03 Mart 2009

Akılsız Başın Cezasını Ayaklar Çekermiş

İzmir’deyiz. Yakın bir arkadaşımla, eski tren istasyonunun iki yakasını paylaşıyoruz. Memleketten gelirken, sevdiğim dostlardan birini yanıma getirmiştim. Sabah erkenden kalkacak, hazırlık yapıp Urla’ya gidecektik. Eğer olacakları bilseydim, o sabah hiç kalkmazdım.

İzmir’deki arkadaşın, aralarında pek yaş farkı olmayan kardeşi de bizimle gelince, dört kişi olmuştuk. Sabah erkenden Urla otobüsüne binip, yola çıkmıştık. Cep telefonu icat dışı, para yok, araba yok, doğru dürüst çevre yok, kadın yok. İzmir’deki arkadaş alfa, kardeşi beta, misafirim de gama olsun bu hikâyede…

Otobüste iki ya da üç kişilik bir kız grubu var. Gama, kızların bizim tarafa doğru baktığını söylüyor. Beta ile ben, kız muhabbetinden sıkılıp uzaklaşıyoruz. Bizim Alfa, Gama’ya yardım amaçlı yaklaşıyor. Karşılıklı bakışmalar yol boyu sürüyor ama bu sırada durmamız gereken Urla merkezden uzaklaşmaya başlıyoruz. Kızlar aniden otobüsten inmek için hamle yapıyorlar. Arkalarından biz iniyoruz. Kaos! Kızlar yanlış yerde inmiş, doğal olarak biz de. Çevrede ev diye bir şey yok, hava sıcak, yükümüz ağır.

Oradan bir yerlere sapan kızlar, bizden uzaklaşıyor. İki dakikalık eğlence uğruna, deniz sefamız yarıda kesilmişti. Bu arada Alfa’nın aklına bir fikir geliyor. “Urla uzak değil, şuradan ikişerli gruplar halinde otostop çekip merkeze gidelim. Sahilde buluşuruz.” Dört kişilik sap gibi duran hiçbir erkeği, yoldan geçenler arabasına almaya cesaret edemeyeceğinden, böyle bir karar verilmişti. Alfa ile Gama, yaklaşık 100 150 metre ilerleyerek, arayı açıyorlar. Tesadüf, yoldan geçen biri onları alıyor. Beta ile ben, otostop çekmeye devam ediyoruz. Yarım saat, bir saat, bir buçuk saat… Duran Yok…

O dönemler cüzdan taşımıyoruz. Paraları bir yerde toplayıp Alfa’ya vermiştik. Yanımızda getirdiğimiz yiyecekler, havlulardan biri ve para onlarda. Bizde ise, üstümüzü değiştirmek için ekstra kıyafet, havlu, ayakkabı gibi ağırlık yapan malzemeler var. Hayatımda böyle bir kâbusu çok fazla yaşamamıştım. Tepemizde yaklaşık 40 dereceye yakın sıcak, yollarda su bile yok. Gelip geçen arabaların tozu burnumuzda, kimse durmuyor ve güneş tenimizi yavaşça haşlamakta.

Beta bir an “yeter be abicim” diyor. Çantalardan birinde oyun kâğıdı varmış, onları çıkarıyor. Havluyu serip başlıyoruz pişti oynamaya. Otoyolun kenarında iki sap, yakıcı güneşin altında kâğıt oynayınca, millet avare bakıyor ama kimse bizi arabaya almıyor. Zaten bunlar manyak diyerek, bundan sonra da almazlardı herhalde.

Bir şekilde Urla’ya gelmiş ama denize girecek halimiz kalmamıştı. Gördüğümüz ilk musluğa dayanıp serinlemiştik. Fakat yolumuz çok uzun olduğundan, fazla beklemesek iyi ederdik. Öyle yapıp tekrar yola koyulduk. İstikamet, tabanvay olarak Urla’dan İzmir’e, belki yolda biri durur da bizi alır ümidiyle…

Poşetler ellerimizi kesmeye başlamış, bacaklarda damarlar iyice belirginleşmiş, tabanlar yürümekten şişmiş bir vaziyette yaklaşık gece yarısı 23:00 civarında İzmir’e gelmiştik. Zaten saat 16:00 gibi otostop yapmayı kesmiştik. “İzmir göründü” diyerek birbirimize sarılmıştık.

Cevap verecek halimiz yok. İzmir’e geldik ama eve gitmek için daha 22 km civarında yol var. Para yok, yürüyecek halimiz yok. Cepleri karıştırmaya başlıyoruz. Beta’dan dört adet jeton çıkıyor. Bakkalın birine girip “abicim yolda kaldık, para istemiyoruz, sadece bu jetonları alır mısınız?” Dilenci gibi bakıyorlar bize. Zaten tip öyle yamulmuş ki, dilenciden ayırmak güç. Satamıyoruz. Denemeye devam ediyoruz. Hatta bizle dalga geçen bile olmuştu. “Bende daha çok jeton var, size satayım.” Arkadaşın kardeşi biraz sinirlenmişti, sakinleştirdim. En sonunda jetonları satmayı başarıp bilet almıştık ama sadece Konak’a kadar gidebilmiştik. Cepte iki jeton daha vardı. Onları da satıp yeniden otobüse binme düşüncesindeydik, satamadık. Bu sefer otobüs şoförüne bizi götürsün diye yalvardık. Kabul edince, jetonları zorla ona vermiştik.

Eve varmayı başardığımızda, Alfa ile Gama’yı televizyon izlerken bulduk. Onlar Urla’ya gitmiş ve denize girmiş, sonra da eve gelip duş almışlar. Hatta dışarıda biraz gezip keyif yapmışlar. Şimdi de gülüyorlardı. İki uçar tekme, bir aparkat, sekiz kroşe…

Aradan yıllar geçti ama ne zaman bir araya gelsek, ilk Urla hikâyesi aklımıza gelir. O günden sonra Urla lafını ne zaman duysam, tüylerim ürperir. Bahtsız bedevi olayı…

Emre Türker

picture: deviantart

13 yorum:

  1. :)))Güzel bir anı olmuş diyeceğim ama biraz eziyetli:)))))))))))))))))))))

    YanıtlaSil
  2. beyaz mendil... Hayatımın işkencesiydi. Buna benzer bir tane daha var, onu da günün birinde anlatırım. Üst üste gitmez şimdi. Ama yine de unutulmaz bir anı olması bakımından güzel olsa gerek. En azından parayı bundan sonra kimseye emanet etmem :)

    YanıtlaSil
  3. Ben olsam görüşmeyi keserdim Alfa ve Gama ile : )

    YanıtlaSil
  4. noranıngemisi... yıllarımı verdim ben onlara :)

    YanıtlaSil
  5. ve hayalbemol yıllar yıllar sonra 6 yıldızlı oteline giderken, havalimanından otele doğru gittiği o kısacıkk yolda, otostop yapan gençlere hafifçe gülümseyerek baktı...:)))) ama arabaya aldı mııı? hayırrrr:D
    birde şöyle düşünelim...yıl 2009 bi hatun bloğu:
    yıllar yıllar önce İzmir'den Urla'ya giderken 4 çocuk bizi kesiyorlardı...bizim köye yaklaştığımızda kendimizi otobüsten aniden attık ve peşimizden inmelerini gülerek izledik...biz eve doğru yol alırken onlar ıssız yolun ortasında öle bi başlarına kalmışlardıı..çok gülmüştükkk...acaba şuan ne yapıyorlardırrr:)))))

    YanıtlaSil
  6. ben görüşmeyi kesmezdim, kafalarını keserdim (bkz. racon kesmiyorum kafa kesiyorum) :PpPp

    çok kötü ama bee:)

    YanıtlaSil
  7. Alfayla Gamayı cıddı derecede bencıl buldum.Hadı buldunuz bı araba gıdıyorsunuz ınsaan demez mı amca ya arkada ıkı arkadasımız daha var paraları da yok yanlarında .
    nolurrr onları da alalım..
    hadı bunu dıyemedıler dıyelım.
    Eve gıdıp te oyle dus al otur tv ızle keyıf yap
    Ah ınsanın saclarını yolası gelıyor:)))) BU alfa yla gama nın

    YanıtlaSil
  8. hahaha traji komik ama böyle anılarda, yaşanmışlıklarda olmasa napcaz şu monoton hayatın içinde

    YanıtlaSil
  9. yesari… Bak bu bakış açısından hiç düşünmemiştim, zekice bir kurgu :)

    bi dost… Valla yıllar sonra gülüyorum ama o zaman az saydırmadım onlara :)

    öykü… Televizyon karşısında keyif yaparlarken gördüğümde, çeşitli polisiye olaylar gözümde canlandı. “veee katil intikam için içindeki soğuk yarayla avına yaklaştı :P )

    Adsız… Çok doğru diyorsun, bunları yaşamak lazım. Ben hiçbirinden pişman değilim. Kötüsüyle, iyisiyle. Her biri başka bir macera, her biri başka bir eğlenceydi benim için.

    YanıtlaSil
  10. şu Alfa ve bata hatunmuydu merak ettim yahu. sanırım otostopda şansları yaver gittiğine gmre hatun olmalı diye düşündüm.

    bende bir izmirli olarak öyle çok otostop hikayelerim var ki bu yazıyı okurken hepsi flash back gibi gözümde canlanıverdiler..

    bir keresinde bahsetmeden geçemiyeceğim; böyle mi şans olur ya? izmirden istanbula rolling stones konseri için otostopla gidicez. çünkü yol parası yok cebde ..düşübüyoruz acaba kaç araba yapacaz diye derken elimi kaldırdığım ilk araba istanbul hemide taksimin ortasına getirmişdi.. süperdi vallaha. tabi yol macerası ve yol sonu maceralarına hiç girmeyeyim..:))))))

    bunun gibi çok anıom var eski bir otostopçu olarak:)

    hikayen eski günlerimi hatırlattı be hayal_si_bemol:)))

    YanıtlaSil
  11. BodrumSibel… Alfa ve Gama maalesef erkek :) Otostop maceralarım benim genelde karmaşıktır. Erkeğin otostop hikâyeleri acıklı olur. Senin gideceğin 2 saatlik mesafe, erkekler için saatler sürebilir. Bazen de bizim gibi yürümek zorunda kalabilirsin. Bu senin konsere bilet alıp yol parası bulamama olayın, bizim eski öğrenci evinde dolapta alkol kaymasına rağmen yiyecek hiçbir şey olmamasına benziyor. :)

    YanıtlaSil
  12. herşey biyana, peki ya kağıt oynamanıza ne demeli.:D
    hiç sinirlenmedinmi? sanki hep sakin mişsin gibi yazmışsın.ben olsam sinirden yanımdakini yerdim:P:)

    YanıtlaSil
  13. KaRaMeL… O kâğıt oynama olayı, sıcaktan beynimizin sulanmaya başladığı andır. Bu yazının içine açlığımızı yazmamıştım. Birbirimizi değil de, neredeyse yoldaki tozlu otları bile yiyecektik. :) Sinirlenmiştim tabi ama senelerle birlikte sinir de geçiyor işte.

    YanıtlaSil