24 Şubat 2009

İçimdekileri Dökmek İstiyorum

Seneler öncesiydi. Barmenlerin toplandığı eğitim merkezi gibi bir yerdeydik. Para yatırdığım en aptalca mekânlardan biriydi desem daha doğru olur.

Gün içinde sürekli farklı tatlar deniyorduk. Ne kadar ölçüyü ayarlamaya çalışırsanız çalışın, çok fazla çeşit denemişseniz, sonucu kaçınılmaz oluyor. Kaç çeşit kokteyl denediğimi bile hatırlamıyorum.

Toplu şekilde oradan ayrıldık. Yaklaşık beş kişilik, gurmenin yandan yemişi sarhoş erkek grubu, alışveriş merkezinin yemek katının yolunu tuttuk. Alkol üzerine bir de yağlı klasik menülerden yediyseniz, artık patlamaya hazır bir bombaya dönüşüyorsunuz.

Karşı masada yaklaşık 5-6 kişilik bir kız grubu vardı. Artık bize mi bakıyorlardı, şu salaklara mı bakın diyorlardı bilmiyorum ama gaza gelmiştim. Daha doğrusu alkollü olduğum için yanımdakilerin dolduruşuna geldim desek daha doğru olur. Vay efendim sen bunlarla tanışamazsın, yanlarına bile gidemezsin şeklindeki sözler üzerine, masadan kalkıyorum. Hayatımda kimseye laf atmışlığım yok ama alkol bu, şişedeki gibi masum değil.

Kızların yanına gidip masanın tam ortasına elimi vuruyorum. Selam diye söze başlıyorum. “Şimdi” diyorum “lafı uzatmaya gerek yok. Arkadaşlarla birlikte sizlerle tanışalım dedik.” Kızlar pür dikkat beni dinliyor. “Size içimdekileri dökmek istiyorum.”

Bu lafı der demez masanın tam ortasına… İğrenç bir manzara. Ne yediysem masaya bırakıyorum, oradan da kızların üstüne. “size içimi dökecem dedim ya, işte hepsi burada.” diyorum.

Olayı gören arkadaşlar, beni kaptığı gibi koşmaya başlıyorlar. “Tanışma faslını yaptım, ortamı yarım bıraktınız kardeşim” diyorum. Kollarımda iki kişi, arkamızda güvenlikler. Dışarıya nasıl beni sürükleyerek çıkardılar, hatırlamıyorum.

Her yanım leş gibi. Dışarıda kar yağmasına rağmen tişörtle durmak zorunda kalıyorum. Üstüne bir de otobüse biniyorum. Otobüs, şu eski körüklü belediye otobüslerinden. Arkadaki körükte, ben ve kıyafetlerimin bulunduğu sıvımtırak bir torba, ön körükte ise tıklım tıklım insanlar. Kafa yerinde değil ya “arkadaşlar, arkada boş yer var, niye öne sıkışıyorsunuz” diye pişkinlik bile yapıyorum. Kalabalıktan sesleri biraz hatırlar gibiyim. “Şu saça başa bak, tipe bak, bir de genç olacak.” Zaten durum ofsayt, bir de saçlar sakallar derken durum penaltıya dönüşüyor.

Nasıl gittiğimi bilmiyorum ama neyse ki kendimi eve atmayı başarabilmişim. Fazla karışma, karıştırma. Bünyeye zarar bunlar…

Emre Türker
picture: deviantart

9 yorum:

  1. “Size içimdekileri dökmek istiyorum.”
    Sabah sabah çok güldürdün beni,Allahta seni güldürsün
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Ben sevdim bunu çok güzeldi komikdi sağolun.

    YanıtlaSil
  3. Off:))))))))
    bilgisayar başında ekmek arası yiyodum tam.yemekle birlikte seçtiğim konuya bakarmısın:D
    çok güldüm o haline:)oh ne güsel dökmüşsün içindekileri.hahaha:)))))

    YanıtlaSil
  4. { Dishy Fashion }... Beğenmene sevindim, teşekkürler.

    KaRaMeL... Yemekten sonra bakmak lazım bloglara. :) Ben yemek yerken belgesel izlemiyorum, çok acaip şeyler çıkıyor.

    öykü... Sen de yazılarındaki sıcaklık ve doğallığınla gülümsetiyorsun, biz gülümsetmişsek ne güzel.

    YanıtlaSil
  5. bende yemeğin üstüne okudum,ama tamda midem bulanıyodu =)) çok güldüm gerçekten..
    o kızlar bu yazıyı okusun isterdim=)
    yazdıklarını gerçekten seviyorum yaaa ;)

    YanıtlaSil
  6. ...RiGoR MoRtiS... Sağol ya, mutlu ettin beni :) Zaman geniş, internet bir şekilde hepimizin eli altında. Bir gün o kızlardan birinin de bunu okuma ihtimali var değil mi! Ama artık o sen miydin diye beni bulup söverler mi, döverler mi bilmem. :)

    YanıtlaSil