Düğünler, uzak memleketlerden yola çıkıp tek noktada birleşmeyi sağlayan mutlu beraberliklerdir. Tatlı telaşlar içinde, iki gülen yüzün tek kolda birleşmesine dair atılan imza, merakla izlenir.
Eğlence sonunda, farklı şehirlerden gelen yakınlarımıza kalacak yer ayarlamak için, ailemin tüm arkadaşları seferber olmuş, kasabamızın nüfusunu iki günlüğüne arttırmıştık. Yakın arkadaşım Alfa’yı dostum Çekirge ağırlayacağından, gece vakti onun evinin yolunu tuttuk.
Eve giderken, soğuk havada içimizi ısıtmak adına şarap ve konyak almıştık. Şarap, eve girmeden önce elimden kayarak merdivenlerde düşüp kırılmıştı. Yaklaşık 1 saat kadar sonra kirlenen yeri temizlemek için kapının önüne çıktığımızda, komşunun dezenfekte çalışmasını gördük.
- Hayırdır amca
- Kim yaptı bu terbiyesizliği?
Çekirge her türlü durumda bana laf atmaya bayılırdı.
- Böyle şerefsizleri adamakıllı döveceksin amca. İçerken iyi, pisliklerini temizlemeye gelince kaçıyorlar. Bunları meydanda yakacaksın, bak bir daha yapıyorlar mı? Top bunlar, dingil gibi yuvarlak. (Gülmemek için kendimi zor tutuyordum.)
Kış ayına beş kala, denizin esintisinden gelen soğuktan titriyorduk. Sobalı evde odun hazırlığı yapmadığımızdan, donma noktasına gelmiştik. İçimiz ısınsın diye yudumladığımız konyağın etkisi geçince, Çekirge içeriden giyecek bir şeyler aramaya gitmişti. Bulabildiği tek şey, annesinin vatkalı kazaklarıydı.
Çok fazla düşünecek zaman bırakmadan kazakları üzerimize geçirdik. Hayatımızda şekil olduğumuz ender anlardan biriydi. Fotoğraf makinesiyle olayı ölümsüzleştirme düşüncesine yasak koymuştuk. Öyle durumlarda, yumuşama taklitlerine ister istemez geçiş yapıyorsunuz. Bir yandan omuz kıvırıyor, bir yandan “ay şekerim” diyerek sohbet ederken, gülmekten olgun karpuz gibi yarılıyorduk. Aklınıza, eskilerin modası vatkalı kazakları giymiş üç erkek getirin. Nasıl?
Kasetlerin içinde oryantal bir hava bulunca, hemen teybin içine yerleştirip oynat tuşuna dokunuverdik. “vilvili hed, yaaa hed, ya vili vili, ya vili vili”
Bir yandan kıvırıp, bir yandan vatkalı kazakların altında kalan omzumuzu kıvırırken, altımıza işememek için kendimizi zor tutuyorduk. Kahkahalar içimizi ısıtmıştı.
Ebeveyn yatağında üçümüz kıvrılırken, birbirimize baktıkça kopuyorduk.
Bu ara belirtmeden geçmeyeyim, kazağın vatkalısı pek ısıtmıyor. Geniş omuzlu görüneceğim diye kasılmayın. Bu moda, tekrar geri gelmesin diye duacıyız.
Emre Türker
Eğlence sonunda, farklı şehirlerden gelen yakınlarımıza kalacak yer ayarlamak için, ailemin tüm arkadaşları seferber olmuş, kasabamızın nüfusunu iki günlüğüne arttırmıştık. Yakın arkadaşım Alfa’yı dostum Çekirge ağırlayacağından, gece vakti onun evinin yolunu tuttuk.
Eve giderken, soğuk havada içimizi ısıtmak adına şarap ve konyak almıştık. Şarap, eve girmeden önce elimden kayarak merdivenlerde düşüp kırılmıştı. Yaklaşık 1 saat kadar sonra kirlenen yeri temizlemek için kapının önüne çıktığımızda, komşunun dezenfekte çalışmasını gördük.
- Hayırdır amca
- Kim yaptı bu terbiyesizliği?
Çekirge her türlü durumda bana laf atmaya bayılırdı.
- Böyle şerefsizleri adamakıllı döveceksin amca. İçerken iyi, pisliklerini temizlemeye gelince kaçıyorlar. Bunları meydanda yakacaksın, bak bir daha yapıyorlar mı? Top bunlar, dingil gibi yuvarlak. (Gülmemek için kendimi zor tutuyordum.)
Kış ayına beş kala, denizin esintisinden gelen soğuktan titriyorduk. Sobalı evde odun hazırlığı yapmadığımızdan, donma noktasına gelmiştik. İçimiz ısınsın diye yudumladığımız konyağın etkisi geçince, Çekirge içeriden giyecek bir şeyler aramaya gitmişti. Bulabildiği tek şey, annesinin vatkalı kazaklarıydı.
Çok fazla düşünecek zaman bırakmadan kazakları üzerimize geçirdik. Hayatımızda şekil olduğumuz ender anlardan biriydi. Fotoğraf makinesiyle olayı ölümsüzleştirme düşüncesine yasak koymuştuk. Öyle durumlarda, yumuşama taklitlerine ister istemez geçiş yapıyorsunuz. Bir yandan omuz kıvırıyor, bir yandan “ay şekerim” diyerek sohbet ederken, gülmekten olgun karpuz gibi yarılıyorduk. Aklınıza, eskilerin modası vatkalı kazakları giymiş üç erkek getirin. Nasıl?
Kasetlerin içinde oryantal bir hava bulunca, hemen teybin içine yerleştirip oynat tuşuna dokunuverdik. “vilvili hed, yaaa hed, ya vili vili, ya vili vili”
Bir yandan kıvırıp, bir yandan vatkalı kazakların altında kalan omzumuzu kıvırırken, altımıza işememek için kendimizi zor tutuyorduk. Kahkahalar içimizi ısıtmıştı.
Ebeveyn yatağında üçümüz kıvrılırken, birbirimize baktıkça kopuyorduk.
Bu ara belirtmeden geçmeyeyim, kazağın vatkalısı pek ısıtmıyor. Geniş omuzlu görüneceğim diye kasılmayın. Bu moda, tekrar geri gelmesin diye duacıyız.
Emre Türker
picture: deviantart
:))) Ay düşünemiyorum bile seni o şekilde:)))
YanıtlaSilKırıtık tipler gibi:))
:) yazını okuyunca daha doğrusu vatkalı kazak ve mezdeke deyince benim yazdığım eski bi yazı geldi aklıma :) eskiden ne komik giyinirdi insanlar hakaten yaa o vatkalı kazakları giydikçe daha bi şişerlerdi kendilerini daha yakışıklı - çekici zannederlerdi hele yüksek belli ve şalvar modeli kot pantolomlara ne demeli ve bide o vatkalı kazağı o pantolonun içine koyarlardı :) umarım sizde aynı şeyi yapmadınız :D
YanıtlaSilböööğğgggnn aman aman bencede gelmesin o günler :)
yaw biz de gençliğimizde az giymedik o vatkalı kazaklardan.hatta olmayan kazaklarıma ben dikiveriyordum hemencecik..vatkasız çıkmam abeeee :)))
YanıtlaSil:))) süperrr..Vatka geri dönmesin bence de yaa.zerrin özer olmak istemiyorummm
YanıtlaSilbeyaz mendil… Çok eğlendik ama :)
YanıtlaSilKelebeğin Ömrü… O yazını okumuştum kelebek, kazakları pantolon içine koymadık, amacımız ısınmaktan öteye geçmedi :)
AyŞeGüL KuŞ… Neyse, sen diktiysen sökmesi kolaydır, oradan yırtarsın :)
anka… Geri dönüyormuş diye duyumlar aldım ben ama :)
hep diyorum ya ; orda da yanında olmak isterdim ! ne kadar komik oldugunu hayal edebiliyorum ... hele 'ya vili vili..'' başka bi kopuş olayı :D:D
YanıtlaSil...RiGoR MoRtiS... Ölürüm de çıkmam kimsenin karşısına öyle, gerçi büyük konuşmamak lazım :)
YanıtlaSil