07 Ocak 2010

Tartışarak Anlaşma

Tartışma, bir kavganın tetikleyicisi midir?

Karşıt görüşlü iki grup, konferans salonunda bir araya geliyor. İzleyicilerin de bulunduğu salonda konuşmanın seyri ılımlıyken, birden tansiyonun şiddeti artıyor. Uğultular yükseliyor. İnsanlar gittikçe gerginleşiyor. Gülümseyen suratlar, ekşimeye başlıyor. Sunucunun müdahalesi yeterli olmayınca, tartışma iptal ediliyor. Bu durum size yabancı geliyor mu?

Tartışma, karşıt fikirlere sahip olan kişilerin konuşarak ortak noktayı bulması ya da bir konu hakkında faydaya ulaşılmak için, zıt görüşlerin paylaşılmasıdır. Fakat toplumda genel anlamda tartışma, kavga aracı olarak görülür. Medyanın tartışmalardan reyting adına prim yapması, bu kavgacı tutumun gittikçe toplumda benimsenmesine yol açıyor. Gelişmiş ülkelerin bütçe hesaplarında, “eğitime mi yoksa sağlığa mı daha fazla harcama yapılmalı” konusu tartışılırken, gelişmeye çalışan bazı ülkelerde ise, bütçe açıklarında kişisel egolar üzerinden taraflı ve kavgacı tutumlar, gerçekten düşündürücü...

Şiddeti benimsedikçe, sevgiden ve inançtan uzaklaşırız. Tartışma sırasında zıt grupların birbirine düşüncesini empoze etmesi (dayatması, zoraki kabul ettirmesi), neredeyse imkânsızdır. Öyleyse tartışmada yüksek tansiyon, çözüm değildir. Bilgi ortadadır. Fikir paylaşılır. Sonuçta bu konuşmalardan elde edilebilecek en önemli şey, ortak fayda olacaktır.

Bir tartışma sırasında;
Seviye korunmalı,
Önemli tartışmalarda tarafsız seçilmiş sunucu bulundurulmalı,
Konuşmalar direk infaz yapılmadan dinlenmeli,
Söz hakkına saygı duyulmalı,
Farklı fikirler sunulurken hakaret içeren sözlerden kaçınılmalı,
Ve konuyla ilgisi olmayan kişisel yorumlar yapılmamalıdır.

Bazı konuşmalarda “tartışmak istemiyorum” sözlerini sıkça duyarız. Aslında istenmeyen şey tartışma değil, kavgadır. Tartışmanın adabı bilinmezse, kaos kaçınılmazdır.

Herhangi bir konuşma sırasında hoşunuza gitmeyen şeyler duyarsanız, sinirlenmeye başlarsınız. Asabiyet, konuya olan hâkimiyetten sizi uzaklaştırır. Bir süre sonra algıya kapanır, olumlu veya olumsuz hiçbir şeyi kavrayamaz, sadece söylemek istediklerinize yoğunlaşırsınız. Normalde söylemek istemediğiniz cümlelerle kendinizi ifade eder ve sonradan pişman olursunuz. Çünkü soğukkanlılıkla yapacağınız herhangi bir konuşmada taraf sağlayabilecekken, insanlar sizden uzaklaşacaktır.

Şiddeti ve asabiyeti karakter yapısıyla bağdaştıran kişinin elde ettikleri, ancak geçici bir hevesle ifade edilebilir. Şiddeti benimseyen, eninde sonunda yalnızlığa mahkûm olacaktır.

Emre Türker

Picture: deviantart

8 yorum:

  1. Öğretici, iyi bir paylaşım, teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Haklısın hayalbemol türkçeyi kullanırken yanlış kelimeleri birbirinin yerine kullanıp sonrasında anlamlarını da aynı gibi kabul ediyoruz. İngilizcede discussion yani tartışma, biz makale yazarken materyal metot, bulguları yazdıktan sonra kendi metodumuzu, materyalimizi ve bulgularımızı diğer araştırmacılarınki ile tartışma kısmında karşılaştırırız. Kimi ile bulgularımız uyumlu iken kimi ile uyumsuz çıkar. böyle olunca uyumsuz çıkan çalışmanın araştırmacılarına saldırmaz yada onların çalışmalarını aşağılamaz aradaki farkın nereden kaynaklanmış olaBİLECEĞİNİ yazarız. Hep olabilirlik, belki, muhtemelen kelimeleri vardır. hayat kesin lafları götürmez çünkü kendisinde kesinlik yoktur. keşke normal ilişkililerimizde de bunu yapabilsek.
    gariptir ben de arabada işe gelirken sabah tam şunu düşünmüştüm: "insanın ne söylediğinden çok nasıl söylediği daha önemli oluyor" duurup dururken.
    Yazılarını çok beğeniyorum. Senin yazılarının üzerine kendimi ifade edebiliyorum benim hayat anlayışım ve düşüncelerime öyle güzel bir backgraund oluyorsun ki......
    saygılarımla.

    YanıtlaSil
  3. guguk kuşu… Sosyal olguda olasılık düşüncesinin gerçekliği, artık birçok teoride kabul gören bir kavramdır. Mesela pozitivist adı verilen, toplumun düzenini somut deneysel çalışmalarla ifade edebileceğini düşünen araştırmacıların tezleri, genel anlamda çürütülmüştür. Normal olarak, bize karşı sunulan fikirleri önyargısız olarak dinlemeyi başarırsak, belki doğruya daha yakın bir toplum olma olasılığımız yükselecektir.
    Beni mutlu eden, hatta biraz gururlanmama sebep olan :) tatlı yorumun için teşekkür ederim guguk kuşu. Şahsen, nitelikli yorumlara cevap yazarken kendimi kaybedip, neredeyse konu başlığı oluşturabiliyorum. :)

    YanıtlaSil
  4. bu karşılıklı yorumlaşma bitmez gibi görünüyor :D
    ama istemsiz bir şekilde hayata aynı bakabilmenin getirisi olmalı :D
    yorumlara cevap yazarken yeni konu başlığı oluşturmak, daha dün yaşadığım ve çok çok az sayıda insanla başıma gelen bir durum :D

    YanıtlaSil
  5. Kavram karmaşası çok olan bir toplumuz. Kelimeler her zaman anlamları dahilinde kullanılmıyor, bu da iletişim esnasında yanlış anlaşılmalara hatta anlaşamamazlıklara neden oluyor.

    Ayrıca @guguk kuşu'nun ilk yorumunun son uzun cümlesine de katılıyorum :)

    YanıtlaSil
  6. miSS rainb0w … Kitap kurtları bilir, romanların yanında eğitici kitaplar da okuyan, güncel yayın veya dergilerden bir kısmını takip eden kişiler, cümle kurmada oldukça iyidir. Çünkü kelimelere daha hakim olmaktadırlar. Ayrıca ilim arttıkça, dilin kavramı da gittikçe gelişir.
    Bu arada, böyle güzel iltifat içeren sözleri okuyunca, kendimden geçiyorum. Bir çocuğun yeni oyuncak alması gibi çok mutlu oluyorum :) Teşekkür ederim miSS rainb0w.

    YanıtlaSil
  7. Maalesef ne tartışmayı ne de iletişim kurmayı bilen bir toplumuz. Mevki sahibi kişiler bile açık oturumları bir kaos ortamına çeviriyor.

    YanıtlaSil
  8. Küfkedisi… Açıkoturumlardaki kavgalar, medya izleyicisi karşısında daha çok alevleniyor. Bunun sebebini bir yapımcıdan öğrenmiştim. Ne kadar tantana olursa, o kadar izleyen artıyormuş. Yani TV’de küfürleşenler arkadaşlar, dışarıya elele çıkıyorlarmış.

    YanıtlaSil