Türkçe Adı: Kefaret
Tür: Dram / Gizem / Romantik / Savaş
Yönetmen: Joe Wright
Süre: 123 dakika
Oyuncular: Keira Knightley, James McAvoy, Romola Garai, Saoirse Ronan, Ailidh Mackay, Brenda Blethyn, Julia West, Harriet Walter, Juno Temple, Felix von Simson, Charlie von Simson, Alfie Allen, Patrick Kennedy, Anthony Minghella
Joe Wright’in yönetmenliğini yaptığı film; genellemeler, önyargı ve yapılan hataların bedelleri üzerine hazırlanmış bir şaheserdir. Parçalara ayrılmış zamanın ustaca harmanlamasıyla, görsel seyir zevki ustaca sahneleniyor. Atonement, İngiltere’de geçen dramatik bir hikâyedir. Ödüllü yazar Ian McEwan’ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmıştır.
Briony Tallis (Saoirse Ronan), henüz 13 yaşında yazar olmak için çeşitli taslaklar hazırlamaktadır. Abisi Leon’un dönüşünü kutlamak üzere “Arabella’nın Yaşadıkları” adlı yazısını, ikiz kuzenleri ve onların ablası Lola Quincey (Juno Temple) ile birlikte oyuna dökmek üzere hazırlık yapmaktadır. Bu sırada ablası Cecilia (Keira Knightley) ile hizmetçinin oğlu Robbie Turner’un (James McAvoy) bahçedeki havuzda olan diyaloglarını, Cecilia’ın soyunarak havuza atlayışı ve sonrasında kızgın ifadeyle oradan uzaklaşmasını, odasındaki pencereden izleyen Briony yanlış algılayacaktır.
Robbie, Cecilia’nın kendisini affetmesi için iki mektup hazırlamıştır. Bunlardan biri arzularını, biri de duygularını içermektedir. Yanlışlıkla yanına aldığı cinsel içerikli taslağı, Briony’den ablasına vermesini ister. Fakat Briony, mektubu açıp okuyacak ve bu onun önyargılarının destekçisi olacaktır.
İkiz kuzenler evden kaçmıştır. Herkes onları bulmak için gece seferber olduğu sırada Briony, gecenin karanlığında kuzeni Lola’yı biriyle birlikte görür. Korkarak uzaklaşan kişinin Robbie olduğunu savunacak, hayalperest Briony’nin yaptığı bu hatanın bedeli ağır olacaktır.
Eski zaman İngiliz dünyasını anlatan filmlerde, sınıf ayrımlarına sıkça rastlıyoruz. Atonement filminde de bu ayrılıklarla birlikte, aşk, pişmanlık, bedel ve savaş, izleyiciye etkili olarak sunuluyor. Konunun ana fikrinde savaş olmasa da, 2. dünya savaşının etkilerini hissedebiliyoruz.
Briony’nin odasındaki perspektif, savaştan sonraki ifadeler, doğa manzaraları ve savaşta öldürülen genç kızlar, film içerisinde dikkatimi çeken karelerdi.
Albert Einstein’ın söylediği savunulan “önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur” sözüyle açıklamaya çalıştığı kişilerin koşullanmış duygularını yıkmak, yaşadığımız hayatın içinde pek de kolay değildir. Herhangi bir tartışmada, iki karşıt grubun savundukları düşünceler, kendilerine göre gerçekçidir. Bunlardan herhangi birinin diğerini kabul etmesi beklenen bir durum değildir. Ancak izleyicilerin kendine göre kararı, içlerindeki inançla birleşerek taraflı bir şekilde sonlanacaktır.
Etrafımda yaşanan herhangi bir olayda, iki grubu da dinlemeden karar vermiyorum. Çünkü hangi tarafı dinlerseniz, onun haklı bir teziyle karşılaşıyorsunuz. Mahkemelerin de uğraştığı şey, üçüncü gözden olayı aydınlatmaya çalışmaktır. Bu nedenle gözler yanılabilir. Duygular da öyle. Bağımsız olarak iyi bir dinleyici, yani içteki yanlı tutumu terk eden anlayış, olumsuzluklara sebep olmadan adaleti bulmaya yardımcı olacaktır. Herkesin bildiği gibi keşkeler, kurtulamayıp defalarca tekrar eden bir hastalıktır. Kimi zaman istemeden yakalansak da, doktora gerek bırakmamak için elimizden geleni yapmalıyız.
Emre Türker
picture: impawards
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder