
Kullanılmayanın kaybedilmesi, hemen her alanda karşımıza çıkar. Darwin’in evrim teorisi gibi tartışmalı düşünceler bile, insanoğlunu araştırmaya zorlamaktadır. Aklımız; kullandıkça gelişen, kullanmadıkça zayıflayan bir oluşumdur. İnsanoğlunun aklı; aldığı eğitim, düşünce, teorik ve pratik çalışmaları sayesinde gelişmektedir. Her biten sonucun ardından, yeni sona uzanan bir başlangıç kapısı açılır. Bu böyle sürüp gider, ta ki vazgeçene kadar…
İşleyen demir pas tutmaz. Hayatı boyunca düşünmekten, hayal kurmaktan ve uygulamaktan vazgeçmeyenler, yaşam için önemli izler bırakır. Gerek öğüt dolu sözleriyle, gerek fayda içeren soyut veya somut fikirlerle, geride kalanlara kolaylık sağlarlar. Bu tip kişilerin unutulması zordur. Öyle ya; bugün son nefesinizi verseydiniz, aileniz ve yakınlarınız dışında sizi kim hatırlardı? Bu soruya hangi biriniz net ifadeyle “düşüncemi benimseyenler”, “şirketimdeki çalışanlar”, “yardım eli uzattıklarım”, hatta “icatlarımı bilen herkes” gibi yanıtlar verebilir?
Yaşayan toplumun büyük çoğunluğu, hazır yiyicidir. Bu sözlerle anlatılan,
asalaklık değil elbet. Başkalarının fikirlerini uygulayan, onların izinden giden, yeni bir başlangıçtan korkanlardır. “Memur zihniyeti”, buna en uygun sözdür. Çünkü genel anlamda düşünülen; “işini yap, başka şeye karışma” “işten eve, evden işe” “garanti iş” tarzı düşünceler, bunu ifade eder. Devlet memurluğu, ortalama yaşam standartları içinde önemli bir görevdir. O nedenle anlatımdaki zihniyet mecazi olup, memuru hedef almaz. Anlatmak istenen şey, farklılık arayışındakilerin düşüncesiyle alakalıdır. İleriyi görmeye çalışan, her noktaya ayak basan ya da üzerinde düşünülmeyen alan bırakmayanlar, yaşamda pek nadir görülen kişilerdir.
İster memur ol, ister işçi,
İster zor geçinen biri ol, ister çalışan veya patron,
Ama asla aklını kullanmaktan vazgeçme…
Spor yaparak, düzenli beden aktiviteleri ve besin takviyesiyle, kaslarını geliştirirsin. Buna eşdeğer olarak;
— Bulmaca ve oyunlarla, aklını zinde tutarsın.
— Kitap okuyarak, kelime haz(ine)neni geliştirir, düşünce ufkunu genişletirsin.
— Yazarak, öğrendiklerini pekiştirir, uygulamada kolaylık sağlarsın.
Fakat bunların hiçbirini yapmazsan; hantal, keyifsiz, stresli, sürekli dinlenme ihtiyacı duyan, televizyon aşığı biri haline gelirsin. Kullanılmayan akıl, fikir, düşünce ve zihin gibi beyinsel kavramlar, zamanla körelir. Araştırmalar, düşünsel anlamda kendini geliştiren ve yaşamında mutluluk arayanlarda, Alzheimer hastalığı (hareket, düşünce ve zekâ işleyişinde bozulma, gerileme.) riskinin azaldığını göstermektedir.
Ünlü düşünürlerden Sokrates’in, “Bildiğim tek şey varsa, o da hiçbir şey bilmediğimdir” cümlesini hatırlayalım. Hayatta öğrenme işi, mezara kadar devam eder. Bazı insanların yaşamdaki son sözleri, onların veda ederken bile düşündüğünü gösteriyor. Hayat; öğrendikçe güzel, bildikçe anlamlı, uyguladıkça daha kolaydır.
Emre Türker