Elde kalan son kozlarla, sıkıntıya karşı oyunda kalmak
Dünyanın sonu hangi andır? Bu, kıyamet inancından itibaren sürekli sorgulanan bir sorudur. Fakat her şeyden önce ruhen dünyanın sonu, bizim için sıkıntının başladı andır. Hiçbir şey iyiye gitmeyecek, hayatın inişlerinde çıkış olmayacak, dibe oturup kazık çakacak ve kayboluşu bekleyeceğiz. İşte felaket senaryosunun taslak hali budur. Kendimizi içkiye, sigaraya, acılara boğar, boşluğun simgesindeki televizyonun dizi-film ve programlarına kapılıp gideriz. “Belki” deriz, “bir kurtarıcı gelir ve bana el uzatır.”
Kurtarıcının el uzatması için, sizi görmesi gerekir. Yani; umutsuzluk, boş beklentiler ve “öyle isteyelim öyle olsunlar”la bu iş biraz zor. Bunun için hareket lazım. “Secret” kitabının temelinde “iste ve olsun” düşüncesi yatıyor. Fakat “etkili insanların 7 alışkanlığı” kitabı, olaya daha gerçekçi yaklaşmış. Yazarın düşüncesini kabaca ifade edersek, “Şirketler, beklentisi olmayan olumlu hava gazcılarından bıktı” diyor. Yani önce eylem lazım. Eylem nedir? Sokağa çıkıp bağırmak değil elbet, ama sokağa çıkıp bakmaktır. Çevrede neler oluyor, görmediklerimiz neler? Bir yangın anında kurtarılacak ya da yangın sonunda elde kalanlarla yapılabilecekler neler?
Büyük firmaların, bayilik isteyen küçük yatırımcılara ilk sorusu şudur: Para kazanmadan önce, beklentilerinle ne kadar yaşayabilir veya ne kadar ayakta kalabilirsin? Cevabı vermeden önce, aşağıdaki soruları cevaplamakta fayda var:
Planım ne?
Ne istiyorum?
Gerekli malzeme nedir?
Nereden başlamalıyım?
Nereye gitmeliyim?
Gideceğim yoldaki hayal, gerçeğe ne kadar yakın?
Yolda düşersem, ayağa nasıl kalkarım?
Çaresizlik fikrine ne kadar sahipseniz, yukarıdaki sorulardan o kadar kaçarsınız. Boşluk hissiyle karanlığa battıkça; kitap okumaz, düşünemez, felaket tellallığı yapar, kaçar ve hazin sonu beklersiniz. Oysa son, sizin bakış açınızda saklıdır.
“Bir işte çalışmıyorum, ama hiç boş vaktim yok.”
Bu cümle normal mi? Genel olarak bu cümle, söz sahibiyle dalga geçmek için malzeme olabilir. Hatta ondan bir şey istediğinizde, “vaktim yok ki” diyerek sizi reddederse, gülmeyi kesip belki de sinirlenirsiniz. Fakat görünen bazı şeyler, arkasındaki gerçeğin anlaşılmasını engelleyebilir. Çünkü boşluk, zamanda etkin kullanılmayan anları ifade eder. Yani çalışmıyor olmanız, zamanda boş olduğunuz anlamına gelmeyecektir.
Teraziye ekleyeceğiniz “bilgi, eğitim, anlayış, tecrübe, pozitif inanç” gibi artı kavramlarla, “zorluk, başarısızlık, negatif inanç, cehalet, panik” gibi negatiflere karşı güç kazanırsınız. Bu güç, çaresizliğe karşı mükemmel bir antibiyotik olacaktır. Sonrası biraz sabır…
Emre Türker
Kurtarıcının duyması için sesimizin yüksek çıkması gerekir.Susan kabullenmiş gibidir kimine göre.Kimine göre de memnundur halinden.O yüzden seslenmek gerekir.
YanıtlaSilAlt alta yazdığınız sorular çok gerçekçi,cevaplanması gereken sorular.
Ve ne olursa olsun zamanı güzel değerlendirmenin bin bir türlü yolu var..
Enteresan bir konuya değinmişsiniz. Ben kendi adıma şöyle diyebilirim ki ''iste olsun'', ''etkili insanların 7 alışkanlığı'', ''düşün ve başar'' tarzda insanları kendine getirme gayretini içinde barındıran kitapları hiç okumadım ne yazık ki. Neden okumadım? bana yol göstereceğine inanmadığım için. hayatımızı ne kadar değiştirmeye çabalasakta bazen işler istediğimiz gibi olmuyor. Buna ne zaman, ne de mekan izin veriyor. Öyle ise boşuna ümitlenmek niye.
YanıtlaSilBeni biraz karamsar bulabilirsiniz.
Yazınızda bir cümle dikkatimi çekti ve bu tam benlik dedim. ''Bir işte çalışmıyorum ama hiç boş vaktim yok'':) Çalışmıyorum ama bütün gün evde ev hanımlarının sırtladığı olağan işler var elbet. Birde bloglarım. Bazen yazmak öyle çok vaktimi alıyor ki işleri bi kenara bırakıyor newbahar. Okumaya ve yazmaya vakitten, boş vaktim kalmıyor anlayacağınız.
Sanırım benim ihtiyacım olan eğitim ve pozitif inanç.
Saygı ve selamlar
Sıraladıklarını çaresizliğe karşı ''mükemmel bir antibiyotik'' olarak nitelemen müthişti !
YanıtlaSilEvet, aynen öyle oluyor gerçekten :)
Ben bu dediklerini Ekim ayında aynen uygulayarak ve yaşayarak öğrendim.. ''Birazcık sabır'' tespitine kadar doğruydu :)
Bunları yaparak inanılmaz bir güç kazandım ve ''İnanmak başarmanın yarısıdır'' sözünü de uygulamalı olarak öğrenmiş oldum aynı zamanda.
Pozitif inancımı hiç yok etmediğimden bir hafta sonra istediğim inanılmaz bir şekilde gerçekleşti.
Biliyorsun önce sıkıntılıyken sonra zafer kazandım diye ard arda 2 yazı yapmıştım Emre..
Yazdıkların son derece pozitif bir öğreti niteliğinde yine..Antibiyotik gibi diyebiliriz hatta :)
Eline sağlık Emre...
YILDIZ… Evet, görmekle birlikte duymak, hatta dokunmak gerekir. Açıkçası bir şeyleri ifade etmek için çaba gerektiği gibi, değerlendirme yollarının da pek çok yolu var. Önemli olan, bu ifadelerden ve yollardan olabildiğince fazlasını öğrenmek ve uygulamak sanırım…
YanıtlaSilNewbahar… Yazdığın yazı biçimleri ve hayatının şekillenmesiyle ilgili oluşumları düşününce, bu tarz olumlu düşüncelere sevk eden kitapları okumanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde, yıllardır okumadığım bu yayınlardan birini, bir dönem merak ederek incelemiş, sonrasında bağımlı derece tutkulusu olmuşumdur. Szei bir şeyler vermesinden çok, mutlu ifadeleri okumanız ve tekrar etmeniz bile çok şey ifade eder. Hani derler ya 40 kere söylersen deli olur diye, 40 kere mutlu olduğunu söylesen, neden mutluluğa yeşil ışık yakmış olmayasın ki?
Boş vakitlerinizi değerlendirmeniz güzel. Yazmak kadar, yazılı metinleri de okumanızı tavsiye ederim. Dergi, kitap veya gazete gibi. Çünkü genel izlenimlere baktıkça, internetin halen birçok açıdan çöplük olduğunu görüyorum. Kaynak aradığınızda hiç alakasız sonuçlarla karşılaşabiliyorsunuz.
Zeugma… Evet, yazılarını okumuş, hatta bir tanesine yorum yapmıştım. (Diğerine yapıp yapmadığımı hatırlamıyorum.) Hayata pozitif bakan ve benim gibi son dönemlerde bu pozitifliğin yaşama çok şey kattığını inanan birisi olarak, yaşamında çok daha fazla olumlu gelişmelerle karşılaşacağına ve güzel şeyler yaşayacağına inanıyorum.
Çoğu insan hayalleri ve hedefleri için harekete geçmek yerine; umutla, hayatlarını değiştirecek bir kurtarıcı bekliyorlar.
YanıtlaSil"Evet bu da doğru" diyerek okudum çoğu cümlenizi. Bir şeylerden bunalmış ya da nasıl hareket etmesi gerektiğini bilmeyen bir insana kısmen de olsa yön verebiliri nitelikte yazınız.
Elinize sağlık!
Hayat tamamen bizim istediklerimizle şekilleniyor. Bunu hala anlamamış olanlar, bir an durup ne yaptıklarına baksalar aslında her şeyin ne kadar açık olduğunu görecekler. Sadece iç sesinizi dinleyin. O zaman her şeyin yoluna girdiğini göreceksiniz. Bu dünyada yaşadıklarımız gerçekten insan aklının şu anki kapasitesiyle anlaşılamayacak kadar karmaşık. Belkide anlamamız gereken en önemli şey, düşüncelerimizin ve davranışlarımızın her şeyden sorumlu olduğu. Bunun için her zaman iyi şeyler düşünelim, her durumda sakin olmaya çalışıp, bu işin başımıza neden geldiğini, bundan ne gibi bir ders almamız gerektiğini sorgulayalım. Göreceksiniz hayat daha kolay ve zevkli bir hal alacak.
YanıtlaSil