30 Ağustos 2009

Önyargının Kantarı Bozuk

Önsezi genellemesiyle katı kuralların belirlenmesi, beklenmedik sonuçlar doğurabilir. Dünya, “''Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol'' sözüne uyarak hareket etmiyor. Kimileri değişmeye çalışırken, kimileri de karakterini gizlediğinden anlaşılamıyor.

Önyargı; sözlük anlamıyla bir şeyi bilmeden varılmış kanı; önceden verilmiş yargı anlamına gelir. Kişileri dış görünüşüyle tanımlama ve dışlama, güncel yaşamda büyük puanlar kaybettirebilir. Bir hikâye hatırlıyorum. Şirketin birinde takıntılı patron, çalışanlarına katı kurallar uyguluyor. Odasına giderken, asansörde kahverengi takım giyen biriyle karşılaşıyor. Bu rengi görmeye bile tahammül edemeyen patron, “bu ne biçim takım, git muhasebeye hesabını kestir ve bir daha gelme” diye bağırıyor. Adam gayet rahat, “şu an sizinle toplantımız vardı, yatırım ortaklığı düşünüyorduk ama ne olduğunuz ortadaymış” diyerek oradan ayrılıyor. Asansördeki adam çalışan değil, şirketin en büyük müşterisiymiş.

Önyargılı biri, yeni tanıştığı her kişinin karakter yapısını görebildiğini düşünür. Onun için hissettikleri nettir ve değişmesi zordur. Hatta böyle kişiler, yapılan hatalar dolayısıyla karşısındakine söz hakkı tanımadan ve olayı yargılamadan infaz kararı verir. Tanınmış bir hikâye kısaca şöyledir. Yaralı bir gelinciği bulup onu iyileştirdikten sonra evinde besleyen dul annenin, kısa süreliğine dışarı çıkması gerekir. Eve geri döndüğünde, ağzı kanlı gelinciği görür ve çılgına dönerek hayvanı oracıkta parçalar. Koşarak bebek odasına gittiğinde, yatağın önünde parçalanmış bir yılan görür. Gelincik sadece bebeği korumuştur.

Bazen önsezilerle hareket etmek doğru olabilir ama önyargı için aynı şeyleri söylemek zordur. Önyargının kantarı bozuktur. Çokbilmişlik kimseye yarar sağlamaz. Önyargılarla karara bağlanan birçok nokta, olumsuz etkilerle geri dönüş yapacaktır.

Öyle kişiler vardır ki, aradan yıllar geçse bile ne olduklarını anlayamazsın. Nefret ederken sevgiyi, çok severken nefreti görebilirsin. Ne çok güvenmek doğrudur, ne de güvensiz yaşamak. Bu tarz sorunlarla karşılaşmamak için, insanın önce kendini tartması gerekir. Eğer terazideki dengeyi sağlamışsan, başkasının hatalı yönlendirmeleri seni yolundan çeviremeyecektir.

Rahibe Teresa’nın güzel bir sözüdür: “İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz.” Sevgi, verdikçe artan en büyük hazinelerden biridir. Önce sevmeyi öğrenelim, yargı ikinci planda kalsın.

Emre Türker

Picture: deviantart

5 yorum:

  1. bi de bunun kendini yargılama kısmı var ki...o bölümde bazen insanlar daha acımasız olabiliyorlar...

    herkesin gözlerinin güzeli görmebilmesi dileğiyle...

    (ayy hiç bana göre bi yorum olmadı değil mi:))

    YanıtlaSil
  2. yesari... O içyargı :) Yarı ciddi, yarı sevimli olmuş, güzel de olmuş.
    Alışık olmadığımız yorumları arada bir yaz ki, aklımız şaşsın çılgın yesari :)

    YanıtlaSil
  3. Bence önyargıda bir hastalık...
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  4. önyargı konusunda çoşmuş bir insan,
    kendinden başka kimseyi sevemez.

    "iman etmedikçe cennete giremezsiniz.
    birbirinizi sevmedikçe
    iman etmiş sayılmazsınız."

    yani sevmiyorsan hiçbir kymetin yok.

    YanıtlaSil
  5. ŞANSLI… Önyargı, zaten bir çeşit şüphecilik. Bun nedenle hafif paranoya dememiz yanlış olmaz.

    K®HAN… Sevgi şart, bazı önyargıların ardından büyük aşklar doğabiliyor. Hani bazı aşklar nefretten doğarmış ya. İlginç bir teori ama doğruluk payı yüksek. İman, iç huzurdur. İç dengesi bozuk olanın, duş dengesini ayakta tutması zordur. Yorum için teşekkürler.

    YanıtlaSil