19 Mart 2009

Eskici

Hayatında yeni açmış bir taze çiçek görmemiş, milletin artıklarıyla beslenmiş, az kullanılmışların atıldığı zamanlarda, ömründeki en yenilerle karşılaşmış biriydi eskici.

Cinsel korunmanın sapıklardan kaçmak olduğu öğretildiğinden, cahillikten yaptığı üç çocuğa Allah vergisi demişti. Havasız bodrum katındaki evinde rutubet kokusuyla yaşasa da, gerçek anlamda hiç şikâyet ettiği görülmemişti.

“Eskici!” diyerek sokak aralarında gezerken çocukların eğlencesi haline gelmiş, fakat sırf çocukları sevdiği ve onları eğlendirebildiği için gülümseyebiliyordu. Sokağa atılacak malzemelerden kâr etmeye yeltenen sinsi kadınlarla pazarlığa oturuyor, işini hakkıyla yapmaya çalışıyordu. El arabası, ne doğayı kirletiyor, ne de insanı rahatsız ediyordu. Yine de“Vergi ödemiyorsun, haksız kazanç elde ediyorsun” diyerek defalarca elinden aldılar arabasını. Oysa o sadece atılacak çöpleri değerlendirmeye çalışıyor, eve yiyecek götürdüğü her gece için şükrediyordu.

Bazen ona acırlardı. Önüne para atmaya kalksalar, “ben dilenci değilim” diyerek karşı çıkardı. Eskiciye para vermenin tek yolu, malın zekâtı için yardım elini uzatmaktı.

İlk defa çocukluğumda görmüştüm o dimdik duran eskiciyi. Yıllar geçtiğinde, yaşının getirdiği boynu büküklükten şikâyet etmeden, kısık sesiyle bağırarak arabasını sürmeye devam ediyordu. “Benim için çocuklarına çikolata alır mısın?” sözleriyle para uzattığımda, “benim veletler büyüdü ama komşunun çocuklarına alabilirim, sorun olur mu?” diye çekinerek cevap vermişti. Gülümseyerek “sorun olmaz” demiştim. “Ne çabuk büyüdüler öyle değil mi?”

Öldüğünde, eşi kefen parası bile istememişti. Hem okuyup hem tamircinin çırağı olarak çalışan çocukları, yemeklerinden eksiltip tamamladıkları mezar parasıyla, ona teşekkür etmek istiyorlardı. Cenazesi, kendi gibi sessizce kalktı.

Çocukları hiçbir zaman şikâyet etmediler. Babalarının sokaktan topladığı kitapları okuyarak kendilerini geliştirdiler. En büyük terbiyeyi, eskiciden almışlardı.

En küçük oğluna sordular, “baban nasıl biriydi” diye. Gözü yaşlıydı ama gururluydu.

- Dünyanın en büyük zenginliğini miras bıraktı bize, yani her şeye rağmen sevebilmeyi.

Emre Türker

picture: deviantart

15 yorum:

  1. Cok etkileyici bir hikaye bayildim

    YanıtlaSil
  2. serrose… Beğendiğine sevindim, teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Çok etkilendim bu yazıdan,çok teşekkür ederim.Bu yazıyı herkesin okumasını isterim,unuttuğumuz bazı değerleri hatırlamak için.Sevgiler

    YanıtlaSil
  4. bi dakka önce beğenimi söylemeden önce sormam lazım sen yazdın dimi bunu emreciğim?

    YanıtlaSil
  5. off gözyaşlarımı yeni dindirmiştim... tam da insanlığı,insanlığımı sorgularken bunu okumak yaraya tuz basmakla bir oldu..
    Reminder...
    i know people need love...

    YanıtlaSil
  6. beyaz mendil… Bu iltifattan ötürü mutlu oldum beyaz mendil, ben teşekkür ederim.

    Böcek… Tabi ben yazdım. Altında imzamı attığım her şey bana aittir. Diğer etiketler kısmındaki birkaç alıntı harici (kimden alıntı olduğu yazıyor) blogtaki yazıların tamamı benimdir. Ben hayal dünyasını seviyorum böcekcim, yaşadıklarım anılarımdır, yaşayamadıklarım ise hayal dünyam…

    cherry chan… Ruhuna duygu aşılayabildiysem, bu beni daha da mutlu eder. Ama yaraya tuz basmak gibi acı vermek ise anlattıklarım, beni kesinlikle üzecektir. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  7. gerçekten çarpıcı. benim sokağımda hala dolaşan eskiciler var. dünyanın en çevreci insanları onlar olsa gerek. yoksa bizler tüketip atmaya bayılırız

    YanıtlaSil
  8. Süper bir yazı. Eskici deyince ilk aklıma gelen : biz küçükken mahalleye gelen bir çingene eskici vardı, gözleri torba torba. erkek kardeşimi durdurabilmek için onu " sen eskicinin oğlusun, ondan aldık seni, yaramazlık yaparsan veririm geri" derdi. Eskici gelince kardeşim toz olurdu ortalıktan : )

    YanıtlaSil
  9. Ne güzel söylemiş oğlu insanoğluna bıraka bilecek en büyük miras sevme duygusudur...

    belki eskileri topluyordur o ESKİCİ ama eskimeyen hayaller bırakmış çocuklarına ne güzel...

    YanıtlaSil
  10. eskiciler çok sevdiğimiz anlardaki insanların kokusudur,,
    geçmişe götüren bir renktir..
    Ah be hayalcibemol ne güzel yazmışsın..

    YanıtlaSil
  11. Küçükken yaramazlık yaptığımızda ''Eskiciye vericem seni'' sözlerine mağruz kaldığımız için , ister istemez her zaman bir korku ile büyüdük eskicilere . Bilinçlendiğim zamanlarda ise , o el arabalarının içinde neler taşıdıkları ile hep dikkatimi çekmiştirler , koskoca miras taşıdıkları hiç aklıma gelmemişti.. Çok güzel bir yazı olmuş teşekkür ederim..

    YanıtlaSil
  12. ELLY… Kendi halinde insan atıklarının ayrıştırıcılarıdır onlar

    noranıngemisi… Kardeşine yazık etmişsiniz, çocuğun eskici kavramı karabasan olmuş :)

    Ateş Böceği… Büyük işler, küçük şeylerin mutluluğundan geçer

    KaRaMeL… Her yapıcı girişim, tutarsız tüm tüketimlerden daha değerlidir. Geçişte ve gelecekte, karanlıktaki renk ayrıştırıcıları. Teşekkür ederim KaRaMeL.

    Darkstar… Yaşayan her canlı, saygıyı hak eder. Çevremiz, bize bu saygının ne olduğunu çoğu zaman yanlış gösteriyor. Böyle durumlarda insan kendisi aramalı doğruyu.

    YanıtlaSil
  13. herşeye rağmen sevebilmek.. işte bu çok özel birşey.. başarması zor bir iş..
    karşılıksız çıkarsız beklentisiz sevgiler kalmamışken..onu hep güzel şeylere odaklı beslemişken..olumsuzluklar karşısında hep yerle bir olmuşken.. böylesi bir sevmek herkesin harcı değil artık..
    neler neler gizlidir içlerinde her bir eskicinin kimbilir..
    beyazgelinciik

    YanıtlaSil
  14. beyazgelinciik… Herkesin içinde bir eskici vardır. Bazıları bunu derinlerine gömer, bazıları üzerine harç döküp kapatır, bazıları kalbini hiçbir pislikle kirletmeden tertemiz bırakır. Herkesin harcı değil doğru, sevginin harcı, bir elin parmakları kadardır hayatın mühendisleri içinde.

    YanıtlaSil