İstanbul’un belediye otobüs duraklarından birinde, otobüs bekliyordum. Genel anlamda yorgun değilsem, durak içinde yer alan oturaklarda pek bulunmam. Durağın arka tarafındaki yer alan ilköğretim okulunun alçak duvarında oturmuş, dinleniyordum. O anda durağa, bedensel engelli bir genç geldi. Kıyafeti ucuza çalan, çevresine zararsız, aile terbiyesi aldığı belli, kendi halinde bir genç… Durağa yaklaştı. Onu görenler, bir dilenci görmüşçesine uzaklaşmaya başladı. Çocuk bir süre camekânla çevrili durağın direklerine tutunup, ayakta kalmaya çalıştı. Oturaklarda oturanların hiçbiri, yer vermek üzere kılını kıpırdatmadı. Sonra engelli genç, durağın yakınındaki ağacın kenarına yaklaşıp, yere çöktü. Belli ki dengesini sağlayamıyordu. Bu arada otobüs beklemekte olan kalabalık, duyarlılıktan uzak, ruhsuz bir surat ifadesiyle gence bakıyordu. Ayakları tutmayan gençle, bir ara göz göze geldik. Ona gelmesi için işaret ettim. Yanıma gelip oturdu. “Selam” dedi. Gülümsedim. “Buradan Beyazıt’a otobüs var mı?”
Beyazıt’a otobüs vardı ve ben, gelecek otobüsü tarif ettim. Hatta onun otobüsü gelene kadar bekledim. Kolundan tutup destek olarak, otobüse binmesi için yardım ettim. Karşılıklı gülümseyerek el salladık birbirimize. Durağa döndüm, herkesin suratı sirke satıyordu.
İyi niyetli halkımızın duyguları yıllar içinde öyle sömürülmüş ki, herkes birbirine potansiyel hırsız veya dilenci gözüyle bakmaya başlamış. Selam veren borçlu çıkmış. Yardımcı olmak isteyenler, sonunda bir fayda beklemiş. Eşyalarını emanet edenler, bir daha emanetçilerini bulamamış. Hal böyleyken özellikle büyükşehrin zavallı görünüme sahip insanları, duyguları sömüren tipler olarak halkın zihnine yerleşmiş. Fakat unutulan bir şey var! Gerçek ihtiyaç sahipleri, genel olarak sizden direk bir şey istemez. Sizin duyarlı olmanızı bekler. Duraktaki engelli gencin de durumu böyleydi.
Hayatta bazı engellerle yaşamak zorunda kalan insanlara acıyarak bakmayın. Onlar bu durumu kabullenmiştir. Onları üzen, düşüncenizden koparak suratınıza ve sesinize yansıyan zavallı ifadelerdir. Eğer bir mazeretiniz, bir aceleniz veya özel bir sebebiniz yoksa, onlara duyarlı davranın. Yüzlerine acıyarak değil, gülümseyerek bakın. Görmeyen gözlerin yol göstericisi, tutmayan bacakların değnekleri olun. Engelleri kaldırmak için sanal alemde sosyal siteleri beğenmek veya sanal üyeliklerle çoğalmak yetmez. Eyleme geçmelisiniz...
Hepinize sağlıklı günler dilerim.
Emre Türker
Picture: deviantart
Uzun zamandır özlenen hayalbemol yazılarından biri derken, fena oldum, gözlerim doldu, bir yandan sağlığıma, öte yandan duyarlılığımı yitirmediğime şükrettim Emrecim, sağol...
YanıtlaSilDuyarsızlık kadar dayanamadığım bir şey azdır şu hayatta, ve toplumsal duyarsızlık da gittikçe artıyor imkansızlıklar zamanında, ona yanıyorum.
gözlerim doldu,çok ama çok haklısın.duyarlığın için seni kutlarım.
YanıtlaSilYürekten kutluyorum. Doğru olanı yapmışsınız.
YanıtlaSilİnsanımızın neden böylesine duyarsızlaştığını açıklasanız da onlara hak veremiyorum. Ne olursa olsun insan yanımız harekete geçmeli. Kimin ne olacağı hiç belli olmaz. En yakınlarımız ve kendimiz de o durumlara düşebiliriz. ''Ne ekersen onu biçersin'' atasözü çok doğru. O durumlara düşmeden de o insanları anlayabilmeliyiz. Örnek davranışları asla bıarakmayalım ki tamamen duyarsız bir topluma dönüşmeyelim.
Duygu sömürgecileri o kadar arttı ki insan ister istemez uzak duruyor. Ama yaklaşımınız çok doğru "gerçek ihtiyaç sahipleri genel olarak veya direk sizden hiç bir şey beklemez" ve ben kendi adıma söylemem gerekirse duygu sömürgecileri yüzünden kimselere inanamaz oldum. Duygu sömürgecileri, umut tacirleri v.b tüm sömürgeçler insanlardan çok ama çok fazla şey alıp götürüyor. Kimse bunlara paye vermese gerçek ihtiyaç sahipleri daha belirgin belirgin bir şekilde ortaya çıkacak sanırım.
YanıtlaSilÇok güzel bir paylaşım olmuş. Toplumumuz gerçekten o kadar duyarsız ki , bu hikayeleri okuldukça üzülüyorum..
YanıtlaSilHerkes sadece "kendisi" ile meşgul ne yazık ki.
YanıtlaSilİnsana yakışmıyor bu kadar duyarsız olmak, kesinlikle katılıyorum ama gene de bazen durup o tavıra da empati yapıyor ve "kimbilir neler geçti başından bu kadar taşlaşana kadar" diye düşünüyorum... Aksi halde bu kadar duyarsız kalınabiliyor olması bana hiç normal gelmediği için belki de.
Sevgiler
"gerçek ihtiyaç sahipleri genel olarak sizden direk bişey istemez,duyarlı olmanızı bekler."ne denir ki gerçekten çok yerinde bir yazı,süper bi tespit.
YanıtlaSilgenel anlamda birçoğumuz "büyükşehirlerin" küçük insanlarıyız
Dostum Allah senden razı olsun sen olmasan o gençle kimsecikler ilgilenmezdi emin ol.
YanıtlaSilLafa gelince duyarlı ve sıcak kanlı bir milletiz ama gün geçtikçe bu sözler anlamını yitiriyor.İnsanlığımız yerini robotlaşmaya duyarsızlaşmaya bırakıyor.
Hiç değişme hep böyle kal...
Duyarsızlar Durağı deyince; henüz 1 ay oldu olmadı, TV'de rast geldim. Sen de izlemiş olabilirsin. Genç bir çocuk sevdiği kızın annesine durakta peş peşe bıçak darbeleri sallıyordu (sokaktaki kamera kaydetmiş). Kadın kanlar içinde, çocuk devam ediyor. Ve inan etraftaki kalabalıktan hiç kimse bırak yardım etmeyi, bakmıyordu bile. Ve öldü kadın. Duyarsızlığın bu kadarına pes demek bile yetersizdi. Resmen kanım dondu !
YanıtlaSilNe hale girmiş insanlar böyle Emrecim?
Duygularını mı aldırmışlar, ruhlarını insanlıklarını mı çıkarıp atmışlar kökten, bilemedim :(
Senin örneğin de çok feci. Vicdansızlar ordusuna rastlamışsın ki içlerinde kim bilir kaçı bahsettiğin o sanal derneklere üyedir bence.
ya ben katiyyen anlamiorum boyle insanlari! ne saniolar acaba? bi sabah aniden uyansalar ve bacaklari tutmasa, inme inse, gozleri gormese, ya da bi yerinde bi bozulma bi asinma olsa ve ayni duruma dusseler, ya da aniden bi kaza, ve disari cikmak icin tekerlekli sandalye, koltuk degnegi gibi seylere ihtiyac duysalar, ve disari ciktiklarinda birden bire insanlar kacmaya baslasa, gozlerini belertmeye baslasa, gostere gostere aciya aciya merak icinde bastan asagi suzseler, acaba ne hissederler?
YanıtlaSilaniden bi gun hepimizin yasayabilecegi durumlar bunlar! allah birazcik akil fikir tez elden!
Eliza Doolittle… Keşiflerle getirdiği kolaylıklar, insanları rahata alıştırırken, bir yandan da duygusuzlaştırıyor. Günceli takip etmek, bunun yanında geçmişi de unutmamak lazım. Ben öyle yapıyorum, böylece kendimi kıyaslayabiliyorum. Fakat toplumda kaç yüzdeyle duyarlıyız? Yarın biz aynı durum düşsek ne düşünürüz? İşte bu, en son düşünülen konu…
YanıtlaSilJacqueline… Yaşam, kimine bir şeyler öğretirken, kiminden bir şeyler koparıyor. Aslında ikisi bir döngüde devam ediyor. Yaşam tecrübesi, doğru olanı bünyemizle katmakla mümkün. Sanırım olgunlaşmak böyle bir şey. Teşekkürler.
Begonvilli Ev… Herkesin yanlışları olabilir. Yanlış veya hata, doğruya ulaşmakta önemli bir tetikleyicidir. Fakat bazı yontulmamışlar vardır, ne kadar törpülersen törpüle, yine aynı tas aynı hamam. Sana sirke satan suratlara sen yine de gülümsemeye devam et. Bir gün bir şeyler değişir ve o gün gülümsediğimiz için kazananlardan oluruz, hiçbir şey kaybetmeyiz, merak etme…
HerbiRenk… Kötü olanı düzeltmeye çalışan bir toplum, mutlaka başarıya ulaşır. Fakat “kötü her şey” diyerek felaket tellallığı yapan, “bu millet adam olmaz” sözleriyle küfür edene bir küfür de ben sallayım” mantığını güden, “böyle gelmiş böyle gider” diyerek koyunların arasında yerini alan toplumlar, ya söner, ya da gerilerde sayıklar durur. Boşver, biz olaylara empatiyle yaklaşmaya devam edelim.
αѕαннαяα… Nasıl bakarsak öyle görürüz. Üzülme, yüreğini ferah tut. Hikâyeler paylaştıkça güzelleşir. Sen gülümseyerek uzan, ruhunu üzüntüyle boğma. Anlayışlı yüreğin hep sağlıklı atsın, sevgiler…
Sokak Kedisi… “Kimbilir neler geçti başlarından” Evet. Güzel yaklaşım. Biraz da eğitim. Duyarlı bir toplum için, önce aile, sonra çevre ve ardından okul devreye girerek, bazı şeyleri doğru yola koymalı. Fakat bu konumlarda bir yerde tren genel olarak raydan çıkıyor ve o durumda, başlarından bir şeyler geçiyor malesef.
YanıtlaSilArsızkedi... Büyükşehrin küçük insanları, iyi bir yakalanmış düşünce yapısı. Dünyada bir taş parçası, evrende ise toz parçası sayılırız. Fakat bazıları kendini çok büyük görüyor. Bakış açısıyla ilgili tüm ayrıntılar.
cemo… Bazı oyunlara alet olabiliriz. Fakat millet itibariyle, acı anlarda yine toplum bilincini yakalayabiliriz. Robotlaşmayı engellemek için tüm bu çaba. Merak etme cemo, değişmeye hiç niyetim yok. Hatta bazılarını değiştirmek için çalışıyorum. Ne kadar başarılı olabilirsek…
Zeugma… İstanbul’a ilk geldiğimde, bir kavgayı ayırmak için ortaya atılmış, fakat oldukça hırpalanmıştım. Ayrıca babamı, bir kavga bahanesiyle soymaya çalışmışlar. Bir kavgayı ayırmak isterken kör olan birini tanıyorum. Daha çok örnek var. Zaten aciz insan modelinden kaçış, “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” anlayışı, buradan doğuyor. Üzgünüm ama bazen kime hak vereceğimizi de şaşırıyoruz. Bakış açısı ve aklımızı kullanarak, birçok doğruyu yanlıştan ayırabilecek kapasitedeyiz. Ne kadar doğruyu ararsak, yanlışlar o kadar arada yok olacaktır. Ve bir gün Zeugmacım, o zaman o kadınlar ölmeyecek…
LoLLa… Bu sorunun cevabını, genelde yaşadıktan sonra veriyorlar. “Şimdi anladım” diyorlar ama bazen vapur kaçmış oluyor. Ben genel itibariyle çok eleştirmemeye çalışıyorum. En yontulmamışın içinde bile bir kalp vardır, sadece düzensiz atıyordur. En azından ben öyle düşünmek istiyorum…