20 Şubat 2011

Ne Zaman Yardım Ediyoruz?


Yardım Eli Uzatmanın Sosyal Psikolojisi
Olay 1: Yaklaşık 10 yıl kadar önceydi. Gecenin bir vakti, yanında iki kızla yürüyen genç, cadde ortasında birkaç kişi tarafından saldırıya uğruyor. Etraftan geçenler, sadece uzaktan seyirci. Koşarak olay yerine gidiyorum. Araya girdiğimde, onları ayırmak hayli vaktimi alıyor. Birkaç yumruktan nasibimi alsam da, olayı yatıştırmayı başarıyorum. Çevredekiler sessizce oradan uzaklaşırken, çocuk bana teşekkür ediyor.

Olay 2: Taksim meydanındaki dolaşırken, uyuşmuş beyinleriyle, fast-food’ların birinde yemek yiyen Japon turistleri rahatsız eden bir grup tinerci görüyorum. Yine kimse müdahale etmiyor. Onları engellemeye çalışırken, çocuklar bana musallat oluyor. 2-3 derken, bir ordu gibi çoğalıyorlar. Biri elindeki şişeyi kırıp üzerime saldırmaya yeltenince, işin renginin değiştiğini anlayarak, oradan uzaklaşıyorum. Yine kalabalık için bir eğlence, arkadaşlarına anlatacak bir hikâye çıkıyor. Fakat kimse karışmıyor. Hatta yardımcı olduğum Japon turistler bile.

Bunun gibi olayların çoğunu yaşıyor veya duyuyorsunuz. Peki bunun sebebi nedir? Neden kimse yardım etmiyor? Cevap için, yine bir olayla anlatıma devam edelim.
Yıl 1964. New York’un Kew Gardens semtinde bir gece vakti, 29 yaşındaki Kitty Genovese (Catherine Susan Genovese), bir adam tarafından saldırıya uğruyor. Bıçak darbeleriyle birlikte canı yanan kadının imdat çığlıkları üzerine, komşu evlerdekiler ışıklarını açarak camdan bakıyor. Bir an panik yaşayan adam korkarak kaçmaya başlıyor. Kadın yaralı olarak kurtulmaya çalışıp ilerlemeye çalışıyor. Fakat kimse kadına yardım etmiyor. Durumun farkına varan saldırgan, geri dönerek Kitty’ye tekrar saldırıyor. Bıçak darbelerine devam ettikten sonra tecavüzle sonuçlanan olayın ardından saldırgan kaçıyor. Kitty Genovese, toplumun kayıtsızlığı yüzünden feci şekilde can vererek hayatını kaybediyor. Üstelik tüm bu yaşananlar, yarım saatten fazla sürüyor. Olay bittikten ve iş işten geçtikten sonra, polis olay yerine geliyor. Saldırgan yakalanıyor ama yaşanalar, kara bir leke olarak tarihe kazınıyor.

Yukarıdaki içler acısı yaşananlar, sosyal psikolojide, örnek amaçlı ders programlarına alınmış bir olaydır. Kitty Genovese vakasını en az 38 kişi görmüş, ancak herkes “biri mutlaka polisi aramıştır” diyerek olaydan uzak durmayı tercih etmiş.

Yakın çevremizde gördüğümüz, duyduğumuz ya da karşılaştığımız bu olaylar, kırsal bölgelere oranla büyük şehirlerde daha fazla yaşanıyor. Kasabadan kente göç etmişseniz, bu kayıtsızlığı mutlaka fark etmişsinizdir. Çünkü büyükşehirlerde yaşayan insanlar; “bulaşma, sana da zarar gelebilir”, “şahit yazarlar” ya da “biri mutlaka yardım eder” gibi düşüncelerle, ortamdaki kötü olaylardan mümkün olduğunca uzak kalmaktadır. Oysa sorunu biz yaşıyorsak, “neden kimse bana yardım etmiyor?” cümlelerini dile getirirken, izleyici rolünü hiç aklımıza getirmeyiz.

Olay 3: Babam caddede yürürken kavga eden iki genç, bir şekilde babamı ortaya alıyorlar. Bir yandan babamın üzerini yoklayarak, para bulmaya çalışıyorlar. Babam durumu anlayarak hemen iki çocuğu kendisinden uzaklaştırıyor. Zaten olayı organize eden en az 4-5 kişi. Diğerleri güya çevrede olayı ayırmaya gelen, fakat özünde karmaşaya neden olup soyguna ortak olanlar.

Son anlattığım olay, yaşananların ciddiyetini sorgulama durumunu dile getiriyor. Yani “bulaşma, sana da zarar gelebilir.” cümlesinin destekleyicisi.

Büyükşehirde nüfus çoğaldıkça, bağlar zayıflıyor. Toplumdaki bağlar zayıfladıkça, suç oranı artıyor. Üstelik kayıtsız kalma oranı, inanılmaz derecelere ulaşıyor. Hatta bazı vakalarda suçlular, kanunların zayıf veya açık yönünü kullanarak, durumu lehine bile çevirmeyi başarabiliyor.

Yardımseverliğin birçok etkeni var. Bunlar, iyi-kötü ruh hali gibi kişisel psikolojik sebeplerden, sosyal ortamdaki etkenlere kadar birçok ayrıntıyı içermektedir. Merhamet duygusunun bilimsel araştırmalar sonucunda, ilkokul çağlarında ortaya çıktığı belirtilmiştir. Ne yazık ki bu duygu, toplum içinde zamanla değişime uğrar ve ortamın değer yargısına göre şekillenir.

Emre Türker

7 yorum:

  1. Ya SAT Komandosu Yzb Zeki Şen'i bıçaklayan tinerciler?

    Kitty Genovese olayını bilmiyordum. Ne kadar içler açısı.. 38 kişiden bir tanesi olsun polisi arasaymış kesinlikle ölmeyecekmiş. O sapık bu olayı aklına kazıyıp sonrası için daha bir cesaretlenmiştir kesin.
    Tüm potansiyel suçlular bu duyarsızlığın farkında ve ona göre davranıyorlar.
    Zaman zaman bazı imkanlar ve etkinlikler için özensem de ''İyi ki büyük bir şehirde yaşamıyorum,'' dedim bu yazından sonra...
    Merhamet duygusu eksilmemiş,senin gibi duyarlı insanların çoğalabilmesi dileğiyle...
    Eline sağlık bemolcüm...

    YanıtlaSil
  2. Zeugma… Merhamet duygusunu ailelerden alamayanlar için, sen de bir ışıksın bana göre Zeugma. Her şeyden önce öğreten kişisin. Bu memlekette saygıyı hak etmeyenlere inat, sayılı eğitimcilerden birisin. O nedenle merhamet duygusunu seninle tadan birçok öğrencin olduğuna inanıyorum.
    Her şeyin iyisi kadar kötü yönü de oluyor. Küçük yerde büyük şehri, büyük yerde toprak kokusunu arıyorsun. İnsan olarak hep bir arayış içindesin yani.
    Yaşanan olaylar, duyarsızlığın rengini gösteriyor. Ne kadar renkli bir duyarsızlık oluşursa, o kadar karanlık bir gelecek başlayacaktır.

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Hayal Bemol, ne yazıkki bu vurdum duymazlık hayatın her alanında karşımıza çıkıyor. Herkes merakından bakıyor sadece, ne polis ne abulans aramak kimsenin aklına gelmiyor! Yada yanlışa karşı çıkmak!

    YanıtlaSil
  4. Bu duyarsızlık hali o kadar sık yaşanıyor ki... Ben karakolun çok yakınına dilendirilen çocukları gördüğümde karakola girip neden bu duruma müdahale etmediklerini sordum ve aldığım cevap şuydu: bu bizim değil zabıtanın görevi! O topu ona atıyor, diğeri de ona...

    YanıtlaSil
  5. ]-[erbiRenk… Seyircilerin aklına gelmemek bir yana, çoğunun işine gelmiyor. Yardım etmenin ucunda aranan çıkarcı düşünceyle de alakalı. “Eğer bu olaya karışırsam, bana ne faydası olur ki’ gibisinden. Bir de şu muhabbet vardır. “Sen ne karışıyorsun ki!” cümlesi, hem olayı çıkaranlar, hem de bizim yakınımızdakiler tarafından söylenir.

    K.C.S… Evet. Bu da görev tanımıyla ilgili, kimin neyi yapması, ne ile ilgilenmesi ve nasıl yardımcı olunması gerektiğiyle ilgili ayrı bir parantez açtırıyor. Zaten herkes her şeyi, doğru ve olması gerektiği gibi yapsa, dünya kusursuz olmaz mıydı? Bizler doğruları uygulayarak ve durumu anlatarak, hata payını en aza indirgemeye çalışıyoruz ki, sen de uyarınla bunu gerçekleştirmeye çalışmışsın. Duyarlı olmaya devam et. Kimse ilgilenmese bile.

    YanıtlaSil
  6. Aslına bakarsanız bizde bu durumda suçluyuz.Biraz özeleştiri yapalım,büyük bir kavganın ortasında hangi birimiz girip,olayı yatıştırmaya çalışırız..??
    Açıkcası ülkemde hakkımı rahat rahat ayırabilecegimi bilsem...Ya da devletin bu olaydan sonra beni koruyabilecegini...

    YanıtlaSil
  7. Timeout… Anlatmak istediğimiz de, senin söylediklerinle uyumlu şeyler. Yani kim bu cesareti gösteriyor veya göstermesi gerekiyor? Açıkçası, kavga ile toplu eylem sonrası çıkan çatışmaları da karıştırmamak gerek. Anlatmak istediğimiz konu, yapılması gerekenin özgeci davranış (beklentisiz yardım) olduğu, fakat toplum içindeki öğrenilen/öğretilen kavramla bağlantılı olarak, özveriden uzaklaştığımız konusu.

    YanıtlaSil