Metroda, hızla araca binmek isteyen kişilerden biriydim. İçerisi çok kalabalıktı. Köşedeki beşli koltukta, tanımadığım insanlarla yan yana oturmaktaydım. Demirlere tutunmaya çalışan yaşlı bir adamı gören yanımdaki genç, ona yer verdi. Fakat ayakta duran bir çocuk, koşarak boşalan yere oturdu. Yaşlı adam hamle yapmış ama oturamamıştı.
Çevrede ilk oluşan düşünceler: “Saygısız”, “Allah seni bildiği gibi yapsın”, “sana mı yer verdik”, “düşüncesiz” vs. Açıkçası benim de ilk kafamda beliren, “olacak iş değil” cümlesiydi. Biraz düşündüm. “Acaba?” dedim, “başka bir durum olabilir mi?”
Bir arkadaşım anlatmıştı. —Geçen gün otobüste, ayakta kalmış yaşlı bir adam, önündeki koltukta oturan gence, “saygısız herif, utanmıyor musun yaşlılar dururken orada oturmaya” der. Çocuk ise ayağındaki protez bacağı göstererek, “ben memlekette senin gibi düşüncesiz ve önyargılı adamlar olduğu için utanıyorum amca, gel buyur otur, ben böyle de ayakta durabilirim” diyerek kalkar. Fakat o koltuğa uzun süre boyunca, yaşlı adam dahil kimse oturamaz. — İşte bu olay aklıma gelmişti. Bilmediğim bir durum için sükûnetimi korudum. Sonra ayağa kalktım ve ayakta kalan yaşlı adama ben yer verdim. Böylece yaşlı adam ve hızlı adımlarla onun yerini kapan genç, yan yanaydı.
15 dakika sonra, son durağa geldik. Yaşlı adam ayağa kalktı. Sonra yanında oturan gencin kolundan tuttu ve birlikte dışarıya doğru yürüdüler. Fark ettim ki, çocuk zihinsel özürlü. Yaşlı adamla beraber gelmiş. Yaşlı adam ona destek oluyor…
Olur olmaz kaç kişiye kızıyoruz? Kaç kişi sinirimizi bozuyor? Kaç olay yaşanıyor ve biz kaç olayı doğru yorumluyoruz? Aslında gördüğümüz birçok olayı, kültürümüzde yer etmiş durumlara göre değerlendiriyoruz. Yorum yapmıyor, direk yargıya geçiyoruz. Belki de sırf bu yüzden, asılacak adamları serbest bırakıp, gerçek suçluları asabiliyoruz.
Gördüklerimize nefretle yaklaştıkça, nefreti buluruz. Sevgiyle yaklaştıkça, sevgiyi... Yani neyi verirsek, onunla karşılanırız. İstisnalar yaşanır elbet. Fakat bazı istisnaların ardında, bizim bilmediğimiz doğrular yatabilir.
Hayata bakış açınızı değiştirin!
Emre Türker
Picture: deviantart
Bu dersi unutmayacağım.
YanıtlaSilbazen bende yapıyorum böyle ani ataklar evet düşünmeden tepki vermemek lazım
YanıtlaSilProtez bacaklı çocuk hikayesi zihnime iyice kazınmış durumda sayende Emre.
YanıtlaSilToplum içinde sert tepkiler vermeden önce aklımıza takılanı sakin bir biçimde kişi ya da kişilere sormak gerekiyor öncelikle. ''Eğer anormallik sürüyorsa o tepki mutlaka ortaya koyulmalıdır'' diye düşünüyorum...
Yaşadığın olay yaşamı sorgulamak adına müthiş bir örnek..
Teşekkürler, sevgiler...
Gerçekten güzel bir konuya değinmişsin.Biz zati kendim yaşadım ben bu olayı.Bir dönem ayağım kırılmıştı ve ameliyat geçirmeme neden olan ağır bir kırıktı.Bu sebeple ayağımdan sorun yaşadığım o günlerden birinde.( deynekleri atmıştım ama hala ayakta durmak zor geliyordu.)Yaşlılardan birinin hışmına uğramıştım.O zamanlar insan durumundan da utanıyor yani.Annemle birlikte bindiğimizden o savunmuştu beni.Hem kalkamamak üzdü beni hemde karşıdan böyle bir tepki görmek.Şunu da yazmadan geçemeyecem değnek kullandığım dönemde göz göre göre yer vermeyen insanlarlada karşılaştım.O zamanlar çok şaşırtmıştı beni bu durum.Şimdi engelli insanların ne hissettiğini daha iyi anlıyorum.
YanıtlaSilİnsan olun biraz... Yaşam devam ettiği sürece, alacağımız çok ders olacak.
YanıtlaSilÇılgın Mevdoş... Zamanında ben de ani ataklardan çok çektim. Yıkılmaz dediğim ama defalarca sarsıntı yaşayıp yıkılan önyargılarım, arada sırada belirip kayboldular. Hepsi aşıldı bir şekilde. Arada bir bu tarz örneklerle dolu gelişim kitapları okumak gerek. Bazı noktaları bizlere hatırlatabiliyorlar.
Zeugma... Hayatta ne zaman ders alıyorsun biliyor musun? Hayata ders olarak baktığın zaman. Yoksa, sabit kafayla baktığında, yaşadığın örnekler seni bir yere götürmüyor. Arkadaşımın o yaşanmış hikâyesini, bana yaklaşık 15 yıl önce anlatmıştı. Halen dahi unutmadım. Hikâyenin bütününü, tam anlamıyla hatırlıyorum. Artık yaşadığım olayları, ruhumun kütüphanelerinde arşivliyorum. Değerli yorumun için ben teşekkür ederim Zeugmacım.
huyumkurusun… Duyarlılık, başta aileden kazanılır. Sonrasında çevre ve okul gelir. Nasıl görürsek, öyle devam ediyoruz. Toplum olarak, komşuluk, aile ve arkadaşlıklara önem vermemize rağmen, duyarlılık konusunda kötü bir durumdayız. Birine laf söylerken, başka bir gün aynı şeyi biz yapıyoruz. İğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batırmıyoruz. Tüm iğneleri çevremizdekilere saplıyoruz. Umarım bu olumsuzluklar değişir. Bir gün, örnek bir toplum oluruz belki de…