Sinema - TV etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sinema - TV etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Kasım 2014

Hercules (2014)

Türkçe Adı: Herkül: Özgürlük Savaşçısı
Tür: Aksiyon, Macera
Yönetmen: Brett Ratner
Süre: 98 dakika
Oyuncular: Dwayne Johnson (Hercules), Irina Shayk (Megara), John Hurt (Cotys), Ian McShane (Amphiaraus), Ian Whyte (Bessi Warrior Leader),Joseph Fiennes, Ingrid Bolsø Berdal (Atalanta), Rufus Sewell (Autolycus), Joe Anderson (Phineus), Robert Maillet (Executioner), Rebecca Ferguson (Ergenia), Peter Mullan (Sitacles), Aksel Hennie (Tydeus), Barbara Palvin (Antimache), Reece Ritchie (Iolaus)
Makedonya Kıyıları, Kuzey Yunanistan, M.Ö. 358. Herkül ve arkadaşları, para için savaşan askerlerdir. Bir gün Lord Cotys'in kızı Ergenia, Herkül’den yardım ister. Babasına tehdit oluşturan Rhesus’u yok etmeleri karşılığında, ağırlığınca altın teklif eder. Bu teklifi kabul eden Herkül, derhal yola koyulur. Tamamen güçsüz ve eğitimsiz askerlerden oluşan Lord Cotys'un askerlerinin, savaşta pek şansı yoktur. Bunun üzerine Herkül, onları eğitmeye karar verir. Savaş böylece daha anlamlı hale gelecektir. Fakat ortada bilinmeyen bir şey vardır. O da kimin masum olduğu…
 
Herkül, bir efsane hikâyesiyle ortaya çıkmış güçlü bir adamdır. Onun yenilmez olmasının bir sebebi de, kendisi hakkında anlatılan hikâyelerdir. Filmde dikkat çeken en güzel şey, insanın inandığı şeyler üzerine var olduğudur. Mesela kâhin Amphiaraus’a sorulan “Gelecek hakkında başka ne söyleyebilirsin?” sorusuna “Geleceği ancak tanrılar görebilir.” Şeklinde yanıt vermesi ve “kahraman olmak için yarı tanrı olmanıza gerek yok, kahraman olduğunuza inanmanız yeterli.” sözleri,  Herkül masallarının yeğeni tarafından halka yayılması ve bunun üzerine halkın üzerinde oluşan derin etki, insanın inancı üzerine güzel anekdotlar. Filme bu mantıkla yaklaşırsanız, beğenmemek elde değil.  
 
Emre Türker

Picture: impawards

13 Kasım 2014

Maleficent (2014)

Türkçe Adı: Malefiz
Tür: Aksiyon, Macera, Aile, Fantastik, Romantik
Yönetmen: Robert Stromberg
Süre: 97 dakika
Oyuncular: Angelina Jolie (Maleficent), Elle Fanning (Aurora), Sharlto Copley (Stefan), Lesley Manville (Flittle), Imelda Staunton (Knotgrass), Juno Temple (Thistletwit), Sam Riley (Diaval), Brenton Thwaites (Prince Phillip), Kenneth Cranham (King Henry), Sarah Flind (Princess Leila's Handmaiden), Hannah New (Princess Leila), Isobelle Molloy (Young Maleficent), Michael Higgins (Young Stefan), Ella Purnell (Teen Maleficent), Jackson Bews (Teen Stefan)
İnsanlar ile yaratıklar, uzun zaman barış içinde yaşarlar. Maleficent, yaratıkların dünyasını koruyan bir peridir. Bir gün insan olan Stefan, yaratıkların dünyasına girer ve orada Maleficent ile tanışır. İkisinin de ailesinin olmaması, onları iyi bir arkadaş yapar. Hatta çocukluk yıllarından başlayarak gençlik yıllarına kadar birlikte vakit geçirmelerinin haricinde, aralarında aşk başlamıştır.

Stefan, özünde bir hırsızdır ve insanların dünyasında kral olmak istemektedir. Gerçek kral ise yaratıkların dünyasına saldırmaya karar vermiş ve Maleficent nedeniyle başarısız olmuştur. Ömrünün son anlarına gelen kral, Maleficent’i öldürecek kişiyi hem kendisinin varisi, hem de kızının eşi olarak kabul edeceğini açıklar. Bunun üzerine Stefan, Maleficent’i kandırıp, uykusunda onun kanatlarını keserek krala götürür. Stefan istediğine ulaşmıştır ama Maleficent, meleklikten çıkıp bir cadıya dönüşür. Artık aklındaki tek düşünce, Stefan’dan intikam almaktır.

Görsel olarak beğeni sağlayacağı gibi, her yaş grubuna hitap eden bir film olduğu söylenebilir. Farklı bir bakış açısıyla hazırlanmış. İnsanların doyumsuzluğunu izliyoruz. Aslında ne kadar çok şeye sahip olsak da, eldekilerle yetinmeyip daha fazlasını isteyebiliyoruz. Marvel’in fantastik filmlerindeki konu zenginliği yok ama hoş vakit geçirmek için uygun.

Emre Türker
 
Picture: impawards
 

26 Ekim 2014

Chef (2014)

Türkçe Adı: Şef
Tür: Komedi
Yönetmen: Jon Favreau
Süre: 115 dakika
Oyuncular: Jon Favreau (Carl Casper), John Leguizamo (Martin), Bobby Cannavale (Tony), Emjay Anthony (Percy), Scarlett Johansson (Molly), Dustin Hoffman (Riva), Sofía Vergara (Inez), Oliver Platt (Ramsey Michel), Amy Sedaris (Jen), Robert Downey Jr. (Marvin), Russell Peters (Miami Cop), Chase Grimm (Vendor), Will Schutze (Mr. Bonetangles), Gloria Sandoval (Flora)
İyi bir restoranda mutfak şefi olarak çalışan Carl Casper, restoranlarını ziyarete gelen ve kendi yemek blogundan servet kazanmış popüler bir eleştirmen olan Ramsey Michel için farklı bir yemek hazırlığı yaparken, restoran sahibi Riva’nın günlük klasik yemeklerini yapmalarını istemesi ve bundan ısrarcı olması üzerine hayal kırıklığına uğrar. O gün yaptıkları klasik menüleri nedeniyle Ramsey Michel tarafından ağır eleştirilere maruz kalınca, oğlu Percy’nin kendisine açtığı twitter hesabından ona cevap verir. Bu karşılıklı sataşma, Carl’ın işini kaybetmesine sebep olur. Bir süre sonra beş parasız kalan Carl için, varlıklı eski eşi Inez yardımına koşar. Bu sayede kendi menülerini ve tariflerini hazırlama fırsatı kazanacak olan Carl’ın işi, hiç de kolay olmayacaktır.

Filmin genelinde, inandığı şey uğruna her şeyini ortaya koyan bir adamın hikâyesini izliyoruz. İnandığı değerler ve işi için birçok engel çıksa da, o yine de kendi doğru bulduğu yoldan ilerlemektedir.

Dustin Hoffman, Robert Downey Jr. Ve Scarlett Johansson gibi ünlü sinema yıldızları, filmde kısa rollerde yer alıyor. Asıl büyük yıldızların kısa rollerde tutulması, geride kalanların başarısını gölgelemiyor. Ayrıca ünlü starlar, kısa rollerin hakkını da fazlasıyla veriyor.

Filmin psikolojisine genel olarak bakacak olursak, evlilikleri ayrılıkla sonuçlanmış bir karı kocanın, bakmak durumunda oldukları bir de çocukları bulunmaktadır. Çocukları Percy, ailesini tekrar bir arada görmek istese de, onlar artık arkadaşlığı seçmiş ve kendi yollarını çizmeye başlamışlardır. Belli aralıklarla oğullarına bakarken annenin oğlu için her imkanı sağlayabildiğini ama işine aşık babanın oğlu ile çok fazla ilgilenemediğini görüyoruz. Fakat bu ilgisizlik, farkındalık olmadan gerçekleşiyor. Ayrılan eşin, buna rağmen eski kocasına sevgi ile yaklaştığını ve oğluna nasıl davranması gerektiği konusunda yardım ettiği görülüyor. Ciddi ayrılıklarda bu durum genel olarak tartışma şeklinde geçmektedir. Maddi olanakların önüne cömertçe serilmesini ve kendisini sürekli memnun etmeye çalışan ebeveynleri görmek değil, kendisi ile konuşan ve ona değer verildiğini hissettiren bir aile görmek niyetindeki çocuk, bunu fırsat buldukça dile getiriyor. Bu anlamda güzel bir örnek görüyoruz. Ortada bir çocuk varsa, anne ve babanın ne yaptığı, çocuk için önem taşır.

Filmde, romantik komedilerde sıkça gördüğümüz, “hayat aslında ne kadar kolay, onu bizler zorlaştırıyoruz” düşüncesindeki kişisel gelişim mükemmelliğini yine izliyoruz. Zengin aileler, büyük evler, para olmasa da istediğini yapabilen insanlar, hayatında çok çabuk radikal kararlar alabilen insanlar ve çalışanlar… Oysa gerçek dünyada bu tip şeyler, kişisel gelişim kitaplarında olduğu gibi kolay değil. Fakat yaşanan mücadeleler, inandığı değerler uğruna insanların mücadele etmesi gerektiği düşüncesinin gerçekliği, inanılan değerlerde hedefe olan ilerleme, bu düşünceyi biraz kapatıyor.

Filmde, Apple’ın iphone ve ipad gibi cihazlarıyla birlikte, sosyal medyada sıkça kullanılan twitter gibi hesapların sanki reklamı yapılıyor ya da onların sponsorluğunda işler yürüyormuş gibi göründüğünü söyleyebilirim. Belki de bir anlaşma vardır.

Filmin genel olarak yorumuna bakacak olursak; baştan sona kadar sıkmadan eğlendiren bu yapım, bir yemek hikâyesini mükemmel bir şekilde filme adapte etmeyi başarmış. Hem verdiği mesaj bakımından, hem eğlence açısında, çok iyi bir yapım. Romantik komedi ve komedi severlere tavsiyedir.

Emre Türker

Picture: impawards

19 Ekim 2014

Instructions Not Included (2013)

Çocuk Büyütme Rehberi
Orjinal Adı: No se Aceptan Devoluciones
Tür: Komedi, Dram
Yönetmen: Eugenio Derbez
Süre: 115 dakika
Oyuncular: Andrés Vázquez (Valentín niño), Hugo Stiglitz (Johnny Bravo), Eugenio Derbez (Valentín), Leia Freitas (Amante Brasileña), Ángela Moreno (Amante dominicana), Gilda Gentile (Amante argentina), Nancy Taira (Amante oriental), Jessica Lindsey (Julie), Sammy Pérez (Sammy), Arcelia Ramírez (Judeisy), Agustín Bernal (Lupe), Gregg Lucas (Agente migración), Roger Cudney (Abogado Julie), Migael Penix (Portero hotel L.A.), Daniel Raymont (Frank Ryan)
Babası Johnny Bravo’nun (Hugo Stiglitz) oğlu Valentín’in korkusuz yetişmesi adına gerçekleştirdiği pek çok deneme ters tepmiş ve Valentín (Eugenio Derbez), korkağın biri olarak ve babasından nefret ederek büyümüştür. İşsiz ve çapkın olarak Meksika’nın bir sahil kasabasında yaşayan Valentín’in, Julie (Jessica Lindsey) ile yaşadığı yaz aşkı, hayatının dönüm noktası olacaktır. Nitekim 20 ay sonra elinde bir bebekle kapısını çalan Julie, bebeğin ondan olduğunu söyler ve taksiciye parasını vereceğini söyleyip ortadan kaybolur. Arkasından yetişmeye çalışan Valentín, tüm çabasına rağmen Julie’nin uçağına yetişemez ama onu bulmak için Los Angeles’a doğru belirsiz bir yolculuğa çıkar. Amerika’ya geldiğinde yaşadığı uçuk-kaçık bir olay, onun dublör olarak iş bulması ve iyi para kazanması sağlayınca, Amerika’da kalır. Fakat Valentín, Julie’yi yine de bulamayınca, kızı Maggie’yi sahiplenerek onu kendi büyütmek zorunda kalacaktır. Hayatını tümden değiştirme pahasına olsa bile.
 
Ailede ayrılık aşamasına gelenlere, 1-5 yıl sendromu yaşayan yeni evlilere, sevgi problemi yaşayanlara, terapistlerin önerebileceği bir yapım olabilir. Yine devam edecek olursak, aile danışmanlığı ve aile arabuluculuğu adına verilen sertifika programlarında ya da psikoloji eğitimi alan ve aile konusunda uzmanlaşmak isteyenlere, eğitimcilerinin “izlenmesi gerekenler” listesine alacağı bir yapım olduğu söylenebilir.
 
Bir çocuğa verilebilecek sevgi ve uğrunda nelerin göze alınabileceği, harika bir mizahi bakış açısıyla şekillendirilmiş.
 
Maggie’nin büyüme aşamasında kısa aralıklarla ekrana yansıyan yaş dilimleri, eminim ebeveynlerin ilgisini çekecektir. Bu kısa geçişler öyle güzel ve mizahi çekilmiş ki, hem gülüyor hem de filmin geneli düşünüldüğünde bir aile dersi alıyorsunuz. Güldürürken düşündüren, düşündürürken öğreten bir film diye düşünürsek, “Instructions Not Included” bunun için tam biçilmiş kaftan. Filmi tek kelime ile muhteşem diye nitelendiriyorum. Başlarda geçen absürt sahneler, devamında hiç beklenemeyen bir yapıya dönüşüyor ve sonuna geldiğinizde, kesinlikle zekice kurgulanmış olduğunu anlıyorsunuz. Eğer duygusal bir izleyiciyseniz, hem gülecek, hem de gözyaşlarınıza hakim olamayacaksınız. Keşke bu tarz yapımları sıkça görebilsek diyorum. Mutlaka izlenmeli.
 
Emre Türker
 
Picture: impawards

13 Ekim 2014

X-Men Days of Future Past (2014)

X-Men: Geçmiş Günler Gelecek
Tür: Aksiyon, Macera, Bilim-Kurgu, Gerilim
Yönetmen: Bryan Singer
Süre: 132 dakika
Oyuncular: Hugh Jackman (Logan / Wolverine), James McAvoy (Charles Xavier), Michael Fassbender (Erik Lehnsherr), Jennifer Lawrence (Raven / Mystique), Halle Berry (Storm), Nicholas Hoult (Hank / Beast), Anna Paquin (Rogue), Ellen Page (Kitty Pryde), Peter Dinklage (Dr. Bolivar Trask), Shawn Ashmore (Bobby / Iceman), Omar Sy (Bishop), Evan Peters (Peter / Quicksilver), Josh Helman (Maj. Bill Stryker), Daniel Cudmore (Colossus), Bingbing Fan (Blink)
1970’li yıllarda Gözcü programının kurucusu Dr. Bolivar Trask, gizlice mutanlar üzerinde deneyler yaparak onların yeteneklerini keşfetmeye çalışır. Şekil değiştirme yeteneğine sahip Mystique (Jennifer Lawrence) bu çalışmaları fark edince, 1973 Paris Barış Anlaşması'nda Trask’ı bularak öldürür. Fakat bu ölüm, hükümetin Dr. Bolivar Trask’a olan inancını artırmış ve Mystique yakalanarak, DNA’sındaki değişim yeteneği keşfedilmiştir. Onun planladığı Gözcü adındaki makineler geliştirilerek mutantlara karşı kullanılınca, makineler 50 yıl içinde neredeyse tüm mutantları yeryüzünden temizler. Artık tek seçenekleri, zamanda yolculuk yapmayı başarabilen Kitty Pryde’ın (Ellen Page), Wolverine’i (Hugh Jackman) geçmişe göndererek, Mystique’e engellemesi ve geleceğin şeklini yeniden belirlemesidir.

X-men’in ilk bölümünde aldığım keyfi, bu bölümde de fazlasıyla aldığımı söyleyebilirim. Fantastik kahraman severlere müthiş bir görsel şölen hazırlanmış. X-Men serisi zaten ne kadar bölüm yapılırsa yapılsın, keyif veriyor.


Emre Türker

Picture: impawards

07 Ekim 2014

Edge of Tomorrow (2014)

Türkçe Adı: Yarının Sınırında
Tür: Aksiyon, Bilim-Kurgu
Yönetmen: Doug Liman
Süre: 113 dakika
Oyuncular: Tom Cruise (Cage), Emily Blunt (Rita), Brendan Gleeson (General Brigham), Bill Paxton (Master Sergeant Farell), Jonas Armstrong (Skinner), Tony Way (Kimmel), Kick Gurry (Griff), Franz Drameh (Ford), Dragomir Mrsic (Kuntz), Charlotte Riley (Nance), Masayoshi Haneda (Takeda), Terence Maynard (Cruel Sergeant), Noah Taylor (Dr. Carter), Lara Pulver (Karen Lord), Madeleine Mantock (Julie)
Fransa’da meydana gelen bir düşman hareketi sezilmesinin ardından, teknolojinin meydana getirdiği silahlı robot kıyafetleri ile birlikte düşmana saldırı planlanır. Aklında hiçbir sıcak savaşa katılma düşüncesi bulunmayan Cage, General Brigham’ın isteği ile savaşa katılmak zorunda bırakılır. Fakat birleşmiş milletler subayı olan Cage buna karşı çıkınca, general tarafından bir er olarak savaşa zorlanır. Bindirildikleri uçaktan atlama hazırlığı sırasında bulundukları uçak düşman tarafından vurulur ama bir şekilde çoğu asker karaya inmeyi başarır. Fakat çok farklı bir uzaylı varlık olan canavar tarzı düşman askerleri, yok edilmeleri neredeyse imkansız görünmektedir. Doğal olarak sıcak savaşta tecrübesiz çaylak Cage vurularak öldürülür ama birden Cage kendini asker hareketinin başlangıcında bulur. Sonradan fark eder ki Cage her vurularak öldürüldüğünde, bir filmin başa sarılması gibi savaş en başından tekrar başlamaktadır.

Müthiş görsel efektlerle süslenmiş yapım, aslında çok ilginç görünmese de, sonrasında izleyiciyi gittikçe bir merak ve görsel şölenle, içine almaktadır. Bilim-kurgu’dan hoşlananlar için mükemmel bir seçim.

Emre Türker

Picture: impawards

Endless Love (2014)

Türkçe Adı: Sonsuz Aşk
Tür: Dram, Romantik
Yönetmen: Shana Feste
Süre: 103 dakika
Oyuncular: Alex Pettyfer (David Elliot), Gabriella Wilde (Jade Butterfield), Bruce Greenwood (Hugh Butterfield), Joely Richardson (Anne Butterfield), Robert Patrick (Harry Elliot), Rhys Wakefield (Keith Butterfield), Dayo Okeniyi (Mace), Emma Rigby (Jenny), Anna Enger (Sabine)
Aynı okulda 4 yıl geçirmelerine rağmen David, Gabriella’ya ait aşkını hiç açıklamamıştır. Kardeşinin ölümü sonrası Gabriella, zaten dış dünya ile ilişkisini kesmiş ve hiç kimse ile arkadaşlık etmemiştir. Durum böyle olunca, babası ile araba tamirciliği yapan David’in, zengin Gabriella’ya ulaşması daha da zor olmuştur. Fakat mezuniyet gecesi David ile Gabriella, bir şekilde tanışır ve aralarında bir aşk başlar. Fakat bu aşk yaşamları, Gabriella’nın babası nedeniyle hiç de kolay olmayacaktır.
 
Klasik sade bir şekilde ilerleyen filmin, çok orijinal, hareketli ya da merakla beklenti içinde seyredilecek bir film olmadığını söylemekte yarar var. İzle geç diyebileceğimiz bir yapım.
 
Emre Türker
 
Picture: impawards

01 Eylül 2014

Blended (2014)

Türkçe Adı: Karışık Aile
Tür: Komedi
Yönetmen: Frank Coraci
Süre: 117 dakika
Oyuncular: Adam Sandler (Jim), Drew Barrymore (Lauren), Kevin Nealon (Eddy), Terry Crews (Nickens), Wendi McLendon-Covey (Jen), Emma Fuhrmann (Espn), Bella Thorne (Hilary), Braxton Beckham (Brendan), Alyvia Alyn Lind (Lou), Joel McHale (Mark), Abdoulaye NGom (Mfana), Kyle Red Silverstein (Tyler), Zak Henri (Jake), Jessica Lowe (Ginger), Shaquille O'Neal (Doug)
Eşini kanserden kaybeden 3 kız çocuğu babası Jim (Adam Sandler) ile, eşinden ayrılmış 2 erkek çocuğu annesi Lauren (Drew Barrymore), arkadaşları vasıtasıyla buluşturulur. İlk görüşme beklentilerin altında kalmış ve hayal kırıklığı ile buluşma noktasından ayrılmışlardır. Fakat kendi cinsiyetlerinden farklı çocuklara sahip bu ebeveynler, çocuklarının ihtiyaçları devreye girince, bir şekilde yeniden karşılaşırlar. Bu tesadüf karşılaşmayı bir Afrika tatili izleyecek ve orada iki aile birbirlerini tanımaya başlayacaktır. Filmin konusu, bu iki ailenin birbirlerini tanıma faslı sırasında yaşanan ilginçlikler ve eğlenceler ile devam eder.

Klasik Adam Sandler filmi olarak nitelendirebileceğimiz film, bu tarzı tanıyanların beğeneceği türden. Ailece izlenebilecek eğlenceli bir yapım diyebilirim.

Emre Türker
Picture: impawards

31 Ağustos 2014

Now You See Me (2013)

Türkçe Adı: Sihirbazlar Çetesi
Tür: Suç, Gerilim
Yönetmen: Louis Leterrier
Süre: 115 dakika
Oyuncular: Jesse Eisenberg (J. Daniel Atlas), Mark Ruffalo (Dylan Rhodes), Woody Harrelson (Merritt McKinney), Isla Fisher (Henley Reeves), Dave Franco (Jack Wilder), Mélanie Laurent (Alma Dray), Morgan Freeman (Thaddeus Bradley), Michael Caine (Arthur Tressler), Michael Kelly (Agent Fuller) (as Michael J. Kelly)

Kendilerini “mahşerin dört atlısı” olarak tanımlayan dört sihirbaz (ilizyonist), seyirciler önünde bir kişiyi seçerek, onun kullandığı bankayı soyacaklarını söyler. Seçtikleri seyircinin paraları Fransa’da bir bankadır. Ekranlara adım adım yansıyan görüntülerle kasada bulunan paraları, banka açılmasına 10 dakika kala boşaltıldığını söyleyerek seyircilere para yağdırırlar. İşin ilginç tarafın, bankada kasa geçekten boşaltılmıştır. FBI derhal harekete geçerek 4 sihirbazı tutuklar. Fakat onları tutuklamak için ellerinde sadece gösteri kaydı vardır. Bu kayıt Thaddeus Bradley (Morgan Freeman) adlı ünlü bir sihirbaz tarafından çekilmiş ve onların her hareketi onun tecrübelerine dayanarak izlenmiştir. Bundan sonra da Thaddeus’tan destek alacaklardır. Çünkü mahşerin dört atlısının durmaya niyeti yoktur.

Sonunda gerçek suçlunun kim olduğunun sürpriz olduğu filmlerden biri. Filmde gösteri şeklinde geçen sahnelerde, laf atışması ve mantık oyunları dolaşır. Bunun haricinde büyük bir heyecan duyduğumu söyleyemeyeceğim. Beklentilerimi aşmayan bir film oldu. Tabi bu, filmin kötü olduğu anlamına gelmez.
 

Emre Türker
Picture: impawards

25 Ağustos 2014

Intouchables (2011)

Türkçe Adı: Can Dostum

 

Tür: Biyografi, Komedi, Dram
Yönetmen: Olivier Nakache, Eric Toledano
Süre: 112 dakika
Oyuncular: François Cluzet (Philippe), Omar Sy (Driss), Anne Le Ny (Yvonne), Audrey Fleurot (Magalie), Clotilde Mollet (Marcelle), Alba Gaïa Kraghede Bellugi, Cyril Mendy, Christian Ameri, Grégoire Oestermann

Geçirdiği bir kaza sonucu tekerlekli sandalyede hayatını devam ettirmek zorunda kalan Philippe’in vücut kasları çalışmamaktadır. Varlıklı biri olduğu için, kendini bakıcı aramakta ve adayları mülakattan geçirmektedir. Adaylar arasındaki Driss, işsizlik maaşı alabilmek için görüşmeye gelmiştir ama Philippe, o ne kadar olumsuz yaklaşsa da adaylar arasından Driss’i seçer.

Driss’in hayatı karmaşıktır. Belli bir aile düzeni yoktur. Bu iş, ona kendini toplamak için bir fırsat olduğu gibi, Philippe için de farklı bir tecrübe olacaktır.
 
Gerçek bir hayat hikâyesinden uyarlanmış film, oldukça eğlenceli. Böyle bir gerçeklik olmaz dedirten ilişki, beklenmeyen sonuçlar verecektir.

Tekerlekli sandalyede yaşamak zorunda kalan bir adam, nasıl bir bakım ister? Onun beklentileri nedir? Özellikle de bu varlıklı bir kişi olunca, beklentilerin de ona göre olacağı düşünülür ama izledikçe bunun hiç de beklendiği gibi olmadığını göreceksiniz. İzlerken büyük keyif aldığım bir yapım.


Emre Türker
 
Picture: impawards
 

11 Ağustos 2014

Ruby Sparks (2012)

Hayalimdeki Aşk
Tür: Komedi, Fantastik, Romantik
Yönetmen: Jonathan Dayton, Valerie Faris
Süre: 104 dakika
Oyuncular: Paul Dano (Calvin Weir-Fields), Zoe Kazan (Ruby Sparks), Chris Messina (Harry), Annette Bening (Gertrude), Antonio Banderas (Mort), Aasif Mandvi (Cyrus Modi), Steve Coogan (Langdon Tharp), Toni Trucks (Susie), Deborah Ann Woll (Lila), Elliott Gould (Dr. Rosenthal ), Alia Shawkat (Mabel), Jane Anne Thomas (Saskia), John F. Beach (Adam), Eleanor Seigler (Mandi)
 
Genç yaşta yazdığı roman ile satışlarda liste başı olan Calvin, asosyal bir kişiliktir. Yazarak yaptığı başarıyı özel hayatına yansıtamamıştır. Bu nedenle psikolojik destek alan Calvin’in hayalinde yarattığı bir kız vardır ve Ruby Sparks olarak isimlendiği bu kız, romanının başkahramanını oluşturmakta ve yine hayalinde yaşadığı aşkı ise kelimelere dökmektedir. Bir gün romanı için editörü ile görüşmeye hazırlanan Calvin, Ruby Sparks’ı karşısında görür. Hayalinde yarattığı bu kişinin, kendisinde şizofreni etkisi yarattığını düşünerek, ondan uzaklaşmaya çalışır. Ruby gerçek olmuştur. Üstelik onu gören yalnız kendisi değildir.
 
Hayalimizdeki aşkı bulsak ve ona her istediğimizi yaptırsaydık, acaba mutluluğu yakalayabilir miydik? Yaşadığımız ilişki her zaman bize göre mi şekillenmeli, yoksa aşk karşılıklı anlayışıyla mı hareket etmeli? Aşkı yönlendiren kimdir? İşte bu film, bize bu soruların cevabını bulmamız için düşünme payı sağlıyor. İzlenirken sıkmayan bir aile filmi.
 
Emre Türker
 
Picture: impawards
 

27 Nisan 2014

What Maisie Knew (2012)

Türkçe Adı: Arada Kalan
Tür: Dram
Yönetmen: Scott McGehee, David Siegel
Süre: 99 dakika
Oyuncular: Julianne Moore, Steve Coogan,Alexander Skarsgård, Joanna Vanderham, Onata Aprile, Sadie Rae , Jesse Stone Spadaccini, Diana Garcia, Amelia Campbell, Maddie Corman, Paddy Croft, Trevor Long, Emma Holzer, Nadia Gan, Samantha Buck

Amerikalı yazar Henry James’in (1843 – 1916) 1987 yılı romanından uyarlanmış bir film için, yazar hakkında küçük bir bilgi geçelim. Psikoloji biliminin kurucularından William James'in kardeşi olan Henry, romanlarında genellikle kadın ve kadının iç dünyalarında göndermelerde bulunuyor (wikipedia). What Maisie Knew, bu anlamda tam da duygulara yönelik olarak hazırlanmış.

Sürekli turnelere çıkan tanınmış yıldızlardan Susanna (Julianne Moore) ile youn bir iş hayatı olan işadamı Beale (Steve Coogan), boşanmanın ardından çocukları Maisie (Onata Aprile) için bir velayet davasına girerler. Susanna’nın sürekli turnelere çıkması ve çalkantılı hayatı nedeniyle bu sorumluluğu mahkeme babasına verecektir. Bu süre içinde Maisie, anne ve babası arasında git-gel’ler yaşarken, aslında çocuğa bakan kişiler, ikisini de sonradan evlendiği genç eşleri olacaktır. Bu genç eşlerden üvey anne Margo (Joanna Vanderham), Maisie’in dadası iken, üvey baba konumundaki Lincoln (Alexander Skarsgård) ise, Susanna tarafından sırf çocuğuna göz kulak olsun diye evlenilmiş biridir. Aslında her iki genç eş de anne ve baba tarafından çocuk için kullanılmak amaçlı yapılmış evliliklerdir. Bu süre içinde izlenimlere de bakıldığında, çocuğun gerçek anne ve babasının kim olduğu sorgulanacaktır.

Küçük kız dahil oyuncuların harika roller çıkardığı filmde, büyük bir duygusal savaş yaşanıyor. Çocuğun gelişme döneminde yaşadığı bu karmaşa; okul hayatı, arkadaşları ve geleceğinin belirlenmesi gibi durumlar gözlendiğinde, gelecekte ne gibi travmalar yaşayacağını çıkarmak hiç de güç olmayacaktır.

Yoğun tempo içinde çalışma hayatı süren günümüz dünyasında, ailelerin çocuklarına ayırabildiği vakit oldukça düşündürücüdür. Bunu hesaba kattığımızda, yeni evlilik yapacakların veya çocuk dünyaya getirmeyi düşünen anne ve baba adaylarının filme göz atmasında fayda var. Çocuk yetiştirmek, onun ihtiyaçlarını karşılamak kadar duygusal ve zaman açısından da çocuğa eğilebilmek olacaktır. Çocuğun güven duygusu ve hayata bakış açısından bu durum önem arz etmektedir. Bu filmde de yaşananları gözlemlemek, tüm aileler için güzel bir fırsat. Gençlik döneminden orta yaş evresine doğru ilerleyen kesime daha çok hitap edebilecek film, izlenmeye değer.

Emre Türker

Picture: movieposterdb
 

14 Nisan 2014

The Help (2011)

Türkçe Adı: Duyguların Rengi
Tür: Dram
Yönetmen: Tate Taylor
Süre: 146 dakika
Oyuncular: Emma Stone, Viola Davis, Bryce Dallas Howard, Octavia Spencer, Jessica Chastain, Ahna O'Reilly, Allison Janney, Anna Camp, Eleanor Henry, Emma Henry, Chris Lowell, Cicely Tyson, Mike Vogel, Sissy Spacek, Brian Kerwin

1900’lü yıllarda geçen filmin konusu, Orijinal Adı “The Help” Kathryn Stockett’in kitabından uyarlama. Ülkemizde de 2012 yılında (muhtemelen filmin etkisiyle) çevrilerek piyasaya sürülmüş uluslararası bestseller kitaplarındandır. Kitabını henüz okumadım ama filminin harika uyarlandığını söyleyebilirim.

Üniversiteden mezun olduktan hemen sonra Mississippi’de ailesinin yanına geri dönen Skeeter (Emma Stone),  bir yerel gazetede temizlik önerileri köşesinde başka birisinin adını kullanarak yazmak şartıyla iş bulur. Fakat asıl projesi, bulunduğu yerde yaşayan siyahi insanların (özellikle de hizmetçi olarak çalışan siyahi kadınların) çektiği zorlukları ve ırkçılık nedeniyle yaşadıkları sorunları dile getiren bir kitap yazmaktır. Bunun için editöründen ancak bir düzine hizmetliden röportaj almak şartıyla onay alır. Fakat siyahlar için, geçinmenin zor olduğu ve kanunlarda siyah-beyaz ırk ayrımının alenen yapıldığı bu yerde, böyle bir şeyi yapmak neredeyse imkânsızdır. Mobley ailesinde hizmetçi olarak çalışan Aibileen (Viola Davis), siyahların beyazlara hastalık bulaştırmaması adına evlerde başka bir tuvalet yapılmasına valiliğin onay vermesiyle birlikte girişimleri ardından, ilk röportajcı olmayı kabul eder. Bu röportaj, kendisi de bir siyahi kadın tarafından yetiştirilen Skeeter’ın mücadele için devamı gelecek bir başlangıcı olabilecektir.

Filmin çekildiği Greenwood kasabası, tarihte Jim Crow yasalarını sert bir şekilde uygulandığı bilenen bir yer. Köleliğin kalkması ardından devam eden yaşam sistemi, hemen normale dönüşmüyor. Uzun süre beyazlara hizmet ederek gayriresmi görüntüyle köleliğin devam ettiği bu yerde, siyahi vatandaşlar, zenciler olarak aşağılanıyor. Oysa hizmetçi olarak çalışan bu kadınlar, çok düşük ücretlerle evin tüm işlerini yapmakta, aileleri tarafından sevgisiz büyütülen çocuklara en içten şefkatiyle sevgilerini göstererek ve onları en iyi şekilde büyüterek, “düşmanınızı bile sevebilirsiniz” ilkesini uyguluyorlar. Dayandıkları tek güç, Tanrı’ya ve onun adaletiyle bu sistemin bir gün değişeceğine olan inançlarıdır.

Yaklaşık 2.5 saat süren film, ağır ilerlemesine rağmen hiçbir şekilde sıkmıyor. Dramatik görüntü elbettteki duygusal izleyiciyi biraz rahatsız ediyor ama bu rahatsızlık, 12 Yıllık Esaret’teki kadar sert değil. İzlerken ve izledikten sonra etkisinden uzun süre kurtulamayacağınız bir film. Fırsat bulunduğunda kitabını da okumak gerek.

Emre Türker

Picture: impawards

13 Nisan 2014

Cennetin Çocukları (1997)

Orjinal Adı: Bacheha-Ye asemanf
Tür: Dram, Macera
Yönetmen: Majid Majidi
Süre: 89 dakika
Oyuncular: Mohammad Amir Naji, Amir Farrokh Hashemian, Bahare Seddiqi, Nafise Jafar-Mohammadi, Fereshte Sarabandi, Kamal Mirkarimi, Behzad Rafi, Dariush Mokhtari, Mohammad-Hasan, Masume Dair, Kambiz Peykarnegar, Hasan Roohparvari,Abbas-Ali Roomandi, Jafar Seyfollahi, Qolamreza Maleki

Çok fakir bir ailenin çocuğu olan Ali, kardeşi Zehra’nın yırtılmış ayakkabılarını tamir ettirdikten sonra, annesinin kendisine söylediği alışverişi yapmaya koyulur. Öncelikle ekmeğini alacak ve sonrasında manava gidecektir. Siyah bir torba içinde manav kasalarının arasına sıkıştırılan ayakkabı ve ekmeği bırakarak manava giren ve gerekli malzemeleri alan Ali, çıkışta ayakkabı torbasının bıraktığı yerde olmadığını görür. Çünkü yoldan geçen bir eskici, torbayı atık maddesi diye düşünerek almıştır.

İşte bu andan sonra gerçek bir dram başlayacak. Zehra’nın ayakkabılarını kaybettiğini, parasızlık durumu nedeniyle ailesini üzmemek adına babası ve annesine söyleyemeyen Ali, kardeşine çözüm olarak kendi giydiği ayakkabılarını paylaşmayı teklif eder. Çünkü giyecek başka bir ayakkabıları yoktur. Kız ve erkeklerin ayrı ayrı ders gördüğü okulda önce sabah Zehra ayakkabıları giyecek, arkasından koşarak abisi Ali’ye teslim ederek kendisi evin yolunu tutacaktır. Tabi bu sırada birçok problem de peşlerinden gelir. Sorunu çözmek için ne kadar Ali abilik rolü yapacak olsa da, aynı özveriyi hatta daha fazlasını kardeşi Zehra gösterecektir.

Trajikomik bir yapım. Fakir bir ailenin hayatı ile birlikte, zengin fakir arasındaki ayrım, şehir ve kasaba hayatı, aralardaki denge ve yaşam mücadelesi çok güzel yansıtılmış. Filmin çekildiği yer, fakir gecekondu semtlerinin dar sokakları ile okul yolları arasında. Dersler ve hayattaki başarı konusunda, zorluk çeken bir çocuğun gelecek konusundaki hayalleri ve özverisi, görülmeye değer. Tüm bunlara rağmen, bulunduğu konuma şükretme, ahlak ve hoşgörünün de ders verici niteliklerini yönetmen harika yansıtmış. İzlemenizi tavsiye ederim.
 
Emre Türker
 
Picture: movieposterdb
 

07 Nisan 2014

Crazy, Stupid, Love (2011)

Türkçe Adı: Çılgın Aptal Aşk
Tür: Komedi, Dram, Romantik
Yönetmen: Glenn Ficarra, John Requa
Süre: 118 dakika
Oyuncular: Steve Carell, Ryan Gosling, Julianne Moore, Emma Stone, Analeigh Tipton, Jonah Bobo, Joey King, Marisa Tomei, Beth Littleford, John Carroll Lynch, Kevin Bacon, Liza Lapira, Josh Groban, Mekia Cox, Julianna Guill

Lise yıllarından beri tek görüştüğü kişi Emily (Julianne Moore) ile evlenen kırklı yaşlardaki Cal Weaver (Steve Carell), eşinin kendisini aldattığını ve ayrılmak istediğini söylemesiyle birlikte yıkılır. Bir oğlu ve kızları bulunan Cal, evden ayrılarak kendini barda içkiye verir. Aslında Emily de orta yaş krizinin etkisinde olduğunu düşünmektedir. Bu ayrılıkla birlikte o da boşluğa düşecektir.

Kadınlar üzerinde büyük yeteneği bulunan genç zengin Jacob Palmer (Ryan Gosling), Cal’ın sürekli barda içki içerek kendini tüketmesine seyirci kalmaz. Ona bir içki ısmarlayarak sorunlarını dinler. Sonrasında kendisine, yıllardır unutmuş olduğu erkekliğini geri kazandıracağına söz verir. Bu arkadaşlık, Cal’ın hayatını bütünüyle değiştirecektir.

Orta yaş krizlerini esprili bir dille anlatan filmde, kadın ve erkek üzerinde bir takım iddialı düşüncelere yer veriyor. Kadın erkek ilişkilerinde ortamda kim neye bakar, kadınlar ne ister, erkekler ne bekler tarzında bir süreç ortaya çıkıyor ve herkes özündekini yakalamaya çalışıyor. Çok uçuk kaçık bir konu gibi görünse de, içten içe gerçeklik de içeriyor. Film izlerken eğleniyorsunuz. Steve Carell’ın filmlerini tanıyanlar, bunu yadırgamayacaktır.

Emre Türker

Picture: impawards
 

06 Nisan 2014

August: Osage County (2013)

Türkçe Adı: Aile Sırları
Tür: Dram
Yönetmen: Steve McQueen
Süre: 134 dakika
Oyuncular: Meryl Streep, Violet Weston, Julia Roberts, Chris Cooper, Ewan McGregor, Margo Martindale, Sam Shepard, Dermot Mulroney, Julianne Nicholson, Juliette Lewis, Abigail Breslin, Benedict Cumberbatch, Misty Upham, Will Coffey, Newell Alexander, Jerry Stahl

Ağzındaki kanser hastalığından sonra iyice kendisini haplara veren Violet Weston’ın (Meryl Streep) kocası ortadan kaybolunca, evin tüm fertleri bir araya gelir. Büyük kızları Barbara Weston (Julia Roberts) sorunlar yaşadığı eşiyle, Ivy Weston (Julianne Nicholson) nişanlanmaya karar verdiği erkek arkadaşıyla, Karen Weston (Juliette Lewis) ise yalnız başına annesinin evine gelir. Babalarının intihar olayı ortaya çıkınca, cenaze ile birlikte geride kalan aile, geçmişiyle yüzleşmeye başlar. Duyguların kelimelere dökülmesiyle birlikte içe atılan, hatta gömülen sırlar ortaya çıkacaktır.

Durağan bir tempoda ilerleyen filmde ünlü yıldızlar, oyunculuklarıyla ders vermeye başlıyor. Özellikle cenaze sonrası yenen yemekle başlayan duygu hesaplaşmasında, aile fertleri sorunlarının ne ile alakalı olduğunu gün yüzüne çıkarıyor. Geçmişleri ve bugünleri ile yüzleşerek gelecekleriyle ilgili konuşmalar yapıyorlar.

Filmde bir ailenin, aile yaşam döngüsünde son dönemeç olarak “Aile Üyelerinin Yaşlanması” evresini izliyoruz. Tabi çocukların geçirdiği evreyi de hesaplarsak, tüm yaşam döngülerini gözlemlemek mümkün. Anne ve baba, yaşlanmalarının ve çocuklarının evden ayrılmalarının ardından, birbirleriyle uğraşmaya başlıyor. Fiziksel olarak güçten düşmeyle birlikte huzursuzluk ve içinde bulunduğu durumu kabullenememe gibi duygusal çökmeler de ortada. Eşin ölümü ile birlikte anne, çocuklarını çağırarak bulunduğu durumla ilgili uyum sağlama sürecine giriyor. Görülen tedavi sonrası saçlarda meydana gelen değişikliği, peruk ile gidermeye çalışıyor. Filmde Violet Weston’ın (Meryl Streep) evinin tüm camlarını kapatarak güneşin ışığının gelmesini engellemesini, bedenindeki yaşlanmanın görülmesini istememesiyle bağdaştırabiliriz.

İyi bir aile dramı izleyeceksiniz. Tüm oyuncular özenle seçilmiş. Kendi dalında başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu durağan yapısı, bu kadar ünlüyü bir arada görmek üzere ekran karşısına geçenlerin heyecan beklentisini karşılamayacaktır.

Emre Türker

Picture: impawards
 

05 Nisan 2014

The Best Offer (2013)

Türkçe Adı: En İyi Teklif
Orijinal Adı: La migliore offerta
Tür: Polisiye, Dram, Romantik         
Yönetmen: Giuseppe Tornatore
Süre: 131 dakika
Oyuncular: Geoffrey Rush, Jim Sturgess, Sylvia Hoeks, Donald Sutherland, Philip Jackson, Dermot Crowley, Kiruna Stamell, Liya Kebede, Caterina Capodilista, Gen Seto, Klaus Tauber, Maximilian Dirr, Laurence Belgrave, Sean Buchanan, John Benfield

Filmin tanıtımından önce bazı ayrıntılara girmekte fayda var. Çünkü bu size en azından dikkat fırsatı verecek. Tabi bunu bir spoiler olarak düşünürseniz, direk olarak ikinci paragrafa geçebilirsiniz. Filmin kahramanı Virgil, tablolara, özellikle de kadın tablolarına düşkündür. Yaşam alanı, sanat eserleri ve açık arttırma müzayedesi içinde dönüp dolanırken, sosyal anlamda gerçek bir ilişkisi bulunmamaktadır. Her ilişkisi altında bir iş bağlantısı yatar. Mesela filmdeki genç antika tamircisi Robert’la (Jim Sturgess) ilişkisi, getirdiği eşyaların değerinin saptanması için ayrıntılara yardımcı olması ile bağlantılıdır. Eski dostlarından Billy (Donald Sutherland) ile ilişkisi, ona değerli tabloları ucuz yoldan satın alması için, müzayedelerde müşteri gibi oturması ve o değer biçtiğinde diğer kişiye sıra gelmeden bir an önce satışı kapatmasıyla ilgilidir. Ayrıca Virgil, Sanat eserlerinin gerçekliğinin tespiti konusunda ise alanının en iyilerindendir

Filmin konusu: Değerli eserlerin ve tabloların satıldığı büyük bir müzayede açık arttırmaları yöneten Virgil Oldman’ı (Geoffery Rush) bir gün Claire Ibbetson (Sylvia Hoeks) isimli 30’lu yaşlarda bir kadın arayarak, yalnız yaşadığı malikânesinde bulunan eserlere değer biçmesini ister. Virgil, eserlere dokunmak için ondan bir kontrat isteyecek, fakat gizemli Claire’i bir türlü görme fırsatı elde edemeyecektir. Çünkü Claire, fobisi nedeniyle yıllardır kimseyle yüz yüze görüşmemiştir. Telefon ve kapalı kapılar ardından yapılan ikili konuşmalar, öncesinde Virgil’in sinirini bozsa da, sonrasında bu iş gittikçe büyük bir merak ve tutkuya dönüşecektir.

Claire’in eşyalarını kontrol etmek için malikâneye her gidişinde bir mekanik parça bulan Virgil, bunları düzenli olarak Robert’a götürür. Robert bu parçaların şimdilik bir şey ifade etmediğini, ama parçalar birleştiğinde önemli bir şey çıkabileceğini söyleyince Virgil, bu parçalar için her fırsatı değerlendirmeye başlayacak. Peki bu parçalar tamamlandığında ortaya ne çıkacak?

Film bir gizem havasında, fakat ağır ilerliyor. Eğer filmden bir heyecan fırtınası beklentisi içindeyseniz, konunun ilerleme şekli hoşunuza gitmeyebilir. Ayrıca sonun ne olacağıyla ilgili doğru tespitlerde bulunmanız da mümkün. Fakat aralarda saklanan mesajlar, tüm filmdeki dağınık parçaların, Virgil’in mekanik parçaların birleştirilmesi konusundaki heyecanı ve sona yaklaşması gibi, yani çarklar yerine oturuyor. Çarkların tam anlamıyla manasını, eğer vaktiniz varsa ikinci kez izleme sırasında daha iyi anlayabilirsiniz. Fakat 131 dakikalık süre düşünülürse, bu biraz yorucu olabilir.

Genel anlamda yapım başarılı. Çünkü her ayrıntı bir yere bağlanmaya çalışılmış. Fakat son ile ilgili hayal kırıklığı yaşanabilir. Farklı bir son beklentisi içinde olduğumu söyleyebilirim. Bu beklenti, filmin başarısız olduğu anlamına gelmez. Özellikle tarihi eserlerle ilgili ayrıntılar ve arada söylenen sözler etkileyiciydi. Gizemden hoşlananlar için doğru bir tercih olacaktır.

Emre Türker
 
Picture: impawards
 

17 Mart 2014

12 Years a Slave (2013)

Türkçe Adı: 12 Yıllık Esaret
Tür: Biyografi, Dram, Tarih
Yönetmen: Steve McQueen
Süre: 134 dakika
Oyuncular: Chiwetel Ejiofor, Dwight Henry, Dickie Gravois, Bryan Batt, Ashley Dyke, Kelsey Scott, Quvenzhané Wallis, Cameron Zeigler, Tony Bentley, Scoot McNairy, Taran Killam, Christopher Berry, Bill Camp, Mister Mackey Jr., Chris Chalk

Yıl 1841, Saratoga, New York. Eşini ve iki çocuğunu bir iş için yolcu eden Solomon Northup (Chiwetel Ejiofor), bir davette iki kişiyle tanıştırılır. Tanıştığı kişiler, onun keman çalma yeteneğinden dolayı iyi bir iş teklifinde bulunacak ve bunu kutlamak için içki içmeye davet edeceklerdir. İçki sonrası kendini karanlık bir mahzende zincirlenmiş olarak bulan Solomon, özgür biri olduğunu ne kadar söylese de, güneye gönderilen bir köle olmaktan kurtulamayacaktır.

Köle olarak satılmasının ardından adı da kısmen iyi bir sahip bulsa da, baş marangoz John Tibeats’in yaptığı kışkırtmalar, izlerken seyirciyi çileden çıkarıyor. Özellikle zenci diye köleleri aşağıladıkları şarkıda siyahî adamlara el çırptırarak tempo tutturulması, vahşetin başlangıcı hakkında bilgi veriyor. Filmde kölelere yapılan işkenceler, günümüzde hayvanlara yapıldığında, yapanlar ciddi olarak yargılanabilmekteyken, o dönem insan hayatı bundan çok daha ucuz görünüyor. Acımasızca kırbaçlanmalar, dinlendirmeksizin çalıştırmalar, merhamet yoksunluğu, normal bir insanın yüreğini oldukça daraltacaktır. Bir ara Kızılderililerle Afrikalı kölelerin ormanda karşılaşması, o dönem iki grubun da Amerika’da yaşadıkları üzerine ufak bir dokundurma gibi görünüyor.

Afrikalı insanların köle olarak kullanılması, 15 yy. sonlarından 19. yy. sonlarına 300 yıldan fazla sürmüştür. Üstelik bu köleliği başlatan, bugünkü medeni görüntüde dünyaya ders veren batılı insanlardır. Başlangıcı; 1452′de Portekiz Kralı VI. Afonso’ya izin veren Papa’nın, savaşlarda yakalananların köle olarak kullanılması ve satılmasına onay veren bir resmi belgedir.

1689-1755 yılları arasından yaşamış, sosyolojide adı çok geçen ünlü Fransız politikacı Montesquieu “Erdemli bir varlık olan Tanrı’nın, iyi bir ruhu simsiyah bir bedene yerleştirebileceğini sanmıyorum” diyerek, Afrikalıları bir ırk ayrımından çok daha ileri bir seviyede aşağılaması ve birçok bilim adamının da siyahi insanları eşya gibi kullanması, akıl alır gibi değil. Böyle sözler sarf etmiş bir adamın düşüncelerini ders olarak görmek ve onu diğer düşünceleriyle erdemli bir insan olarak çizmek, tarih açısından utanç vericidir.

Bugün Afrika’daki belgesel çekimlerine bile biraz dikkat ederseniz, ağır ve tehlikeli işlerin halen siyahi insanlara yaptırıldığını, diğerlerinin ekranda sadece yıldız olarak göründüğünü, yerlilerin arada bir yardımcı olarak piyasaya çıktığını da görmezden gelemeyiz. Afrikalılar kendi kıtalarında halen tam anlamıyla özgür sayılmazlar. Sürekli batılı güçler tarafından kapitalizm içinde köleleştirilmekte ve iç karmaşalarla yine aynı güçler tarafından kontrol altına alınmaktadırlar. Büyük maden yataklarının gerçek sahibi, genelde Avrupa ülkeleridir.

Sadece karın tokluğu ile akşama kadar çalışmak, hatta gece de dinlenmeden sahipleri tarafından kullanılmak, bu filmde dikkat çeken noktalardan biriydi. Kırbaçlanma sahnelerinde evin hanımlarının soğukkanlı bakışları, o dönem insanların nasıl insanlıktan çıktığını, hangi tarafın insan sayılmayacağını bize net gösteriyor. Ekranda konuk oyuncu olarak bulunan Brad Pitt’in sahnedeki rolleri ise umut verici durumların başlangıcını simgeliyor.

Bu olay gerçek bir hikâyeden, kaçırıldıktan sonra özgürlüğüne kavuşan birkaç kişiden biri olan Solomon Northup’un kaleme aldığı biyografik romanından uyarlanmıştır. Gerçek anlamda yaşananları görünce, bugünkü seyrettiğimiz kurgu/korku/gerilimlere taş çıkarır. Acıdan etkilenenleri filmi izlerken dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum. Seyrettiğim sahneler beni çok gerdi.

Solomon Northup’un kitabı “12 Yıllık Esaret”, 2014 itibariyle Türkçe’ye de çevrilmiştir. Sanırım kitabı okursak, düşünceleri daha iyi hissedebiliriz.

Emre Türker

Picture: impawards

16 Mart 2014

Prisoners (2013)

Türkçe Adı: Tutsak
Tür: Suç, Dram, Gerilim
Yönetmen: Denis Villeneuve
Süre: 153 dakika
Oyuncular: Hugh Jackman, Jake Gyllenhaal, Viola Davis, Maria Bello, Terrence Howard, Melissa Leo, Paul Dano, Dylan Minnette, Zoe Borde, Erin Gerasimovich, Kyla Drew Simmons, Wayne Duvall, Len Cariou, David Dastmalchian, Brad James
 
Oğluyla geyik avı sonrası ailece komşularını şükran günü için ziyaret eden Keller Dover’ın (Hugh Jackman) küçük kızı Anna (Erin Gerasimovich) ve komşularının kızı Joy (Kyla Drew Simmons), dışarıya oynamaya çıkar ve bir daha eve dönmezler. Tüm aramalar boşa çıkınca, olayı polise haber verirler. Olayla ilgilenen dedektif Loki (Jake Gyllenhaal) o gün evin önünde bulunan ve ortadan kaybolan bir karavanın peşine düşer. Araştırmanın doğru gitmediğini savunan Keller, kızlarını kendi aramaya soyunur. O, polis kadar sakin davranmayacak ve kızların bulunması için ne gerektiğini düşünüyorsa uygulayacaktır.
 
Aslında film sıradan bir polisiye gibi devam etmesi ve pek çok mantık hataları içermesine rağmen, izleyiciyi merakta bırakarak etkisi altına alıyor. Hugh Jackman ve  Jake Gyllenhaal’ın performansı, filmi olumlu kılan diğer etkenlerden diyebiliriz. Kaçırılma hikâyesiyle birlikte hep “ne olacak” tarzında bir beklenti içinde bulunuyorsunuz. Filmin sonuna gelince; sürprizleri barındırmasına rağmen farklı bir sonuçla karşılaşacaksınız. Bu tarz bir son,  pek çoğumuzun beklentisini karşılamadığı ve tam anlamıyla bir sonuç beklentisinden olduğumuz için, biraz izleyiciyi hüsrana uğratabilir ama genel anlamda iyi bir polisiye olduğundan şüphe yok.
 
Emre Türker
 
Picture: impawards