Yapılan araştırmalar sonucu, beynin sağ ve sol olmak üzere ikiye ayrıldığı biliniyor. Ayrıca sol beynin vücudun sağ tarafına, sağ beynin ise vücudun sol tarafına hükmü gerçektir.
California Üniversitesi’ndeki Prof. Robert Ornstein’in araştırmalarında, öğrencilerden yararlanarak aklın üretkenliğiyle ilgili testler yapıldı. Öğrencilerden, sayısal işlem, hayal kurma, renk ve hikâye yazımıyla ilgili çeşitli uygulamalar yapması istenerek, önemli bulgulara ulaşıldı. Buna göre, sağ ve sol beyinin ağırlıkları şöyledir:
Sol Beyin; matematik, dil, mantık, analiz, yazı ve benzerleri
Sağ Beyin; hayal gücü, renk, ritim, hayal kurma, bütünsel görüş ve benzerleri
Dr. Roger Sperry’nin deneyi ise ilginçtir. 2. Dünya Savaşı sırasında W.J. adlı asker, başından yaralanmıştı. Ağır hasar nedeniyle vücudunun bir yarısı felç olmuş, diğer yarısını da sorun yaşamaya başlamıştı. Bunun üzerine benin iki yarısı ameliyatla ayrılmış ve aralarındaki bağlantıyı sağlayan “copus collosum” kesilmiştir. Vücudun sağlam tarafının bu ameliyat sayesinde kurtarıldığı düşünülürken, ilginç bir gelişme yaşanır. Kendisine sol taraftan tavuk resmi, sağ taraftan kardan adam gösterilen W.J., “ne görüyorsun?” sorusuna “kardan adam” diye yanıt vermiş. “Resmi göster” komutuna ise sol eliyle “tavuğu” göstererek karşılık vermiştir. Bu araştırmalar, beyindeki iki taraflı uyumu daha iyi göstermektedir.
Her iki tarafın hükmü konusunda beynin daha iyi çalışması için, hayat rutinlerimizin şekillendirilmesiyle ilgili tavsiyeler verilir. Örneğin farklı elle diş fırçalanması, bilmece, bulmaca, hayal kurma gibi. Bununla beraber görünüyoruz ki aklın üstünlüğü, sadece matematiksel çarpanların hesaplanmasıyla ölçülmemekte, hayal gücü zenginliği gibi üretkenlikle de değerlendirilmektedir.
İnsanın gelişim aşamasında, kendisindeki baskın gücü fark etmesi gerekiyor. Bu nedenle keşif için araştırmalı, çeşitli alanlarda kendini sınamalı ve üstünlüğün yoğunluk gösterdiği kısma ağırlık verilmelidir. Uzmanlaşma kavramı ancak bu şekilde mümkün olabilmektedir. Keşif ne kadar erken olursa, insan yaşam alanında kendine o kadar avantaj sağlar.
Hayattaki her bedenin konum zenginliği mevcuttur. Kimsenin kimseden bireysel üstün olmadığı düşüncesi, bununla ilgilidir. İnsan olarak ne kadar bilgiye dayalı farkındalık gösterirsek, o kadar mükemmelleşiriz.
Emre Türker
Kaynakça: Tony Buzan’ın araştırmalarından yararlanılmıştır.
Picture: flickr
Konu ile ilgili eski bir yazım:)
YanıtlaSilhttp://pinomino.blogspot.com/2009/02/sol-eiim-sol-kedim.html
:)
Bu konuyla ilgili okuduğum bir kitapta:
YanıtlaSil"Herkesin beyin yapısı ve hafıza gücü aynı olabilir, ama herkes onu tanıyıp, bu gücü kullanamıyor. Kullananlarda bunu nasıl kullandıklarını bilmiyorlar." diyor.
Hakikaten ben yeni tanıdığı birinin ismini hemencecik hatırlayanlara hep imrenmişimdir. Nasıl oluyorda hatırlayabiliyorsun?diye sorduğumuzda onlarda bunu nasıl yaptıklarını bilmiyorlar...
Pino… Her zamanki gibi çok şirin kediler çizmişsin :)
YanıtlaSilDüşlerimin Gerçeği… Yorumunda belirttiğin gibi, çoğu kişi hafıza konumunu bilemiyor. Aslında “nasıl?” sorularıyla farkındalık özerine çalışmalar yapsa, belki kendini ve kapasitesini daha fazla geliştirebilecektir.
İki tarafında eşit ölçüde kullanılabiliyor olması çoğu zaman çok çok zorlayıcı oluyor. Bir konuda karar verirken duygular ve mantık arasında sıkışıp kalıyor veya bir konu için üzülüp, hislenip, ağlayabiliyorken yine aynı konu için ruhsuz, umursamaz, mantıkla sarıp sarmalanmış düşüncelere sahip olabiliyor insan.
YanıtlaSilYani bence bir tarafın baskın olması her zaman, herkes için geçerli olmayabiliyor.