Öğrencilerin, özel eğitime karşı daimi bir hayranlığı varsayılır. Bunun sebebi, yabancı dilden argomuza karışan cool olmaktan mı kaynaklanıyor, yoksa sistemindeki bir yanlışlıktan mı?
Sistemin hatası, insanın gerisinde kalmaktadır. Çünkü sistemi uygulayan ve başaran, insandır.
Özel Okullarda;
— Eğitim, araştırmalar sonucu öğrenciye sunulur.
— Öğrenci uğraşsın diye değil, ona fayda sağlasın diye ödev verilir.
— Bilgi aktarımındaki başarı, sınıfın genel ortalamasındaki istatistiklerle ölçülür.
— Başarısızlığın sebebi irdelenir. Başarısızlıkta ilk sorgulanan öğrenci değil, öğretmendir.
— Pekiştirici örneklerle çalışılır. Çünkü konunun anlaşılması çok önemlidir.
— Öğrencinin özel sorunlarıyla ilgilenilmektedir.
— Bilginin bellekten geri getirilmesi yönteminde “tanıma” olarak ifade edilen test sistemi, sınavlarda daha fazla uygulanır. (“hatırlama” tanımına örnek ise, klasik yazılı sınavlar)
— Öğrenci notla tehdit edilmez.
— Zor hatırlanan gereksiz ayrıntılar, soru olarak hazırlanmaz. Seviye tespit ve meslek seçim sınavlarına uygun sorular tercih edilir.
— Öğretmenin özel hayatı, dersi etkileyemez.
— Hafızanın dinç kalmasında en etkili yöntem olan dil eğitimi, ön plandadır.
— Amaç sadece öğretmek değil, aynı zamanda öğrenciyi sosyalleştirmektir. Bu nedenle aktiviteler sıkça düzenlenir.
Özel okul haricinde bu özelliklerin çoğunu göremiyoruz. Öğrencinin geleceği söz konusuyken, bazı öğretmenlerin kişisel sorunlarını okula taşıması, şiddet, kişisel başarısızlık ve yancı tutum, gerçekten üzücüdür.
IQ testlerinde, özel okul öğrencilerinin daha yüksek puan aldığı gözlemlenmiştir. Bu onların daha zeki olduğunu değil, daha iyi eğitim aldığını gösterir. Bazı çocuklar özel gayretle, gitmedikleri özele erişebilmektedir. Bunun yanında bilinçli ailenin etkisi (çocuk gelişimi ve eğitim konusunda araştırma yapan, danışma desteği alan vs) hiç de yabana atılacak gibi değildir. Öğretmene saygı ve başarıya odaklılıkta, alenin etkisi çok büyüktür.
Emre Türker
Picture: flickr
İşin içine ''özel'' kavramı girince başarı oranı her zaman yüksektir. Bu bankacılıkta da böyledir örneğin.
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş bu..Tespitlerinin tamamına katılıyorum Emre. Ülkemizdeki tüm okullarda bu sistemin uygulandığını ve bunların gerçekleştiğini bir düşünsene.
Eğitim sistemimiz yıllardır bir türlü rayına oturtulamadığından ve halen pek çok sorunla iç içe olduğundan özel okullara ve dersanelere olan talep gün geçtikçe artıyor zaten farkındaysan.
Bir de işin başka yanı var.
Özel okullarda öğretmen her türlü sorunundan arınmak,verimli, hatta en başarılı öğretmen olmak zorundadır, çünkü işten çıkarılma riski her an yanıbaşındadır :)
Dezavantajları olarak da bazı velilerin, hatta öğrencilerin (aileden kaynaklı)kendilerini öğretmenin patronu imiş gibi görmeleri,üzerlerinde söz sahibi olduklarını sanmaları, vb. vardır :)
sevgili hayalbemol,
YanıtlaSilbiri 9. diğeri 6. sınıf olan iki çocuk annesi olarak tecrübelerimi paylaşmak istiyorum. ÇÇocuklar ilköğretimlerini üniversitemizin özel okulunda aldı. Çok da iyi bir başarı elde etti oklumuz bu sene sbsde. Onca istanbul, ankara, izmir okulu arasında türkiye 8. olduk. Kızım 2 yılın ortalamasında 475 puan elde etti ve türkiyede üniversite başarısı kanıtlanmış bir anadolu lisesine girdi. Şimdi bu özel okulun kıymetini daha bi iyi anladık. Heleki özel okuldaki öğretmenlerimizin hakkının hiç ödenmeyeceğini görmüş olduk.
Bu taban puanı oldukça yüksek başarılı olan anadolu lisesini size biraz anlatayım, hala dayak var, sınıflar 30 kişilik olmasına rağmen birebir ilgilenme diye birşey yok, hatta genel anlamda ilglenme diye bişey yok, derse girmeyen öğretmenler mi ararsınız, dersi boş boş geçirenler mi, resmen başarılı öğrenciler ve onların ilgili velilerinin sırtından geçinen bir okul kısacası. Bunu görmek beni çok üzdü. Kızım sbs yorgunluğunu atamadan okulun eksiklerini kapatmak için dersaneye başladı, dersanenin eksikleri içinde bir kaç dersten özel ders aldırmaya karar verdik. Ne garip dimi çocuk başaeılı, çalışkan ama olmuyor. Çünkü geri kalan ksım fiyasko.
Kendi öğretmenlerimi düşünüyor ve hepsini saygıyla anıyorum şuan. Nasıl ders anlattıklarını, adalet konusuna nasıl önem verdiklerini hatırlıyorum. birde kızımın anlattıklarını çevremden duyduklarımı düşünüyorum. kıyaslanacak gibi değil.
peki bu süreç içerisinde ne değişti de eğitim sistemi çocuklarımızı bu kadar perişan eden bir pozisyona geldi ve bizler özel okulları tercih eder olduk:
İnsanların öbnecelikleri değişti ve tabiki öğretmenlerinde. idealler kalmadı, varsa da amaçlar değişti. lütfen öğretmenlerimiz alınmasın, herkes kendini bilir ve zaten bu yozlaşmalar tüm meslek grupları için geçerli. ama eğitimin yozlaşması geleceğin yozlaşması olduğu için daha bir önem kazanıyor.
Rahat etmek isteyen bayanlarımız öğretmenliği seçtiler, diğer branşların puanları tutturamayanlar öğretmen oldular. oysa geçmişte insanlar eğitim vermek için öğretmen olurlardı. hala idealleri olan öğretmenleri gördükçe ellerine yapışıp öpesim geliyor. Ancak bu öğretmenlerin belki de %80 ninin özel okullarda olması ne acı. ÖÖğretmenler ağlıyor: maaşımızyetersiz diye. Şimdi alınmasınlar ama ben bir akademisyenim dolayısyla ilkokuldan doktoram tamamlanana kadarki eğitim sürecim: 20 yıldevam edelim, sonra doçent olma çabaları üst seviye ingilizce sınavları, yabancı yayın oluşturma çabaları, sonra profesörlük koşulları vs vs..... derken geliyorsunuz 50-55 lerinize. Ve şuan aldığım maaş 1600, hem öğretim üyesi görevim (öğrenci eğitimi (klinik ve teorik), hasta bakmak yani hekimlik ve akademisyenlik yani bilim insanı olma. Kendimi geliştirmek için aldığım kitaplar, abone olduğum dergiler, gittiğim kurslar, yazıcımın kartuş parası, kongre katılımlarım kendi cebimden.
Lütfen Türkiyenin koşulları nedeni ile hepimizin altında maddi karşılıklarla çalışıyoruz. Benim çalışma saatlerim tüm gün, öğretmenlerin çalışma saatleri daha sınırlı olabiliyor yaz ve kış tatilleri daha makul.
Eğitime gönül verenler öğretmen olmadıkça çocuklarımızın sürünmesi kaçınılmaz. ben burdan eğitimime katkıda bulunan bütün öğretmenlerimi saygıyla anıyorum ellerini öpüyorum. ama geleceğe hiç de umutla bakmıyorum. hepimize insan olarak görevlerimizi hatırlatmak istiyorum. umarım kimsenin kalbini kırmamışımdır.
Zeugma… Üzerimizde biraz baskı, gerekiyor mu? Elde kalanların değeri, genelde onları kaybettiğimiz zaman daha iyi anlaşılıyor. Aslında öğretmenin iyiliği veya kötülüğü, kendini de etkiliyor. Şahsen ben öğretmenlerimi halen ruh hallerine göre anımsıyorum. Vahşi, üretken, insancıl, yancı gibi. İnsan nasıl hatırlanmak ister ki? Özel okulun adı gibi, hepimiz özeliz aslında. Fakat yazımda söylediğim gibi o özeli genelleştiren yine insan, yani biziz.
YanıtlaSilguguk kuşu… Yorumunla benim postlarımı geçmeye başladın :) Yazdıkların beni düşündürüyor. Öğretmenlik kavramı gerçekten özeldir ve bu yüzden kirlenmemesi gerekir. Para kaygısını en üsttekinden en alttakine kadar herkes yaşıyor. Bizim itirazlarımız, genel olarak daha kötüsünü düşünmemekten kaynaklanıyor. Anlatmış olduğun öğretmenlerden ben fazlasıyla gördüm. Ne de olsa, geleneksel ailemiz içinde yeterince öğretmen var. Ne yazık ki bu kural kolay kola değişmeyecek. Belki toplum, istediği mesleği seçip hayatı boyunca mutlu olabilecek bir refaha ulaşırsa, ancak öyle bir şey değişir gibi görünüyor. Fakat dünyada değişen kurallar iyi yönde değil. Böyle olduğunu bildiğimize göre, siz bir eğitimci olarak en iyisini vermeye devam edeceksiniz. İyi, kötü, yancı, ırkçı vs hep var olacak ama bazıları sayesinde birilerinin içinde halen umut dolacak. Bunları öğrencilere kazandıracağınıza inanıyorum, hele ki bu yazdıklarınızdan sonra. Teşekkür ederim duyarlılık için.
Emre,mesleğini severek isteyerek yapan birinde kesinlikle hiçbir baskıya gerek yoktur, bunu sen de bilirsin..
YanıtlaSil''Gerçek bir öğretmen'' öğrencilerini en az kendi çocukları kadar sevmeli, eğitmeli ve öğretmelidir.Hiçbir şekilde sınıfla ve okulla sınırlandırılmış, çalan zillerle başlayıp biten bir meslek değildir bu.
-Kar tatillerine, uzun bayram tatillerine sevinen bir öğretmen özelde çalışıp ücretinin kesileceği bilincindeyken bunu yapabilir miydi?
Senin yazdıkların haricinde sistemde el atılması gereken öyle çok konu var ki, düşün..
Tansiyon şikayetiyle devlet hastanesine gitmiş bir tanıdığıma ne doktorun ne yanında oturan hemşirenin tansiyonunu ölçmeden ilaç yazdıkları da yeterince berbat bir örnek aslında. Hatta daha ötesi var,bilirsin; böbrek satan doktorlar, proflar..İnsan sağlığı söz konusuyken onları bilerek ve fütursuzca ölüme sürükleyen, ihmalkar,ettiği hipokrat yeminine ihanet edenleri..
Bak aklıma gelmişken; milli bayramlar hepimize ait değil mi? Peki neden sadece öğretmenler görevlidir bayramda?Neden diğer meslektekiler evinde geçirir o günü? Ulusal bilinç hepimizde olması gerekmiyor mu?
Öğretmenlerin tatilinin uzun olduğu genelde birçok kişiyi rahatsız eder. Şöyle desem: Okul var, öğrenciler var da gitmiyorlar mı?
Ben de kendi öğrenciliğim dahil öğretmenlikle alakası olmayan nicelerini gördüm. Personel sayısı olarak en yüksek rakamlara sahip bir meslek olduğundan göze battığı da bir gerçek.
Ayrıca epey uzun bir süredir öğretmen olabilmek için üniversitelerde birçok bölüme tıptan daha yüksek puanlarla girilebildiğini,diğer bölümlerin mühendisliklerle aynı olduğunu, bugün ODTÜ mezunu birçok arkadaşın köylerde ilköğretimlerde görevli olduğunu eklersem sanırım endişesi olanların yüreğine biraz su serpilir.
Sonuçta eğitim-öğretimde özelden genele değil de genelden ''ÖZEL'' e doğru bir iyileştirme olduğu da kesin..
Bu yazı için tekrar teşekkür ederim Emrecim..
Ve mesleği ne olursa olsun hakkıyla , severek, olması gerektiği gibi,sağlıklı bir ruh haliyle ve sevgiyle yürüten tüm insanlara da gönül dolusu sevgiler, saygılar,ülkem adına teşekkürler..
Zeugma… Genelden özele tanımı, bana tümevarım’ı hatırlattı. :)
YanıtlaSilÖğretmenlik hakkında kitap yazılır ki, biz işin eğitim kısmındayız. :) Bazen şunu deriz ya “puanlara göre adam seçince, doğru olmuyor.” Açıkçası aynı sözü ben de defalarca söyledim. Fakat gerçek hayatı incelersek, sınav sistemi adaletli seçim açısından en adil yöntem olma durumunu koruyor. Bunu üniversite sınavları için diyorum. Seçme ve yerleştirmede torpil geçmezken, ardından gelen yetenek sınavlarında (resim, konservatuar gibi) yine birçok hak yeniyor. Daha önceden de söylediğim gibi, çözüm ancak eğitimle olur, öğretim ikinci planda.
Bunları yorumuna ek olarak yazdım. Çünkü yeterince örneğin mevcut olduğundan, bana öğretmenin nasıl seçildiğine ait eklemeler kaldı zeugmacım :)
Sevgili zeugma, alınacağını daha yazarken tahmin ettim ama inandıklarımı, gördüklerimi, tecrübelerimi yazdım. Milli bayram kutlamaları okullarda yapılırken öğretmenlerin katılmasını bir lüks olarak görmüyorum. Bir doktor olarak gidip ben katılacak ve öğrencilerin düzenini sağlayacak ben değilim elbet. ben de evimde, gerekirse, törenlerde kutluyorum. Tam 7 yaşımdan beri kendi öğretim sürecim bitmedi. Şuan doçentliğe çalışıyorum, kaç kitap kaç makale okudum artık unuttum. Yüksek ingilize sınavlarını atlatmak için gittiğim kurslar cabası. Ve daha da bitmeyecek bunun daha profesörlüğü var. Yılda en az iki kez gidilen kongreler. Doktorluk, akademisyenlik, öğretim üyeliği gibi 3 zor iş için alıyorum bu maaşı. Bu durumda öğretmenlerin maddi şikayetleri bana çok anlamlı gelmiyor. Yürekli, idealist öğretmenleri yüreğimin neresine koyacağımı bilemiyorum. elbette iğrençleşmiş doktorlar, avukatlar, vs vs dolu ülkemizde. Ama hiç birinin görevi öğretmenler kadar kutsal değil. Biz en fazla bir insanı öldürürüz ama benim bahsettiğim türdeki öğretmenler el birliği ile neslimizi öldürmekte. İnşallah hep iyileri örnek alır, birbirimizle uğraşmaz kendimizi kalitelendiririz. Sen onu yaptın, ben bunu yaptım politikası ile biryere gelinmeyeceği ortada. ben hayalbemolün sorusuna cevap verdim, sbs atlatmış ve şuanda sbs ye hazırlanan 2 çocuğun anneliğini yaptım, üniverstede öğretim veren biriyim.kendi öğretimimden sorumluyum. Eh elbette alınmak da serbest. Eğitim sistemine karşı endişelerim senin bahsettiğin koca yüreklerin sayısı diğerlerini geçtiğinde azalacaktır sevgili zeugma, ne dersen de şuan en dejenere kurumun milli eğitim bakanlığı en dejenereleştirilmiş mesleğin de öğretmenlik olduğuna inanıyorum. İdeallerini kaybetmeyen tüm meslek sahiplerine burdan saygılarımı iletiyorum. zaten kendinden emin olanlar konuşmadan yoluna devam eder.
YanıtlaSilGugukkuşu, burası benim çok değer verdiğim bir blog. Ve Emre mesleğimle ilgili benim de daha ilk yorumda ona sonuna kadar hak verdiğim bir konu başlatmış.
YanıtlaSilNerdeyse 2 yıldır blog yazıyorum. Hiçbir zaman kimin ne amaçla meslek seçtiğine karışmadım,maaşımdan azlığından şikayet etmedim.Ivır zıvır için parayı devletten beklemedim.Adam gibi ve fedakarca çalıştığımdan o maaşın bereketini gördüm üstelik.Kendimi daha fazlası için övmeye gerek yok.
Sbs puanlarını bilen biri öğretmen olabilmek için üniversitelerin kaç puanla öğrenci aldığını bilmeden konuşmamalı bence.
''Kendinden emin olanlar konuşmadan yoluna devam eder'' hiç dememeli..
Guguk kuşu doçentliğe çalıştığınızı kendi blogunuz dahil kaç kez okuduğumun sayısını inanın unuttum. Sizce biraz abartmıyor musunuz?
YanıtlaSilHem sadece kendinizin akademik kariyer yolunda olduğunu zannetmeyin isterseniz.
Kaç kitap kaç makale okuduğunuza kadar buraya yazmak ne kadar doğru?Ben de okuduğum kitapların sayısını mı vermeliyim? İleri seviyede 2 yabancı dil bildiğimi de eklemeli miyim?
Başkalarının hiçbir şey okumadığını mı zannediyorsunuz acaba?
''Alınmak'' sözkonusu değil. Bilmediği detaylarda bir mesleği eleştirmenin yanlış olduğu görüşündeyim. Yoksa at gözlüğü ile bakılmazsa Emre ile aynı görüşte olduğum çok açık..
şimdi daha önce başka bir blogger ile yaşadığın sorunun kimden kaynaklandığını anlıyorum:D
YanıtlaSilzaten yeterince iyiysen alınmanı gerektiren bir durum yok. hepimiz kendimizden mesulüz. kimse kurumunun temsilcisi değil. Burada yazılanlar sana değil. Bırakalım da yarası olanlar gocunsun. İnsanların blograını okuyup okuyup, sonra da neden hep bunları yazıyorsun, bıktık muhabbetini çocukca buluyorum. Ben bazı şeyleri açıklamak için örnek veriyorum. rahatsızsan bir daha bloğumu okumazsın olur biter.
o kadar iyi bir eğitimci isen alınmana gerek yok. benim sözüm sana değil. tecrübelerimi aktarıyorum. bu kadar "reaktif ve savunmasal" davranmanız bana komik geldi. sevgili hayalbemolü -düşüncelerimde ne kadarda haklı olduğumu görerek rahatsız etmemek adına- bu konuyu kapatıyor, yanlış anlamana da üzülerek, susuyorum.
Yanlış anladığım hiçbir şey yok..
YanıtlaSil''Kendi mesleğimle ilgili'' bazı gerçekleri yazmak zorunda kaldım buraya.Başka bir meslekle ilgili haddim değil..
Ben şimdi değil baştan biliyordum asıl senin tavırlarının o blogger'la ilgili olduğunu :D Bahsettiğin o sorunla ilgili gerçekleri ve detayları yazı yapacağımı söyleyince olayı her yerden silip aklını başına alan ve bir psikolog tarafından ''narsistik bozukluk'' yaşadığı tespit ve teyit edilen şahıs :)))
Bu konuyu da açıklığa kavuşturuyor,blogunuzu da uzun bir süredir okumadığımı zaten bildiğinizi ekleyerek sonlandırıyorum.....