23 Mayıs 2009

Birilerini Beklerken…

Birilerini beklemek, buluşma yerine ilk gelenin kâbusudur. Sağa sola bakar, saati kontrol eder, derin nefes alır ve telefona sarılırsınız. Cep telefonlarına anlamsız güvenimiz yüzünden, saatlere olan sadakatimizi kaybetmeye başladık.

Yine de ilk gelen siz olun buluşma yerine. Bu sizin güvenilirliğinizi belgeleyecektir. Peki, beklerken sinir harbi mi yaşayacaksınız? Nasıl değerlendirebiliriz zamanı?

Öncelikle huzursuz bekleyişten kurtulabilmek için kaşları çatmaktan vazgeçip, gülümsemeyi öğreneceğiz. Kaşları çatık bekleyiş, buluşma sonrası zamanın kötü geçmesine sebebiyet verebilir.

Sürekli saate bakarak dakikaları, hatta saniyeleri sayma alışkanlığından vazgeçin.

İnsanın en hareketli olduğu yaşarda, üzerinde taşınan vazgeçilmezler çoğalır. Buna rağmen erkeklerin çoğu, çanta taşımak yerine cepleri doldurmayı tercih ederler. Bence cinsiyet gözetmeksizin çanta taşınmalı.

Kitap, dergi, gazete vb. yayınlanmış hazineleri yanınızda bulundurun. Bekleme sırasındaki en iyi arkadaş, yazılardır. Okudukça zihin açılır, zaman su misali akıp gider.

Kâğıt ve kalemi, daima yanınızda bulundurun. Çevrenizdeki dikkat çeken ilanları, aklınıza gelen sözleri vs. şeyleri not alırken, aklın anlık boşluklarını gereksiz doldurmaktan kaçınmış olursunuz. Profesyoneller, kâğıt ve kalemi yanlarından eksik etmezler.

Bulmaca çözün. Bu sayede kelime daracığınız gelişir. Anlamdaş kelimeleri türetirsiniz aklınızda ve konuşurken sözleri unutma uyuşukluğundan kurtulursunuz.

Tespih, bazıları için vazgeçilmezdir. Öyleyse tespihi sallamadan, tane tane çekin. Gerçi biraz magandalığa işaret sayılmaya başladı ama şu stres toplarını düşününce, ne demek istediğimi anlayacaksınız. İnsanlar tespih seanslarında hem sözel, hem bedensel telkine geçer. Stres toplarını çevirme mantığı da buradan türemiştir bana göre.

O gün için, hatta haftalık ya da gelecek düşüncelerinizi göz önüne getirin. Böylece planlamayı öğrenir, şimdi ne yapsam monotonluğundan kurtulursunuz. Hatta beklediğiniz kişilerle birlikte neler yapabileceğinize karar verin. Sonra fikir birliğine varmak için vakit kaybetmezsiniz.

Müzik ruhun gıdasıdır. Gerçi bunu önermeye bile gerek yok. Çünkü bu tadı bilen için müzik dinlemeyi sağlayan çeşitli cihazlar, meraklılarının vazgeçilmezi olmuştur.

Fotoğraf makinesi bulundurun. Anlık unutulmazları yakalama şansınız olabilir. Zaten günümüzün teknolojik cep telefonları, anlattıklarımızın birçoğunu size sağlıyor.

Bunlar genelde bekleme anını doyuran şeylerdir.

Sizin de eklemek istedikleriniz olabilir.

Üretmeye başladınız mı?

Emre Türker

Picture: deviantart

12 yorum:

  1. tüm olasılıkları yazmış gibisiniz. kitap, müzik ve fotoğraf makinesi benşm vazgeçilmezlerim. ama bazen hiçbirşey yapası gelmiyor insanın ve bekleme süresi uzadıkça kaşlar daha bi çatılıyor. geçen gün beş dakika yerine otuz dakika bekledim mesela. hani hakikaten meyve verebilir insanlar. bu da bi çözüm yolu olabilir mi mesela? =) az gayret ve meyve..

    YanıtlaSil
  2. güzel bir yazı olmuş, çoğumuzun başına sıklıkla gelen bir durum bu... önerileeri beğendim ;)) benim tercihim müzikten yana, zaten her an her yerde müzik dinleyebilirim :))

    YanıtlaSil
  3. hehehe...ben çözümü hiçbie özelliğini kullanamadığım telefonuma e-kitap programı yüklemekte buldum...süperr çözüm...hatta gülse birsel filan yükledim..geldiğinde gülümsüyorum beklediğim kişi:))

    YanıtlaSil
  4. birisini beklerken yaptığım tek şey müzik dinlemek :)beklerken diyorum bu konuyla ilgili ufak bişi eklemek istiyorum ne bekletirim nede beklemekten hoşlanırım hatta nefret ederim ama her defasında bekleyen ben olurum ve bu duruma fitil olurum.. ya neden insanlar dedikleri saatte sözleştiği yere gelmezler sorarım size nedennn???

    YanıtlaSil
  5. ebet çok doğru bu! bazen ööle şeylere tanık oluyoruz ki,ah tam fotoluk diorum.an'ı kaçırmamak gerek

    YanıtlaSil
  6. DEZ… İlginç :) Zaten sıkıldıkça insanın bir şeylerle oyalanma düşüncesi kararıyor.
    Bunalımda yalnızlık bundan kaynaklanmakta.
    Ağaç olmak ve meyve vermek! Kim tadar ki meyveleri :)

    Geveze… Müzik, beğeni türüne göre kişiye yapılan bir terapi.
    Modern hastanelerin psikolojik hastalarına kullandığı yöntem.
    Ben, çiçeklere, beslediği hayvanlara müzik dinleten kişiler tanıyorum.
    Sonuç aldıklarını söylüyorlar.

    yesari… Bir kitapta söyle yazıyordu,
    bir gün bir satıcı, iyi bir fiyat farkıyla üst model ürünü müşterilerine satıyordu.
    Ama müşterilerden biri, üst modelde kendisine anlatılan özellikleri düşündü.
    Fiyat farkına değmezdi, çünkü alt model işini görmeye yetiyordu.
    Mantıklı olanı yapıp işine yarayanı aldı, parasının büyük bölümü cebinde kaldı.
    Telefonlar da böyledir, hastalık halinde, her yeni modele atlar insanımız.
    Ben, çok basit modeller kullanıyorum. Sadece arama yapıp mesaj gönderen cinsten.
    e-kitap olayı güzel bir fikir, hiç yoktan, elde bir şey bulunmazken, mükemmel çare.
    Ben zorda kalmadıkça e-kitap okumuyorum. Kitabın kokusunu hissetmek, eline alıp sayfalarında gezinmek isteyen biriyim. Hatta netten bakındığım gazete sayfaları da,
    Aynı şekilde satın aldığım kâğıtlar kadar tatmin etmiyor.
    e-kitaplarda, telefonuna yüklediğin gülse birsel’inki gibi, tatlı köşe yazıları yazan kişiler tercih edilmeli ki, kısa zamanda yazının bütününü sindirebilesin.

    Kelebeğin Ömrü… Bugün anladığım kadarıyla, insanların ilk tercihi müzik oluyor.
    Kitap okurken müzik dinlemeyi başaran insanlara hayranım. Ben ikisini bir arada götüremiyorum. Özellikle sözlü müzikleri… Kelimeler birbirine karışıyor düşüncelerimde.
    Senin dakik biri olabileceğini tahmin ediyorum, çünkü samimi ve karşındakini kırmak istemeyen bir tavrın var. Ben de öyleyim.
    Neden insanlar söz verdikleri saatte gelmez? Çünkü herkes bizim kadar takmaz olayları, bazıları bencillikten, bazıları “ben bekleyeceğime o beklesin” düşüncesinde, bazıları üşengeçliğinde, bazıları da telefonuna olan güveninden. Biraz da kişilikle alakalı. Olsun ömrümün kelebeği, sen hiç istifini bozma, böyle daha iyisin, seni böyle tanımak istiyorum ben. :)

    shenem… Bir gün bir kamyonetin, köprü yolundan aşağıdaki yola düşmesine tanık olmuştum.
    Keşke fotoğraf makinem olsaydı diye düşündüm, çünkü tam anlamıyla olayı gören ender kişilerden biriydim. Anlattığım kötü bir olay ama bunun yanında öyle kareler yakalıyorum ki, görüntüyü karelediğim an’a hayran kalıyorum. Fotoğraf makinesi, gerçekten büyük bir icat.

    YanıtlaSil
  7. Çevreden gelip geçen insanların yüzlerini, davranışlarını incelemek gibi kötü bir alışkanlığa sahibim, bence kötü değil ama öyle saf saf bakınca noluyooo oluyor insanlar, şu küçük dergilerden taşıyorum birde pratik...

    YanıtlaSil
  8. Pelince… İnsanları izlemeyi ben de seviyorum. Dışarıdan gözlediğinde:
    Ne hissederler, neler düşünürler, nereye gidip, nereden gelirler.
    İşte bunları da eklersen gördüklerine, yeni hikâyeler çıkıyor üretkenlik adına.
    Ve daha iyi tanıyıp, daha iyi analiz ettikçe, daha iyi anlaşıyorsun çevreyle.
    Dergi işi çok güzel. Yeterli miktarı ayırabilsem,
    Aylık yayınlanan tüm dergileri alacağım nerdeyse :)
    Pelince, yorumuna bakılırsa, sen yaşamayı çoktan öğrenmişsin,
    tatbik ediyor ve anlatıyorsun çevrene.
    Düşüncelerine değer verilen biri olduğuna emin olabiliyorum.

    YanıtlaSil
  9. Evet hem kitap okuyup hemde müzik dinleyenlere hayranım hatttaa ben arabada kitap okuyanlarada hayranım ben okuyamıorum yaa miğdem bulanıyoo :(

    Canım benim ,benim için sölediğin güzel sözlere teşekkür edrim ama istesemde değişemiyorum zaten

    YanıtlaSil
  10. Kelebeğin Ömrü… Aslında aynı sorunu ben de yaşıyorum.
    Pratik kutularda minik nane şekerleri satılıyor. Onlardan aldım.
    Daha önceden nane şekerinin mide bulantısını bastırdığına inanmıyordum ama
    Onlardan 1- 2 tane yutunca, hiçbir sorunum kalmadı.
    Şimdi otobüslerde rahatlıkla yazı okuyabiliyorum. Dene istersen.
    Değişim, gereklilik arz etmiyorsa, yaşanmamalı. İyi niyet, değişmemeli.
    Kendin olarak kalmaya devam et sevgili kelebek.

    YanıtlaSil
  11. düşündümde: yahu birini beklemeyeli baya uzun zaman olmuş:(
    ama beklediğin yere de bağlı..eger kafede beklersem kıtap ve sigara..Yok durakta yada köşe başında beklersem elimde telefonumla millete bakarak beklerim..:d
    kulaklıkla müzik dinlemeyelı baya oldu.ya ben sevmıyorum artık.çünkü ınsanlar 2 dk lık yolda bıle kulaklıkla dolaşıyo.hatta bişey sorsan duymuyolar, dünyadan kopuk gibi bi hallere bürünuyolar.oyüzden artık o huyumdan vazgeçtim.(yalnız ist.bula gıdince yapıyorum.hanı yollar uzun ya ondan:))

    YanıtlaSil
  12. KaRaMeL... İstanbul’a ilk geldiğimde, şehir içinde kaybolacağını düşünen biriydim.
    Sonra şehir bana sıcaklık konusunda küçücük geldi, şehir kayboldu buz gibi havasında.
    Düşündüm, oraya yetiş, buraya yetiş, nefessiz kal suyu kana kana içeme. Eee???
    İşte o zaman dedim: “sıkılacak ne çok şey buluyoruz ama alternatif üretmiyoruz.”
    Pozitif fikirlere adapte etmeye çalıştım kendimi, fakat halen bocalıyorum.
    Bu İstanbul içindi :) Çiftlikte yaşama hayalim vardır. Çünkü bekleme derdi, arama derdi çok yok. Aradığın kişiler çok uzakta değil, çünkü bağlantı noktası zaten küçük.
    Müzik konusunda ben de biraz uzağım bu ortama. Sesleri duyamamak rahatsız ediyor.
    Bu konuda hemfikiriz. Sigara hem dostum, hem düşmanım ama bırakmıyor peşimi.
    Senin de kitap ve sigarayı yol arkadaşı edinmen gibi benimkisi.

    YanıtlaSil