoruz. Geçmişe özlem, “bana yıllarımı geri verseler çok şey değiştirirdim” sözleri bundan geliyor. İnsanın gerçek olgunluk yaşı kaç? Soru düşündürüyor ama bazıları erken buluyor doğruları.
YanıtlaSilİyi dileklerin için teşekkür ederim, aynı tatlılık seni bulsun asis-butterfly.
Selam Hayalbemol; Aynı fikirdeyim. Keşke, keşke sevdiklerimiz yanımızdayken doya doya sevgimizi sunsak onlara 'öf' demesek hiç.
YanıtlaSilNe yazık ki sevdiklerimiz bizi terkettiklerinde (ki bu anne baba ise özellikle) bizim hayatımızda ne büyük yerleri olduğunu farkediyoruz.
Umarım hayat size 'acısı az tatlısı bol sıcacık ortam'ı hiç betletmeden verir...
Çınar… Fark etmek, geç kalmadan önce yapılan son hamlelerde, belki kurtarıcı rolü üstlenir. Geç kalmış olsak da, bizden sonraki nesillere aynı kararlılıkla öğütler vermeye devam edeceğiz, bundan kimsenin şüphesi yoktur sanırım.
YanıtlaSilGüzel dileklerin için teşekkür ediyorum Çınar. Bir süredir hayata bakış açımı değiştirmiş durumdayım. Hataları değil, sahip olduklarımı bularak ortaya çıkarıyor ve bunu çevreme yansıtmakla meşgul oluyorum. Bizler kendimize acımayıp yaşamayı öğrendiğimiz sürece, sorunlar az acılı, hayat tatlı ve ilişkiler sıcacık olacaktır. Aynı güzellikler senin için de geçerli olsun Çınar, sevgiyle kal.
Gec kalınmıslık
YanıtlaSilhayatta bence en korkulması gereken sey
sevdıklerımıze
sevdıgımızı soylemek ve hıssetırmek ıcın an
şu an..
Yalnızlık güzel haklısın, daimi olmadıkça..
YanıtlaSilVe iki güzel insan; bizi ne halde olursak olalım sevmeyi başarabilen o güzel insanlar.. Sarılamayacağım kadar uzaktalar.. Ama şimdilik.. en kısa zamanda onlara sarılacağım.. bu dediklerini anımsayıp gülümseyeceğim ,,Hem de hamlamış gülümseme kaslarımın acısına aldırmadan, kocaman gülümseyerek..
Pazar tebessümü oldun .. Sağolasın..
öykü… Onlar, hayatta en çok değer verdiğimiz üç şey arasına girmelidir.
YanıtlaSilHayat gülümsedikçe, sevdikçe ve sevenlerin yanında oldukça güzeldir.
cache… Yazı notlarımın gülücükleri oluyorsun cache. Sevdiklerin yüreğinden ve yanından hiç eksik olmasın, en uzak mesafede olsalar bile…
Ben bunun degerini cok daha iyi anliyorum simdi.Butun sevdiklerimi coook uzaklarda birakarak...Su hayatin cok kisa oldugunu bilerek yasamak lazim.Sevgiyle kalin...
YanıtlaSilSevdiklerinize sarılmak için beklemeyin.
YanıtlaSilNe kadar güzel ve önemli bir söz.
Dünya ölümcül bir dünya ,keşke dememek için yüz yüzeyken sevgimizi birbirimize söylemeliyiz.Birbirimizin değerini bilmeliyiz.
İyi akşamlar.
papatya… Sevdiklerimizi geride bırakmak, bazen elimizde olmayan nedenlerden de gelir. Hiç değilse değerlerini bilmek, onları anlamak çok önemli. Söylediğin gibi hayat kısa. Her şey vaktinde güzeldir. Güzel vakitlerin değeriyle birlikte yaşanması dileğiyle sevgili papatya.
YanıtlaSilŞANSLI… Yıllardır önemle çevreme anlatmaya çalıştığım şey, keşkelerin negatif iyonları yaydığı gerçeğidir. Keşkeler harcar bizi, keşkeler üzer, keşkeler geride bırakır. Öyleyse, anıları saygıyla anmak, an’ı yaşamak ve geleceğin mutluluk tohumlarını ekmek gerekir. Ben de, değerini bileceğimiz ve değerini hissedeceğimiz hayatın tükenmez çizgilerle belirlenmesini diliyorum.
Kendim yaş aldıkça, büyüklerimin kıymetini daha çok bilir oldum. Snnemi babamı daha çok arıyorum, daha hoş tutuyorum, ne zaman aklıma takılan birşey olsa mutlaka onlara danışıyorum. Bizim nesilde bu amerikan kültüründen kaynaklanan saçma bir "ben yetişkin bir bireyim" tavrı hasıl oldu, ebeveyni takmayan, ciddiye almayan bir davranış biçimi. Ne kadar yetişkin olursam olayım annemle babamın küçük kızı olmayı seviyorum ben.
YanıtlaSilpisikopati… Bir kültürün unutulma yüz tutmuş halleri olarak algıladım yazdıkları. Yaşın ilerlemesiyle birlikte büyüklere, hayata, dostlara vs karşı daha olgun düşünmeye başlıyoruz. Yaşlı bir kadının, yine yaşını almış bir adamı çocuk gibi sevmesine tanık olduğumda, son sözlerini daha iyi anlamış oldum. Hep çocuk kalmak kadar güzel bir şey var mı ki!
YanıtlaSil