03 Şubat 2009

A-salak Yaşam

Doğası gereği asalak yaşamak zorunda kalanlar ve başkasının sırtından geçim derdine düşenler olarak iki sınıf vardır. Bunlardan kurtulmak için yöntemler farklılık gösterebilir. Ama en önemlisi, asalak olanın yeme alışkanlığını değiştirebilmektir. Bu da pek kolay olmayacaktır.

Asalaklar ile bedavacılar arasında benzerlik vardır. İkisi de çok fazla bir çaba göstermeden sonuca ulaşmak arzusuyla yanıp tutuşurlar. Bedavacılar toplu halde yaşamayı severken, asalaklar yalnız kalma içgüdüsünü daha fazla benimser. Çünkü bedavacılık, yeri geldiğinde paylaştıkça eğlenceye dönüşen bir biçimdir. Asalak kesimler ise, kendi türleri etrafta çoğalmaya başladıkça, konumunu kaybetme tehlikesiyle yüz yüze kalacaklardır.

İnsanoğlu, doğuştan asalak bir yapıya sahiptir. İlk önce anneye, sonra aileye ihtiyaç duyar. Yalnız kalmak ve tek başına yaşamak mümkün değildir. Sonradan eğitilen insan, aileden veya toplum içerisindeki bu bağımlı yaşamdan kopmaya başlar. Ama bazıları bu durumu öyle benimser ki, kendi başına çare aramak ve araştırmak ona zor gelir. Doğumundan beri süregelmiş hazır yiyiciliğin devamı için, başka sırtlar aramaya başlar. Başkaları da sırtına aldıkça, binmeye devam edecektir. Hatta öyle bir alışkanlıktır ki bu, artık bir sırta yapışmazsa hayatını bile kaybedebilir.

İçimizdeki asalakların kullandıkları çeşitli yöntemleri vardır. Bunlardan birisi, karşısındaki ne hissediyorsa onu anlayabilmek, bir çeşit empati diye adlandırdığımız durumu uygulayarak sevimli ve zararsız görünmektir. Bu konumda öyle ustalaşmış olanlar vardır ki, istenilse de kurtulmak o kadar kolay olmayacaktır. Sizinle güler, sizinle birlikte ağlar, aynı görüşü ve düşünceleri paylaşır. Buna parantez olarak sizinle yer, sizinle içer, sizinle topluma girer ve kendisini çok gerekli bir kaynakmış gibi gösterir. En belirgin zararları, mutfak masrafınız artması ve çabalarınızın iki katına çıkmasıdır. İşin kötü yanı da durumunuz kötüye gitmeye başladığında, ipinizi ilk çeken yanınızdaki asalaklar olacaktır.

Bir gün bir bankada çalışırken, iyi giyimli bir asalak aramıza katılmıştı. Hali vakti yerinde, aile durumu da iyiydi. Bir arkadaşım, onun ne kadar iyi olduğundan ve aramıza almamız gerektiğinden bahsetmişti. Birlikte dışarıya çıkıyor, birlikte yiyorduk. Hafif bir asalaklık kokuyordu. İzlemeye başladım. Ne zaman bir kafeterya ya da lokantaya gitsek, hesap ödemek için kalabalıkta herkes kasaya hücum ederken, arkadaş çantasını topluyordu. Hesap zamanı iş uzamışsa, telefon görüşmeleri yapıyordu. Önemli bir müşteri görüşmesinde, nedense ilk onu yanımızda görüyorduk. Benden çok geçinememişti belki ama çevremdekileri yiyip bitirmişti. En son bana dondurma yemek istediğini söylemiş, dondurmayı alınca da para çekmeyi unuttuğunu söylemişti. Ben de dondurmacıya “kalsın o zaman” demiştim. Sonra otobüs biletini düşürmesi, karnının ağrıması gibi birçok örnekle karşımıza çıkmaya devam etti. Bilmem kaçıncı kez denemesinde artık sonuç alamayınca itiraf etmişti. “Her adama göre bir şerbet buldum da, bir sana bulamadım” demişti. “Bu süte maya tutmaz” demiştim. Ama sanmayın ki, bu tekmeleri hiç yemedim! Aslında bu teklemeleri öyle çok yedim ki, duyarsız bir tarafım kalmadı.

Hepimiz bu asalaklarla yaşamıyor muyuz? En büyük örnek, sigara asalaklığıdır. Eğer aktif içiciyseniz, arada bir pakete atlayan olur da bazıları o pakete ortak olmaktan hiç bıkmaz. Siz söylemeye utanırken, o istemekten hiç çekinmez. Kendinizce kurtuluşu kaliteyi düşürmekte görseniz bile, asalak eski içicilerden olacak ve yine de istemekten vazgeçmeyecektir. Eğer durumdan bıktıysanız ve ona söylemeye kalkarsanız da, emin olun siz suçlu olacaksınız. Deneyin ve görün. Defalarca test edilmiş, onaylanmıştır.

Bunun yanında kendisini fark ettirmeyen asalaklar da vardır. Hiçbir çaba göstermediklerinden, aç kalır açıkta kalırlar. Sonra nerde bu devlet, nerde bu millet diye bağırırlar. Buna bir örnek, evini su bastığı her vakit suçu çevreye ve onu düzenleyenlere bulanlar olabilir. Birçok çocuk dünyaya getirip geçinememekten yakınırlar. Örnekler sayıca çoğaltılabilir.

Bu arada, istisnaları aradan çıkardığımızı söyleyelim. Çünkü bazıları gerçekten çaba gösterdiği halde işin içinden çıkamaz. Onlara da asalak denmez. Yardıma muhtaçtılar ve el uzatılması gereken kişilerdir. Aslında görmemiz gereken gerçek budur. Sokakta ağzında emzik elinde kitap dilendirilen çocuklar varken, kime yardım etmemiz gerektiğini bilemez olduk.

Önemle üzerinde durulması gerekenler bunlar gibi görünüyor. Artık bunu kim anlar, kimlere örnek olur, asalaklara mı fayda sağlar yoksa sırtında ağırlık hissedenlere mi bilinmez. Okuyup da anlayana…

Emre Türker

picture: deviantart

5 yorum:

  1. Aynı aşamalardan geçmiş ve şu an hiçbir asalağın hoşlanmadığı türden bir kişilik oluşturmuş biri olarak seni bu yazın ve harika tespitlerin için kutluyorum Emreciğim :)

    YanıtlaSil
  2. Zeugma… Sevgi dolu, paylaşmayı seven, saflığından hiçbir şey kaybetmemiş tüm temiz yapılı insanların aynı aşamalardan geçmiş olması çok normaldir Zeugma. Bazı şeyler kitaplardan değil, yaşamdan öğrenilir. Bunlar da öyle… Asalağı, üzerine yapışmadan, ağırlığından yorgunluk acısı çekmeden veya anlatılanlardan hissedemezsin. Hisleri kitaplar vermez, sadece hatırlatır, öğrenmende yardımcı olur. İşte bu nedenledir ki asalaklar, senin ve benim gibilere yapışır, sonra bizler işi çözünce başka safları aramaya başlar :)

    YanıtlaSil
  3. Ne güzel açıklamışsın yine..Aynen öyle Emre :))
    Ama bir şeyi unutmuşsun. Eski samimiyetleri kalmıyor size karşı ve hatta bir daha hiç konuşmayıp küsenleri olabiliyor:D
    ''Ayıp olmasın'' diye ses çıkarmadığınız zamanlarda siz yokken çantanızı açıp istediğini alabilecek kadar samimi bulurlarken özellikle :)

    YanıtlaSil
  4. Zeugma... Ayıp olmasın diye bazı şeyleri halen söyleyemiyorsam da, bundan kurtulmamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü "tepene çıkmak" deyimi, o notadan sonra başlıyor. :)

    YanıtlaSil
  5. ben asalakları hatta hırsızları ve dolandırıcıları severim, ama arsen lüpen gibi yaklaşırım olaya, kimi emeceğini bileceksin, bazı tür asalaklıklar ise bir tür alışveriştir zaten, sen ona arkadaşlık verirsin o sana maddi karşılığı olan aslında daha sikimdirik bi şey, bir de şunu anlamam, şu anda modern hayat içinde modern bir iş sürdüren kimse, dünya açısından büyük bir asalak, bu büyük asalaklık sorgulanmaz da, bitler, pireler göze batar.

    YanıtlaSil