03 Temmuz 2009

İşkolik Olma, İşini Sev!

Çok çalışarak zirveyi ne kadar zorlayabiliriz?

Çalışmayı ikiye ayıralım.

1- Soluksuz ve kan ter içinde kalarak.
2- Planlayarak ve belli aralıklarda dinlenerek.

İş ortamlarında, bir numaranın daha önemli olduğunu düşünen çoktur. Öyle çalışanlar vardır ki, söylediklerinizi duyamaz. Sizinle konuşurken, birkaç dakika sonra yapması gerekenleri hesaplar. Yemek arası kısa tutulmalı ve bir an önce işe geri dönülmelidir. İşler yetişmez, eleman yetersizdir ve o olmazsa, işler duracaktır. Böyle düşünüyorsanız, işkoliksiniz. Şimdiden geçmiş olsun.

Okul sıralarındaki öğrencilerin eğitim programları, belli bir çizgide yürütülür. Ders saatleri yaklaşık 50 dakika, ders arası molalar 5-10 dakika arasıdır. Bu gelişigüzel hazırlanmış bir program değildir. Çünkü zaman uzadıkça, dikkatler dağılmaya başlar. Bilinir ki öğrenciler, birleştirilmiş blok derslerden nefret eder. Birinci yarı bitip ikinci yarıya geçildiğinde, saatler kontrol edilir. Birçok kişi esner ve kısa şekerlemelere başlar. Blok dersler, molalara bloke koyan derslerdir. Uygulamanın çok fazla başarıyla sonuçlandığını görmedim. Daha fazla emek harcadığını düşünen eğitimcilere duyurulur. Blok dersi seven öğretmenler, soluksuz çalışan grubuna girer.

İki numaradaki çalışma grubu, işlere başlamadan önce strateji geliştirir. Öncelikleri belirleyip, mola saatlerini hesaplar. Mola saati atlanmamalıdır. Fakat mola saatlerini kesin çizgiyle de belirlememek gerekir. “dinlenme vaktini kaçırmışım, çıkmamalıyım” veya “dinlenme vaktini kaçırmışsın, şansını kaçırdın.” Eğer kişi kendini formda hissediyorsa, mola saatini biraz erteleyebilir. Bu normaldir, engellemeyin.

Profesyonel şirketler daha çok kazanır, amatörler ise ayakta kalmaya çalışır. Neden acaba? Profesyonel şirketlerde çalışma zamanı net çizgilerle belirlenmiştir. Şu saatte işe gelinir ve şu saatte çıkılır. Yılda ortalama 2 haftadan başlayan tatil hakkı var. Toplam dinlenme vakti, yemek ve hatta çay saatleri düzenlenmiştir. Amatör şirketler ise, biraz bencilce katı kurallar çizer. İşe geliş saati belli ama çıkış saati belli değildir. Çalışırken yemek yiyebilirsin. Çayını masanda iç, dışarıya çıkma! Bu hafta her gün çalışılacak, vs.

Aşırı disiplin, motivasyonu bozan bir canavardır. Eğer işveren, birkaç dakika gecikenden veya gerçekten hasta olup gelemeyenden para kesmeye kalkarsa, geri dönüşümü kötü olur. Yani personelin performansı düşer ve işler yavaşlar. Dünyada isim yapmış şirketlerin başarısı, çalışanlarına verdiği değerle ölçülür. Bu şirketler çok çalışarak değil, planlı ve düzenli çalışarak yükselir. Büyük patronlar hep söyler “Çalışanımın mutluluğu, şirketimin mutluluğudur.”

Soluksuz çalışırsanız, yorulursunuz. Kaldırabileceğinizden fazla iş almaya kalkarsanız, altında ezilirsiniz. Ama çok fazla işi çözümleyebilecek sistemler geliştirirseniz ve sağlığınız bundan etkilenmeyecekse, bu zaten 2. gruba adım atmak demektir.

İşyerlerinde, çalışanların önünde çok fazla gördüğümüz bir slogan vardır. “Panik yapma, işler yetişir.” Gerçekten öyle. İşleri yetiştirme telaşı içine girerseniz, doğru düşünemezsiniz. Hata yapma riskiniz yükselir.

Çok bunaldığınızda gözlerinizi kapayın. Derin nefes alın ve nefes verirken gevşeyin. Bunu birkaç kez tekrarladıktan sonra, gözlerinizi açın. Rahatlayamadıysanız, biraz temiz hava için dışarıya çıkıp tekrar yerinize geri dönün. Şimdi bunaldığınız o konuya tekrar geri dönün ama bu sefer panik yamadan, olumlu düşüncelerle…

Beyninizin dinlenmeye ihtiyacı var. Molalarınızda iş düşünmek, dinlenmek sayılmaz. İş hayatı ve güncel hayat, ayrıştırılmalıdır. Her ikisini de doya doya yaşamak için, hayatınızı siz seçin. Seçim ardından yaşamınızın nasıl olması gerektiğini planlayın, biraz nefes alın ve eyleme geçin. Zirve sizi bekliyor.

Emre Türker

Picture: deviantart

9 yorum:

  1. Bu mevzuu açılınca aklıma ormanda odun kesen iki oduncunun hikayesi gelir hep.. Hani biri gün boyu nefes almadan çalışmış..Dİğeri saat başı küçük molalar vermiş.. Akşma olunca bakmışlar ki mola verenin kestiği ağaç daha fazla.. Merak etmişler sebebini.. Meğer ,oduncu mola verip arada baltasını biliyormuş.. Arada baltaları bilemek gerek değil mi ? Sevgiler..

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Her zamanki gibi.
    Düzenli çalışma motivasyonu artırır. Aşırı disiplinse performansı düşürür.


    Çalışma hayatında motivasyonu artıran diğer unsurlar;
    İşin, bireyin çalışma yaşamında olumlu bir değer olarak yer alması.
    İşin, işi yapan için anlamlı ve işlevsel olması.
    Daha sağlıklı ve insancıl bir çalışma ortamı sağlanması.
    İş,ücretler, çalışma ortamı, yönetim ve organizasyonda kullanılan teknoloji.
    Gelir dağılımında adaletli olunması.
    İşçi tatmini, ilişkiler,eğitim
    İşçinin gerekirse çalışma koşullarını belirleyen kararlara katılması
    Kabul edilebilir, iş sigortası ve iş güvencesi
    Terfi ve yaratıcılığın teşviki
    Takım ruhu ve katılımcı yönetim.


    Performansı düşüren bazı etkenlerse;

    İşçilerin belirsiz ve değişimli işlerde çalıştırılması
    İşçilerin, Kendi inisiyatiflerini kullanamadıkları,verilen talimatları yerine getirdikleri işler
    Yaptıkları iş üzerinde öneri geliştirmelerinin beklenmediği ve istenmediği işler
    İşi bilen uzman ve yöneticiler direktifinde yapılan işler.

    Gibi daha birçok etken...


    Ülkemizde tuvalet izninin bile günde 2 kez olduğu işyerleri var ne yazık ki.

    Benim çalıştığım dönemlerde de, günde 2 kez çay ve istirahat:) molası vardı, yemek saati dışında. Öyle "Ben biraz çıkıp hava alayım. performansım düştü" deme gibi bir şansımız yoktu::(

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Emre; bir önceki kıskançlıkla ilgili, yorumuma yorumun:) konusunda çok haklısın. İnsanlar sindiremeyecekleri konuma gelirlerse hasbelkader, bütün egolarını, makamları aracılığı ile tatmin etme yoluna gidiyorlar.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  4. güzeldi....iyi haftasonları canım.

    YanıtlaSil
  5. cache... Arada bir baltaları bilemezsek, hem daha fazla yorulur, hem de başarıya giden yolda önümüze çıkan engellerle uğraşmak zorunda kalırız.
    Bu hikayeyi duymuştum. Konuya çok güzel bir örnek oldu yorumun.

    Çınar... Motivasyonu düşüren ve artıran etkenler, işçi hakları gibi olmuş :) Güzel ve ekstra bir konuyla parantez açmısın.
    Birçok işyerinde performansı arttırmanın değil, sanki performansı düşürmenin yolları aranıyor gibi...

    Dolunay… Teşekkür ederim, sana da iyi hafta sonları…

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Emre; Çalışan hakkını almazsa mutlu olmaz,mutlu olmazsa işini sevmez,işini sevmezse,performansı düşük olur:)))

    Sevgiler, iyi hafta sonları...

    YanıtlaSil
  7. Çınar... Hakkını almak, biraz ayrıntılı düşünülebilir. Bazı yerlerde hakkını parasal yönden alamayabilirsin. Fakat iş, seni bir üst seviyeye taşıyabilecek önemli bir uğraşı da olabilir. Böyle durumlarda farklı yerlere sıçrama yapmak için sabırlı olmak lazım. Yalnız sabırla bitmiyor, gururunu da yenmelisin. Kendini ayaklar altına aldırmaktan bahsetmiyorum, "nerdeyim ben, burası zemin kat" dememek lazım. Asansör bozuksa, merdivenlerden çıkabileceğini bilmelisin, zor da olsa.
    Eğer bir yer seni tatmin etmiyorsa biraz bekle, sonra istediğin yere gitmek için hazırlık yap, yola çık, yoldaki olumsuzlukları ders olarak al yanına.
    İşini seversin ama işyeri seni sevdiğin gibi uğraşıları yürütmüyordur. Sen elinden gelenin en iyisini yaparak tecrübeni ve kimliğini kazan, öyle bir noktaya gel ki, işyeri sana muhtaç olsun. “Ben kimim ki bana muhtaç olacaklar” demek, zaten baştan ipleri bırakmak demektir.

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Emre, Bütün yazdıklarında çok haklı ve doğrusun.

    "Hakkını almak"tan kastım yalnızca parasal yönden tatmin olmak değildi. Çalışan hakkını; Yaptığı işte kendini gösterdikten sonra,taltif edilerek,terfi ettirilerek ya da başka bir şekilde de alabilir.

    Ve yine dediğin gibi amaç başarmak ve yükselmekse,en alt basamaktan başlayıp tüm olumsuzlukları da ders olarak yanına almışsan zaten yükseleceksindir. E para da gelecektir beraberinde.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  9. Çınar... Tüm çabalara karşı kazanç, tabiki ödüldür. Çalışmanın öteki yüzüdür para.
    Çocukların ödülü çikola ve şekerse, çalışanın ödülünün de bir anlamda para, kariyer ve başarıdır.
    İş görüşmelerinde genel olarak söylenir. "Para önemli değil, ben bu işi istiyorum."
    Kimi kandırıyoruz ki! Beş kuruş almadan, ne kadar çalışabilirsin!
    Tabiki çalışabilirsin, ama birine kanca takan bir parazit olarak. Yaşamak için, para gerekli.
    Bu da paraya bakış açısı :) Çok değerli yorumlarla geliyorsun Çınar, sevgiler.

    YanıtlaSil