14 Kasım 2009

Kaybetmek Hangi Sonun Başlangıcı?

İşinizi kaybettiniz… Şu andan itibaren işsizsiniz. Belki kaybetmemiş, istifa etmiştiniz. Belki de haklı veya haksız bahanelerle, işinize son verilmişti. Belki doğru yerde değildiniz. Sonuçta çalışmıyor ve iki elinizi başınızın arasına almış, Göksel’in “depresyondayım” şarkısını söylüyorsunuz.

Hayat arkadaşınız sizi terk etti. Şu an kimseyle birlikte olacak durumda değilsiniz. Hiç kimse onun yerine geçemeyecek. Nerede hata yapmış olabilirsiniz? Oysa hatanızı sorgulamış, bilip bilmediğiniz gerçekler nedeniyle özür dilemiştiniz. Fakat yinede geri gelmedi. Üstelik giderken size hiçbir şey söylemeden, masanıza kısa bir ayrılık mektubu bırakmıştı. Elinizde alkollü sert içki şişesi, Barış Manço’nun ezgilerinden “Ayrılık, ayrılık, aman ayrılık” şarkısıyla okumuştunuz yazılanları…

Hayat kötüye mi gidiyor? Acaba doğru görünenler yanlış mıydı? Siz mi hata yaptınız, yoksa bu size kaderin bir oyunu muydu?

Sonuçlar zamana göre renklenir. Bazıları hiç değişmez, bazıları çalışılarak şekillendirilebilir, bazılarının ise ne olacağı belli değildir. İlhan İrem’in sözlerindeki gibi “olanlar olmuş” tur. Öyleyse, dün-bugün-yarın ne oldu, ne olacak?

Geçmişi tanımalısınız. Kendi anılarınızı tekdüze yorumlarsanız, geçmişi anlayamazsınız. Yakın arkadaşlar size yol gösterecektir. Düşüncelerinizi ve dostların sözlerini ele alarak, gerçek bir hakem gibi değerlendirmeler yapın. Eğer geçmiş bir hataysa, hatayı düşünün. Hata sizden mi kaynaklanıyor? Yoksa o başlangıçlara hiç adım atmamak mı gerekiyordu? Örneğin doğru giden ilişkiyi siz mi bozdunuz, yoksa baştan kokmuş bir balığa gönül mü vermiştiniz? Eğer hata sizden kaynaklandıysa, batan gemiden kurtarabileceğiniz şeyleri gözden geçirin. Fakat hata ilişkinin kendisiyse, bazen sil baştan yaşamak en doğrusudur. Böyle durumlarda, sevgilinin geri dönebilme ihtimalleriyle vaktinizi boşa harcamayın.

Hiç düşündünüz mü? Bitmiş ve zarar vermeye başlamış anıların güzel parçalarını zihnin raflarına yerleştirdikçe, acılarınızı hatırlayamazsınız. Mutluluk, hayallerin ateşleyicisidir. Size zarar veren şeyleri mutluluk gibi yorumlarsanız, kaybedersiniz.

Geçmişi neden terk edemiyorsunuz? Oysa geçmiş, her saniye sizi terk etmeye devam ediyor. Eğer onu serbest bırakmazsanız, ruhunuz geçmişte kaybolur. Bedeninizi yakalamaya çalışırken, gelecek kaygısı sizi depresyona sürükleyecektir.

Aynı noktalarda dolanarak düşüncelerinizi köreltmeyin. Hayat fırsatlarla dolu… Bazıları yakalamak için uğraşır, bazıları ise yakalayanlara gıpta ederek (Beğenilen bir kişi veya şeye benzemeyi istemek) yaşar. Siz hangi noktadasınız?

Emre Türker

Picture: deviantart

15 yorum:

  1. Bu yazı çok iyi olmuş. Bir çok yere götürüyor insanı. Oturup, kenini dinlemek, yaptıklarını bakmak ve düşünmek için zaman ayırmak gerçekten her şeyin anahtarı.

    YanıtlaSil
  2. Aslı… Teşekkürler.
    Geçmişteki yaşananlara inatçı tavırlarla yaklaşınca, bir yerde kaybediyoruz. Bu da hatayı geç fark etmeye, acıyı mutlulukla karıştırmaya yol açıyor. İnsan kendi hatalarına özeleştiri içeren düşünceyle bakınca, çıkış için doğru anahtarı bulabiliyor.

    YanıtlaSil
  3. bu yazı çok iyi geldi Emre...yerim senii:))

    YanıtlaSil
  4. yesari… Senin neşe saçan ruh yapının üzerine mutluluk olsun bu, güldürdün beni yine yesari :)

    YanıtlaSil
  5. ''Geçmişi neden terk edemiyorsunuz.Oysa geçmiş sizi her saniye terk etmeye devam ediyor..''

    Yazıya kaptırmış gidiyorken bu cümleye geldim, şok etkisi yaptı Emre.
    Bu bildiğimiz bir gerçek ama hiç böyle düşünmemiştim. Mıh gibi aklıma yerleşti ve hiç çıkmayacak eminim..
    Bu çok güzel, pozitif, öğretici yazı ve içindeki ''Emre ürünü veciz söz'' harikaydı yine.

    Ellerine sağlık..

    YanıtlaSil
  6. Zeugma… 1 gün içinde vaktimi alan en büyük aktivitelerden biri de yürümektir. Neden bu konuya geldim? Açıklayım. Saatlerce dolaşırım. Belli tempoyla, temposuz, yani düzenli-düzensiz gezilerim olur. Bu sırada gözlem yaparım. En çok da düşünürüm. Oturduğum geçen hiçbir vakit, dolaştığım kadar fikir üretmemem. Dolaşırken oksijeni daha yoğun alırsın, farklı şeyler görürsün, gördüklerin sana çağrışım yaptırır. Bu 1. fikir üretim başlangıcıdır. 2. yi arkadaş sohbetleri oluşturur. Bunların her biri ayrı bir başlık ki, kısa kesip ve cevabıma devam edeyim…
    İşte Zeugma, bunlar bana sözleri, düşünceleri ve uygulamaları getiren şeyler. Her zaman yanımda bir not defteri bulundururum. Aklıma gelen kelimeleri kaçırmam, yazarım. Bu da dolaşırken geçen vaktimden doğan sözlerden biriydi. Dikkatini çekmesine sevindim. Övgü dolu sözlerin için ayrıca teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil
  7. geçmiş i terketmeyi başardığımız zaman, içinde bulunduğumuzun an ın kayfini almaya başlayacağız sanırım. peki geçmiş i nasıl terkedeceğiz :)
    çok güzel bi yazı olmuş, insanın silkinip kendini toparlaması gerektiğini yüzüne vuruyor

    YanıtlaSil
  8. seciloc… Silkinip toparlanmak. Bu da güzel bir söz. Denize girdikten sonra kumlara bastığınızda, tanecikler üzerinize yapışır. Belki zamanı bekleyip onların kendi kendine düşmesini beklersiniz ki bu zaman kaybıdır. Ayrıca tam amaca ulaşamazsınız. Ne zamanki taneciklerden kurtulmak için silkinir ve kendinizi toparlarsınız, o zaman özünüzü bulursunuz. Önemli olan, sanırım kalıcı güneş lekelerinden korunmak. İlginç bir konu başlangıcı olurdu bu sözlerin. Bana şimdilik bu kadarını getirdi :) Teşekkürler güzel yorum için...

    YanıtlaSil
  9. getirdikleri şimdilik bu kadarsa fazlasını merakla bekliyorum :))

    YanıtlaSil
  10. ben de geçmişi terk edemeyenlerdenim.bu günlerde aile geçmişinizi iyileştirmek diye bir kitap okuyorum.aslında okumak da değil iş,uygulayabilmek.geçmiş yakamı bırakmıyor ki geleceğe bir adım atayım.

    YanıtlaSil
  11. seciloc… Mümkün olduğu kadar yazmaya çalışıyorum, bu konuya tekrar değinmeye çalışacağım. Elimden geleni yapacağım :)

    kara kitap… İnan benim de hemen yanı başımda ve sürekli zihnimi meşgul ediyor. Yaklaştığı an, daha hızlı koşuyorum. Yani geçmişle mücadele, onu iyileştirme çabası farklı iş. Geçmiş için, ancak anılarda iyileştirme yapabilirsin. Geçmişe kalem vurmak mümkün değil.
    Yorumda anlattığın kitap sanırım Rebecca Linder Hintze’nin kitabı… Başlığı ne kadar geçmişi iyileştirmek olsa da, onun anlatmak istedikleri, geçmişten ders almaktır. Unutulmayan geçmiş, bozuk bir plak gibidir. Hatalı yerdeki takılmayı atlatamazsan, git-geller devam eder.

    YanıtlaSil
  12. yazıyı okurken son dönem hayatımı okur gibi oldum. işimden ayrıldım(kendi isteğimle), hayat arkadaşım olacak dediğim ama aynı şekilde düşünmediğini gördüğüm insandan ayrıldım (kendi isteğimle değil) geçmişe takılıydım uzun süredir. bikaç radikal karar aldım uygulamaya koydum ama geçmişten ne kadar uzaklaşacağım henüz bilmiyorum. ancak yazı çok iyi geldi. teşekkür ederim bu güzel yazı için.

    YanıtlaSil
  13. victor van dort… Duygusal anlamda ne kadar uzaklaşacağımızı belli olmasa da, her geçen gün biraz daha geçmişten uzaklaştığımız bir gerçek. Radikal kararlar, gerçekten istemenin en büyük kanıtıdır. İnsanın bir umudu olması güzeldir. Sonucunu hesaplarsın, uygular ve gerçekleri seyredersin. Fakat ne derece istekler gerçekleşir, onu tam kestiremezsin. Şahsen olmasını istediğin için şey için karar verip denemiyor musun? Geleceğe sürekli artı değerler kat, böylece en az düzeyse üzücü şeyle karşılaşırsın.
    Ben geçmişteki çıkmazlarımda, genelde aynı soruları sorarım? “Bunu düşünmek bana bir şey kazandıracak mı?” “Olanlar olduysa, şimdi ne yapabilirim?” Zaten soruların bir kısmı da yazının içinde.
    Hayatlar birbirine çok benzer, sadece uygulamada farklılık gösterir. Kendi uygulamalarını benimse, böyle daha cesaretli olursun. Faydalı olmak beni mutlu etti, ben teşekkür ederim…

    YanıtlaSil
  14. bozuk plak. bu tanımı ben de kendim için çok kullanırım.hayatım bir plak gibi,takılan bir nokta var ve o noktada hep başa dönüyorum.geçemiyorum o bozuk noktayı.

    YanıtlaSil
  15. kara kitap… Bozuk plak takıldığı an ne yaparsın?
    Dönerek plağa temas eden ve bir boşluk nedeniyle ileriye gidemeyen o noktada, iğneyi biraz ileriye oynatırsın. Yani!.. Takıldığın an başka şeylere kafa yorman gerekmez mi? Yattığın yerde mi rahatsız oluyorsun, kalkıp televizyon seyretmeyi dene. Kitap oku. Film seyret. Fakat seçtiğin filmler dramatik değil, komedi ağırlıklı olsun. Onlar da yetmiyorsa, dışarıya çık. Ne kadar isteksiz de olsan, arkadaşlarla buluşmaya gayret et. Başkalarıyla konuştukça, kendinle konuşmaktan kurtulursun. Geçmişte takıldığın noktalardaki güzelliklerin sahte olduğunu unutma. Sahte ile gerçeği ayırt etmek gerek.
    Yaşanmış filmdeki aktif rolün sona erdi. Unutmamalısın ki, sana yeni roller verilmeye devam edecek.

    YanıtlaSil