21 Ocak 2009

Bir Masaldı Sanki

Küçük kâğıt parçalarını kalabalığın ortasında sessizce uçuşturduğumuz, çocuksu atışmalarla kalpleri avuttuğumuz, inanç şerbetini kana kana içtiğimiz bir başyapıttı bizimkisi…

Vapur kalkarken, yağmur taneleri yüzüme vuruyordu. Sana emanet ettiğim, maddiyatı düşük maneviyatı paha biçilemez bozukluğu, inançla saklamıştın. Giderken, ellerini tutamadım senin. En büyük şiirdin benim için; şairi meçhul…

Sonbaharın solmuş yaprağındaki bir gözyaşı damlası, yeşeren umutların bir parçası olmuştu. Giderken, seni yüreğimde götürdüm. O tavan arasındaki titrek bekleyişin, vücudumdaki karıncaların çırpınışlarıydı. Giderken, aslında hiç gidemeyeceğimi sezmiştin de, kulağıma fısıldamaya cesaret edememiştin.

Ey Allah’ım… O kader mesajının bana ulaşması, ne müthiş bir tılsımdı. Tövbelerine doyamadığım günahlarımdan arınmak için bir süzülme miydi bu? Kırdığım kalplerin acılarını mı çekmiştim ki öyleyse kurtuluşum muydu seni bana ulaştıran, yoksa dualarına yanıt mıydım?

Hayatımın ilklerini yaşarken seninle, unutulmazlar defterinin çıkmaz mürekkebini kullandığımızı anlayamamıştım. Ben giderken, aslında her şey seninle kalmış. Geldiğimde buldum o kutuyu, açtığımda gülümsemeyi öğrendim.

Sonu gelmez paniklerimin yatıştırıcısı; dalından koptuğum anda havada yakaladığın bir yapraktım ben, asla toprağa bırakıp terk etmediğin için sana minnettarım.

Piyanonun dokunduğu parmak, havadaki oksijen, kalpteki çalkalanış, topraktaki nem, algıladığım dolgun koku, senin varlığınla canlanıyor. Bilmem kaçıncı senesinde, bilmem kaçıncı keresinde ettiklerimin cezasıysa yaptıklarım, yazıklar olsun. Geriye dönemeyeceğimiz bir dönemde, cesaretin için teşekkür ederim.

Bu yıl farklı olacak bizim için, cebimizde metelik olmasa da, kalbimizdeki mutluluk paha biçilemez.

Emre Türker


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder