17 Şubat 2009

Sokak Kedileri

Hayvan severlerin en çok ilgi odaklarından birisi de kedilerdir. İnsanlara her zaman sıcak yaklaşan bu hayvanlar, bakıcıları tarafından sevgiyle beslenirler. Bunun yanında sokak kedileri de, özellikle çocukların eğlencesi olarak çeşitli işkencelere maruz kalmaktadır.

Şahsen görmediğim fakat yakın bir çocukluk arkadaşımın anlattığı bir olaydan bahsedeyim. İstanbul semtlerindeki ara sokaklarından birinde oturan sadistçe bir çocuk, kapan olarak hazırladığı halatı evinin camından aşağıya doğru sarkıtıyor. Sonra da ortasına yiyecek koyup oyuna getirdiği her kediyi kaptığı gibi yukarıya doğru çekiyor. Kedilerin acı içinde miyavlaması onun için bir şey ifade etmiyormuş.

Çocukken gördüğüm bir manzara: Mahallede oynayan çocuklar, bir şırınga bulup içine de kolonya çekiyorlar. Sokaktan bir kedi seçip yanlarına sevgi gösterileriyle çağırıyorlar. Kedi de hemen yaklaşıyor. Önce onu sever gibi yapıp ardından kafasını sıkıca kavrıyor ve kalçasından şırıngayı enjekte ediyorlar. Kedi sonradan acı içinde bir roket gibi fırlayarak kaçıyor.

Yine sokakta gördüğüm bir kedi vakası: Sokak kedisini çocuklar “gel pisi” sesleriyle çağırıyorlar. Kedi yaklaşınca da var gücüyle tekme atıyorlar. Sonra da “gooool” diye bağırıyorlar.

Bunlar genelde her birimizin rastlayabileceği sıradanlaşmış dehşet manzaralarıdır. Bunu yapan bilinçsiz kişiler, sonradan bu yaptıklarını kimi zaman pişmanlıkla, kimi zamanda da gülerek anlatıyorlar.

Benim de kedilerle ilgili yaşamış olduğum ve hafızama yer etmiş iki olay vardır. Bir tanesi, çocukken yavru bir kediyi bulduğum zamandır. Apartman içinde kiremitlerden yuva yapmıştım. Her yemek sonrasında hazırladığım bir tas yiyeceği de ona veriyordum. Bir gün ansızın kayboluvermişti. 2 hafta kadar bekledim ama gelmedi. Ağlayarak “Kediler nankörmüş, kaçtı işte” demiştim. İki ay kadar sonra, bir kedi kapımızın önüne gelmişti. Soğuktan titriyor ve aç kalmışlığından olsa gerek, acı bir surat ifadesiyle bana bakıyordu. Ona yiyecek bir şeyler verdim. Benim kedime oldukça benziyordu. Acaba onu apartmandan biri mi alıp sokağa atmıştı? Ya da biri kaçırmış, sonra da aç bırakıp yalnızlığa terk etmişti, kim bilir. Ne olursa olsun, onu tekrar beslemeye karar verdim. Ama akşam eve döndüğümde, kediyi yine yerinde bulamadım. Bir daha da geri dönmedi. O kediciği uzun süre aklımdan çıkaramamıştım.

İkincisi, kiracı olarak kaldığım minyatür dairelerden birindeydi. Benim evin alt katında bir tiyatrocu kız oturuyordu. Memleketine gideceği gün, kedisine bakmamı rica etmişti. Kedisi, kendisinin de ifade ettiği gibi, hayatımızda gördüğümüz en hiperaktif kedi yavrusuydu. İlk gün evinden içeriye girdiğimde, kedi yavrusu karanlıkta üzerime atladı. Sonra da ağaca çıkıyor havalarında üzerime tırmanmaya başladı. Tırnaklarıyla neredeyse bütün vücudumda delikler açarak ilerliyordu. Kedi mamasını çabucak kavrayıp yere döküverdim. O zaman üstümden sıçrayıp yemeğine koştu. Kollarımdan tutun da yüzüme kadar tırmalamıştı. Güya yukarıya doğru çıkıp omzumda ya da kafamın üstünde oturacaktı. 2. gün tekrar yanına gittiğimde, bu sefer uzun kollu bir şey giymiştim. Ama yine de üzerime atlayıp tırmanırken, pençelerinden kurtulamamıştım. Bu kedi her halükarda tepenize kadar çıkıp orada oturmadan rahat edemiyordu. Eve gidip de yaralarımı dezenfekte ederken, “hay ben senin gibi kedinin” diye saydırıp duruyordum. Ayrıca bu kedi, kızın evindeki tüm perde ve eşyaları parçalamış, onu da canından bezdirmişti. “Hayatımda 5 kediye birden baktığım zaman da oldu ama ben böylesini hiç görmedim.” diyordu. Bizim tiyatrocu kız, daha fazla dayanamayıp kediyi bir başkasına verdi. Ben de sonradan işyerime gittiğimde, her yanımda tırmalanma izi gören çalışma arkadaşlarımın ne gibi şakalarına maruz kaldığımı tahmin edersiniz sanırım. Kedilerle pek sorunum yok ama bu son yaşadığım olay, benim kedi besleme düşünceme son vermiştir.

Bir belgeselde seyretmiştim. Doğal şartlarda kedilerin bulunmadığı ülkelerden biri de Avustralya kıtasıymış. Zamanında oraya giden ticari gemilerden kaçan ya da onların karaya bıraktığı kediler, yeni bir türün ortaya çıkmasına neden olmuş. Fakat oranın tabiatında yer almayan bu hayvanlar, bizim sokakta gördüklerimizden biraz daha vahşi bir yapıya dönüşmüşler. Ürünlere ve çiftçilerin besledikleri kümes hayvanlarına zarar veriyorlarmış. Böyle olunca da oranın yerlisi Aborjinler, kedileri gördükleri an hiç affetmiyorlar, yakaladıkları gibi ızgara çevirme yapıyorlardı. Ama öyle bizim çağırdığımız gibi “gel pisi”lere karnı tok bu vahşi kedilerin. Bir panter gibi koşuyorlar ve felaket saklanıyorlar.

Kedi deyip geçmemek lazım. Bu hayvanlar yaşantımız içinde çok büyük yere sahipler. Ülkemizde bizlere hiçbir zararı dokunmayan bu savunmasız hayvanların, biraz daha şefkate ihtiyacı var gibi görünüyor. En azından artık sokak kedilerini kendi özgür doğasında rahat bırakmamız lazım. İnsanlardan gördükleri işkenceleri hak etmedikleri kesin.

Emre Türker

19 yorum:

  1. hayvan sevgisi cocuklara aileleri tarafindan asilanmalidir bence, bekir coskun'un dedigi gibi cocukken hayvanlarla icice buyuyen, hayvan/canlı sevgisini tatmis bir insan buyudugunde baska bir canliya asla zarar veremez.
    bu arada,
    benimde evimde besledigim kediler oldu, hatta hala apartmanin onunda beslediklerim var ama gercekten boyle saldirganiyla hic karsilasmadim bende :), insanlar gibi onlarinda karakterleri degiskenlik gosteriyor

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten kedi olsun ,köpek olsun bakımı zor,eğer insanın içinde hayvan sevgisi varsa zaten başarır. Yazınızı okurken bizimde köpeğimiz vardı, o aklıma geldi..Kıbrıs da bırakmak zorunda kaldık,Türkiyeye getirmek çok zordu.. canım benim 3 tane de yavrusu vardı.. tebrikler.

    YanıtlaSil
  3. ELLY… bu bahsettiğim çılgın kedi, saldırganlıktan çok oyun meraklısı gibi bir şeydi. Bence, ne yaptığının farkında değildi, hep onunla ilgilenmeni istediği için tepene kadar tırmanıyordu zaten :) Şimdi bak aklıma ne geldi. Kadınlar da ilgiyi severler, tabi basit monotonluktan uzak olarak, akıllı oyunlarla ilgi beklerler. İlgi bekleyen bir kadın, tırnaklarını uzatmış ve sevgi bekliyorsa, kedi olayını hatırlamak lazım :)

    mehtap… Umarım köpeğinizi emin bir yere teslim etmişsinizdir. 3 tane yavruyu duyunca, içim ürperdi.

    YanıtlaSil
  4. ha ha ha :) benzetmeyi sevdim :)

    YanıtlaSil
  5. Kedilre yapılanları okuyunca içim acıdı.Hangi ruh haline sahip birileri böyle şeyler yapabilir ki mantığım almıyor.Benim de bir sürü kedim oldu ve şu anda bir tane kaldı.Ona bağıtmaya bile kıyamam ama benim kedim çok uslu:))

    YanıtlaSil
  6. eva... pisi pisiCİKler :)

    Büşra… Zaten ruhen sevgi dolu birisinden bunu vahşeti bekleyemezsin ki. Bunu yapan, ya çocukluğundan yapmıştır sonradan pişman olur, ya da normallik nedir bilmiyordur.

    YanıtlaSil
  7. kendi kedime sanırım gözümden iyi bakıorum:Pp:P

    YanıtlaSil
  8. Böcek… Kedin olduğunu bilmiyordum, öğrenmiş olduk. :) O zaman yüreğine sağlık böcek, sana da sevenlerin çok iyi bakıyor, değil mi ama!

    YanıtlaSil
  9. Günaydın;)
    annem sağolsun yoksa ben salıyorum kendimi hepten:))

    YanıtlaSil
  10. Günaydın Böcek!
    Ah o anneler,
    bizden çok çekip, kelimeleri içine gömenler ;)
    Karşılıksız sevmeye en güzel örnekler…

    YanıtlaSil
  11. :)..ben sevemedım bitürlü kedileri.
    komşu kedileri hep bahçeye tünerler annem besler çünkü.bende görünce kovalarım pist pist diye:)
    gecen gün annem kapıyı açık bırakmış 5 dklıgına, o anda kedinın bırı eve gırmiş:(.
    hemde o kadar oda varken benım odaya ve benım yatagıma girmiş uyumuş.:( görür görmezz 'Annnnneeeeeeeeeeee' diye çığlık attım.korktu kaçtı.o gece uyuyamadım yatağımda.napim ama sevmiyorum.
    köpekleri severim bak.:)

    YanıtlaSil
  12. KaRaMeL, Bizim sokakta yaşayanlar, kedi-köpek meraklısıdır. O yüzden sokak kedi kaynıyor. Apartman kapısını biraz açık bırakalım, hemen içeriye sıvışıyorlar. Hatta kapının önünde bekleseniz bile fark etmiyor, yanınızdan fırlayıp geçiyorlar. :)

    YanıtlaSil
  13. canavar gibidir desene sizin mahallenin kedileri :)

    YanıtlaSil
  14. KaRaMeL… Valla bazen ben de çileden çıkmıyor değilim. Kapımın önündeki paspası, sırf geceleri bir kedi kendine yer edindi diye sokağa atıverdim. Bir şey değil, gelen giden ayağını sürterken pirelenecek, benim evden bileceklerdi. Yoksa yanlış olmasın :)

    YanıtlaSil
  15. Tumunu okumadım ozellıkle en baslarda sanırım bı kedıye yapıla n kotulukten bahsedılıyor..Hıssetıgım anda o satırları hızla atladım..Ozur dılerım bunun ıcın ama bu bende bı alıskanlık..Hayyvanlara yapılan ıskencelerı tv de ya da baska bı yerde ne gormeye ne okumaya yuregım yetmıyor o benımle uzunca bı sure yasıyor cunku ve cok uzyor..
    Yazınıza gelınce..
    Bu sevımlı dostlarımızı konu almıs ve cok tatlı anlatmıssınız benım de bı kedım var ..Hayvanları da cok sevıyorum

    YanıtlaSil
  16. değerli öykü, söylediklerinde haklısın. Ben de bu tip yaşananların eğlence değil işkence olduğuna dikkat çekmek istemiştim.

    YanıtlaSil
  17. bu sabah bi arkadaşımla hava almak için elimizde çaylar hastanenin kapısına doğru yürüyorduk ki peluş(benim kedüm)'un bebekliğine benzeyen bi yavru kedü ayaklarımın dibinde bitiverdi :) içeri girmiş yaramaz pazar günü olmasından istifade edip. günaydın, dedim :) nasıl sevilmek istiyor... hiç ilgilenmeyeceksin de peluş hanım purrrr purrr yapıp mayışacak. sokak kedileriyse öyle muhtaç ki sevgiye. nasıl dolanıyorlar ayaklarında, tatlı gözlerini dikip... ben çıkarıyorum dışarı, o tekrar giriyo :) mahalle çocuklarının yaptıklarına gelince... hiç de nadir değil malesef. hayvan sevgisini çocuklara aşılamak anne-babalara düşüyor... sen bugün çocuğunu korumak için bi köpeğe tekme atarsan, çocuk onu yarın durup dururken de yapar.

    YanıtlaSil
  18. dr kelebek… Son cümleni çok beğendim. Bu gerçekten böyle. Çocuk senden ne görürse onu yapıyor. Şahsen bir öğretmenin çocuğu olduğumdan, çevremle yüksek sesle konuşmaya çok alışığım. Zamanla bu alışkanlığımı kontrol ederek düzenledim ama içim hala kıpır kıpır :) Sevgi verilirken, ayının yavrusunu sevmesine benzemeyecek bu iş…

    YanıtlaSil