10 Haziran 2009

Katılımcı Değilim, Sadece İzliyorum

Holding çalışanları, iş çıkışı evlerine götürecek araçları beklemektedir. O an yaşanan trafik aksaklığı, bir bölgenin servisinde gecikmeye sebep olur. Onun yerine ayarlanan aracın boyutu küçüktür. İnsanlar sırayla koltuklara yerleşirken, birkaç kişi ayakta kalır. Servislerde ayakta yolcu bulundurmak, kurallara aykırıdır.

Mazeretini gidermesi gereken servislerden sorumlu kişi, çalışanlara durumu idare etmelerini söyler. Ayakta kalan kişiler itiraz için araçtan inerken, oturanlardan sadece tek kişi arkalarından gider. Diğerleri, koltuklarında yaşananlara seyirci kalacaktır.

Nihayetinde, geciken araç durağa gelmeyi başarır. Fakat insanların kayıtsızlığı, yaşanmışlar sayfasında kirli bir leke olarak kalmıştır.

Lise yıllarında bir dersin sınav sonuçları açılanırken, öğretmen “notunu düşük bulan var mı?” diye sormuştu. O an, biri itiraz etmişti. Sonuç tatsızdı. Öğretmen, yeniden değerlendirmesini sınıfa karşı açık anlatımla yaparken, verdiği geçerli notu ballandırarak düşürdü. Konumunun verdiği gücü sanki test ediyordu. Alınan geçer not, zayıfa dönüşmüştü.

Konuşmacı sözlerini tamamlarken, şakşakçılar çok olur. Soru sormak, itiraz etmek, anlamadığın bir yerde tekrar istemek, izleyenlerin çok fazla yapamadığı bir şeydir.

Bundan yıllar önce, üniversitenin yürütme işlerinde çalışan memurun genişliğinden dolayı, öğrenci kimliklerimizi aylar sonra almıştık. Çevre okullardaki arkadaşlarımdan bildiğim kadarıyla, en geç işlem gören bölüm bizimkiydi. Bu nedenle, uzun zamandır tam bilet üzerinden ödemeleri yapmış, aylarca iki misli para ödemiştik.

Sorunun çözümü şöyle gelişti: İtiraz etmiştim. Sıkıntımı dile getirirken, yönetim binasına benimle gelenlerin sayısı oldukça fazla görünüyordu. Odaya girip sorumsuzluğun tartışmasını yaptığım sırada, yanımdakiler seyirci olduklarını hatırladılar. “Benimle birlikte yanımda gelenler de şikâyetçidir” gibisinden konuşurken, arkamda kimse yoktu.

Problemli kişi olarak, ilk başta sivrilmiştim. Uzun süren bekleyiş ve itirazlarım sonrası kimliklerimize kavuştuğumuz zaman, çözümde herkes zafere ortak olmuştu.

Biliyordum, o an’a kadar yalnızdım.

Karşı çıkmayı, sorun çıkarmayı kimseye önermiyorum. Doğrular konusunda yorumsuz kalınmasını eleştiriyorum sadece.

Özellikle kalabalık şehirlerin kayıtsız örnekleridir bunlar. Sokak kavgalarında, kapkaç veya müşteri tartışmalarında, uzaktan seyirci kalıp arkadan yorum yapmaya bayılırız. “Beni destekleyecek yok mu?” diye feryat eder, başkasının feryatlarını duymazdan geliriz.

Benciliz.

Haklının yanında olmak, “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” anlayışının gerisinde kalıyor. Mertlik, yiğitlik gibi kavramlar tarih oluyor.

Sanal düşüncenin dünyasında, acı gerçeklerle yaşıyoruz.

Unutmayın, feryat eden kişi, bir gün siz de olabilirsiniz.

Emre Türker

Picture: deviantart

5 yorum:

  1. "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" sanırım hadis olmalı.. Yanlış biliyorsam affola.. Susmayı öğretiyorlar bize.. Susmayı.. Sindirmeyi iyi biliyorlar çünkü.. Ama herşeye rağmen dikilmek gerek haksızlığın karşısına..Uzaktan, hiç bir şeyimizi fedayı göze almadan, sessiz alkışlarla yürümez bu iş.. Ses duymak istiyorum artık.. Timurun karşısına çıkan Hocayı yalnız bırakmayalım

    YanıtlaSil
  2. Benim mottom: Her ne olursa olsun, hatalı olduğunu düşünüyorsan, söyle. Arkanda kimse olmasa da senin için her zaman rahat olacaktır. Onlarsa bir an geliyor ve vicdanlarıyla baş başa kalıyorlar ya da kendilerine inançlarını kaybediyorlar.

    YanıtlaSil
  3. layya... Eğitimcilerin de iradesi sınanmalı diye düşünüyorum.
    İlk başlarda, aileler de sessiz kalmayı öğretiyor.
    Hani çocukken bir şeyler söylediğimizde, azar işittiğimiz gibi.
    İlk susmayı aileden alıyor olabiliriz.
    Çocukların konuşmasına ve isteklerine fırsat versek,
    belki ilk bilinç açısından iyi olabilir.
    Çünkü iş huya dönüştü mü, "can çıkar huy çıkmaz" kuralı devreye girebiliyor.

    Aslı… Aynen öyle. Aynı prensip içerisinde yaşıyorum.
    Kimin desteklediği, kimin eleştirdiği, kimin korktuğu benim için önemli değil.
    İnançlarımız ve amaçlarımız uğruna yaşıyoruz.
    Sürüsüne bağlı hareket eden koyunlar değiliz biz, bilinçli varlıklarız.

    YanıtlaSil
  4. haksız yere iftira edilmesine bende gelemem..ne bana yapılmasından neden başkasına yapılmasından hiç hoşlanmıyorum, duramam yani haksızlık yapılan br ortamda.savunurum herkesi doğru olanda bu değilmidir??bana yada bir başkasına ne fark eder sonuçta ortada bir haksızlık var...bana yapılan sanada yapılabilir elbet bıgün...

    YanıtlaSil
  5. KaRaMeL… Zaten herkes birbirini insan olarak ve içten destekleseydi, bu tip tartışmalar olmazdı.
    Daha önce yazdığım zıtlık döngüsü gibi, iyi-kötü, güzel-çirkin vs hep olacaktır.
    Haksızlığına uğradığımızda mağdur olur,
    Başkalarının uğradığı haksızlıklarda “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” felsefesini uygularız.

    YanıtlaSil