17 Haziran 2009

Ya Ağustos Böceği Haklıysa!

Ünlü Fransız yazar La Fontaine’in “Ağustos Böceği İle Karınca” öyküsünü hepimizi biliriz. Karınca kış için yiyecek depolarken, Ağustos Böceği işin eğlencesinde yan gelip yatar. Kış geldiğinde karıncanın kapısını çalan Ağustos Böceği, olumsuz yanıt alacaktır.

Öyle midir? Ağustos böceği kimdir?

Herhangi bir işyerine kabul görüşmelerinde, ilk test edilen davranış biçimlerinden biri de, kişilerin topluluk çalışmalarına uygun olup olmadığıdır. Bir çeşit Ağustos Böceği aranır. Aslında onlar da en az karıncalar kadar, topluluk hareketi savunucularıdır. Üstelik uygun koşullar kaybolduğunda, sürü halinde göç etmesini çok iyi bilirler.

Hikâyemizde Ağustos Böceği, kendine uygun bir müzik aleti satın alarak, tüm zamanını sanatını geliştirmeye adamıştır. Öyle ki, azmi sayesinde şehirden şehre hareketle, sanatını tüm dünya çapında icra etmeyi başarır. Her bölgede isim yapar, birçok bölgedeki lezzeti tadar ve nereye gidecekse, yine grubuyla gider. Kim ne derse desin, o mutlu bir gezgin olarak anılır.

Karınca bir gün, Ağustos Böceği’nin kapısını çalar. “Nasıl bu kadar başarılı olabiliyorsun.” der.

“Çevremdeki böcekler, beni her zaman desteklemiştir. Müziğim onlara ilham verir. Güneşin ısıttığı bölgelere birlikte hareket ederiz. Yiyecek konusunda biraz arsızlıklarımız oluyor ama toprağı insanlar paylaşırken, bizlere yer ayırdılar mı ki isyan ediyorlar? Bizim çete harekâtımız, aslında yer kavgamızdır. İşte böyle. Yakında konserimiz var, beklerim.”

Bizim Ağustos Böceğimiz, en iyi yaptığı işi, yani müziği seçmiştir. Karıncanın sürekli tacizlerine aldırmadan çalışmalarına devam etmiş, sonunda kendini kanıtlamıştır.

Hayatımızın dönüm noktasında meslek seçimi yaparken; ailemiz, öğretmenlerimiz ve yakın çevremiz, bizleri istemediğimiz şeylere yönlendirebilir. Amaç, onların doğru bildiği yoldan ilerlemeyi sağlamaktır. Karmaşa yaşayan insan, tatmin olamaz. Tüm bu karışıklığın ardından başarısızlıkta tanışan kişi, sanki hayatına yön veren etkenlerden biri çevresi değilmiş gibi, düşüşlerinden bireysel olarak suçlanacaktır.

Önce inanmak gerekir. Sonra bu inancın doğruluğunu analiz ederek uygulamak…

Hayat bizim hayatımız. İnişleriyle, çıkışlarıyla.

Geçen Ağustos Böceğinin konserindeydim, gülümsüyordu. “İnanma” diyordu şarkısında, “herkes kendi masalını kendi yazar, yoksa Ağustostan sonra ne işim var benim burada.”

Emre Türker

Picture: deviantart

10 yorum:

  1. Bir de Ağustos Böceği'nin adı üzerinde Ağustos Böceği. Hayvan zaten ortalama 4 ile 6 hafta arası bir süre yaşıyor. Karıncanın kışa hazırlanması lazım ama Ağustos Böceği en geç Eylül başı vefat edecek. Şimdi bu hayvana çalış çalış diye baskı yapmak niye?

    YanıtlaSil
  2. Bence de agustos bocegı sohret oldu
    Karıncayaysa onun konserlerıne bılet bulmak ıcın
    kendını paralamak kaldı:)

    YanıtlaSil
  3. Üniversite tercihlerimi babam yapmıştı.Kendince en doğru olanı seçmişti benim için.2. sınıftaydım. "Beni boşanamayacağım bir adamla evlendirdin" diye isyan ettiğimde. Benim de payım vardı elbet. Neyse, boşanamadım gitti bu meslekten..

    YanıtlaSil
  4. En iyi yaptigi isi, ya da en keyif aldigi isi diyelim, meslek olarak secebilmis sanslilardan olmak muhtesem elbet! Amma velakin karinca kararinca payina dusen isi cok da keyif almadan yapan, alisarak ve ogrenerek basarili da olan, ancak kendini sadece meslegiyle kimliklendirmeyip karinca mesaisi disinda gayet agustos bocegi kivaminda takilanlar da var tabii! Belki de cozum dengededir :)

    YanıtlaSil
  5. aplaa bence yüreğinin götürdüğü yere git annem okumam için böyle bir kitap vermişti. bi kızın nenesine yok yok nenenin torununa yazdığı mektuplardan oluşuyodu.

    YanıtlaSil
  6. "inanmak varolmaktır"

    YanıtlaSil
  7. Mustafa TR... İlginç yaklaşım. :) Bunun cevabı, sanırım bir şeylerle meşgul olsun da sıkılmasın diyedir.
    Ömrün süresi, yaşımın kurallarındaki bir dengede ilerliyor...

    öykü... Karınca çok çalışkan ama biraz memur zihniyette.
    Yükselmek gibi bir amaç yoksa ve standart yaşam tercih ediliyorsa, çizgiden sapmaya gerek yoktur.
    Karıncayı biraz eğlendirelim, biletler bizden olsun :)

    written by ... İşte o anda tam ortada kalıyorsun. İşin o boyutundan sonra yön değiştirmek çok zor oluyor .
    Hayallerin resmini yaparken, başkaları gelip çizgilerini boyuyor. Ya biz siyah-beyaz seviyorsak, ya renklerin uyumu istediğimiz gibi değilse?

    Eliza Doolittle... Güzel bir noktaya değindin. Bu nokta, bizim monotonluktan kurtulma savaşımızın başlangıcıdır.
    Ben şahsen, kararlarımı başkalarının almasına izin verenlerdendim. Şimdi bunu değiştirme savaşında, ön saflarda yer alıyorum.
    Yani iş-güç arasında hayalleri unutmamak gerek. Planlı programlı hareketler, hobi, ekstralar, aktiviteler vs. bizi farklılıklarla tanıştırıyor.
    Dengeyi sevenlerdenim ama sanırım Ağustos Böceğinin [bizim versiyondaki :) ] hayallerine ilgim biraz daha fazla...

    ay kopuğu(köpüğü)… Bu sözü çok benimsedim. Bu cümleye dost, bir söz var. İnanmadığın bir şeyi başkasına önerme! Kendin için yanlış olduğunu düşündüğün şeyleri neden başkasına tavsiye edebilir ki insan? Bu en çok satış işinde çıkar karşımıza. Satış yapan kişi, sattığı ürüne inanmıyordur ama hedef, kazanç, yükselme gibi şeyleri düşünüp, inanmadığı ürünü başkasına satar. Şahsen, kendim için istemediğimi asla başkasına öneremem. Çünkü bu benim için yalandır, o yalanlar döner ve bir gün yine beni bulur. Hepimiz için geçerlidir.
    O cümlen, bana bunları hissettirdi :)

    YanıtlaSil
  8. ilk camurdan testiler çanaklar yapıp yaktıgım ateşte pişirip üzerini boyalarımla boyayıp okul bahçesindeki Atatürk büstünün altına gömdüğümde arkeolog olmak istedim:):)uzun süre gelecege eserler bırakmak için çırpınıp durdum keseler içinde para saklayıp bulamamam arkeolaglug kariyerimin sonu oldu:):):)


    şarkıcılık kariyerime ise tüm şarkıları şimdiki gibi yüzlerce müzik kanalı olmadıgı halde radyodan yada bir başka geceden:):):)
    dinleyip ezberleyip pazartesi müzik dersine yetişsin diye provalar yapıp aileme konser vererek başladım..


    yıllar geçtikçe sürülmüş öğretmen çocuklarının köylerine konservatuar yapamadıkları için körelen sesimle daha fazla devam edemeyeceğimi anlayıp şarkıcılık kariyerimede son vermek zorunda kaldım:)


    büyük şehirlere postalanan resimlerden aldıgım dört madalyayla ressamlık kariyeri yapmaya karar vermiştimki

    üniversite sınavı yaşım gelmiş babam emekli olmuş bu yüzden ,
    ve o kocaman beton binalar arsında bir yaşama adım atılmış
    bu yüzden bocalanmış,

    deli gibi test çözen çocuklar arsında şaşıp kalınmış ,resime ,müziğe vakit ayırılamayarak..

    dersane kariyerim başlamıştı:(:(

    bir sene sonra ayıkıp ,ilk başta krokilerle indiğim durakları gözü kapalı bulur hale geldiğimde ben güzel sanatlar okuyavagım demiş:):)

    ama babam bu senede gir öğretmenlik yaz güzel meslek garanti(şimdilerde öğretmen olmak için bin türlü sınavdan geçilsede)
    kazanamazsan seneye gir ısrarı üzerine
    o sene öğretmen okulunu kaandım:)

    65 yaşında bitecekolan kariyerime başladım:)
    mutsuzmuyum???

    değilim bana bol bol yeten bir vaktim var ya sabah 8 akşam 5 bir iş seçimi yaptırsaydı bababm napardım:)

    sabah 7 öğle 12 işimle,beni çok seven ve benimde cok sevdiğim çocuuklarımla çok mutluyum:)

    geirye kalan zamanımlada hem şarkılarımı söylüyor hem resim yapıyor hem sakladıgım küçük oyuncakları bulmasını öğrettiğim kızımla arkeologlug duygularımı tatmin edebiliyorum:):)

    ayrıca ağustos böceği ve karınca hikayesini okuldaki çocuklarıma bende büüyk bir sanatcı olarak anlattım:):)gercek hikayeyi bilmiyorlar özür dilerim la fontaine

    YanıtlaSil
  9. çok güzel bir hikaye olmuş Emre...fakat ben bir ağustos böceği olamadım. Ağustos böceği ruhlu karınca görünümlü bir insanım. İçimden birşeylerin patlayacağı günü bekliyorum belki de. Hala anlayamadım istediğim ve sevdiğim ne?...

    YanıtlaSil
  10. asya selda… Anıların; her zamanki gibi hoş, her zamanki gibi eğitici, her zamanki gibi gülümsetiyor. Öğretmenlik kutsal bir meslek. Babam, annem, dayım, teyzelerim hep öğretmendi. Hayallerim başka yönde oldu ama şimdi hafif bir pişmanlık duygusu yok değil. Çünkü, anlatmak istediklerimi ve öğretmenlerimin beni yanlış yönlendirdiği şeyleri, doğru şekliyle anlatmak isterdim, fakat biraz geç oldu.
    Senin gibi pozitif insanların öğretmen olması güzel bir şey. Çünkü çocukların bunlara ihtiyacı var. Çok sevdiğim iki dersi, öğretmenlerimden nefret ettiğim için doyasıya yaşayamamış olmanın ezikliğini duyuyorum. Böyle saldırgan, kim dolu, eğitim nedir bilmeyen kişilerin öğretmen olup çocukları kötü etkilemesini kınıyorum ve başka da bir şey gelmiyor içimden.
    Sen hayallerini icra ediyor ve onları yarının gençlerine adapte edebiliyorsun. Bu yaşam sevincini hiç kaybetme, hafif kızgınlıklarını çocuklara yansıtma. Böyle bozuk giden bir düzende, ileriye yönelik düzgün bir millet yetişmesi çok önemli. Sevgiler.


    Franche… Daha önünde altın gibi bir zaman dilimi var. Yolun dönüm noktasında ilerliyor ve bence gayet de iyi gidiyorsun. Sözlerin, planların, hikâyelerin ve yapmak istediklerin, yazılarından okuduklarımla kıyasla iyi görünüyor. Ruhunun dinamik ve görünümün çalışkan olması kötü bir şey değil. Heyecanını koru. Hayalbemol diye biri var ya, o sana belki somut olarak el uzatamıyor ama soyut olarak hep yanında olacak. :) Sevgiler.

    YanıtlaSil