17 Mart 2014

12 Years a Slave (2013)

Türkçe Adı: 12 Yıllık Esaret
Tür: Biyografi, Dram, Tarih
Yönetmen: Steve McQueen
Süre: 134 dakika
Oyuncular: Chiwetel Ejiofor, Dwight Henry, Dickie Gravois, Bryan Batt, Ashley Dyke, Kelsey Scott, Quvenzhané Wallis, Cameron Zeigler, Tony Bentley, Scoot McNairy, Taran Killam, Christopher Berry, Bill Camp, Mister Mackey Jr., Chris Chalk

Yıl 1841, Saratoga, New York. Eşini ve iki çocuğunu bir iş için yolcu eden Solomon Northup (Chiwetel Ejiofor), bir davette iki kişiyle tanıştırılır. Tanıştığı kişiler, onun keman çalma yeteneğinden dolayı iyi bir iş teklifinde bulunacak ve bunu kutlamak için içki içmeye davet edeceklerdir. İçki sonrası kendini karanlık bir mahzende zincirlenmiş olarak bulan Solomon, özgür biri olduğunu ne kadar söylese de, güneye gönderilen bir köle olmaktan kurtulamayacaktır.

Köle olarak satılmasının ardından adı da kısmen iyi bir sahip bulsa da, baş marangoz John Tibeats’in yaptığı kışkırtmalar, izlerken seyirciyi çileden çıkarıyor. Özellikle zenci diye köleleri aşağıladıkları şarkıda siyahî adamlara el çırptırarak tempo tutturulması, vahşetin başlangıcı hakkında bilgi veriyor. Filmde kölelere yapılan işkenceler, günümüzde hayvanlara yapıldığında, yapanlar ciddi olarak yargılanabilmekteyken, o dönem insan hayatı bundan çok daha ucuz görünüyor. Acımasızca kırbaçlanmalar, dinlendirmeksizin çalıştırmalar, merhamet yoksunluğu, normal bir insanın yüreğini oldukça daraltacaktır. Bir ara Kızılderililerle Afrikalı kölelerin ormanda karşılaşması, o dönem iki grubun da Amerika’da yaşadıkları üzerine ufak bir dokundurma gibi görünüyor.

Afrikalı insanların köle olarak kullanılması, 15 yy. sonlarından 19. yy. sonlarına 300 yıldan fazla sürmüştür. Üstelik bu köleliği başlatan, bugünkü medeni görüntüde dünyaya ders veren batılı insanlardır. Başlangıcı; 1452′de Portekiz Kralı VI. Afonso’ya izin veren Papa’nın, savaşlarda yakalananların köle olarak kullanılması ve satılmasına onay veren bir resmi belgedir.

1689-1755 yılları arasından yaşamış, sosyolojide adı çok geçen ünlü Fransız politikacı Montesquieu “Erdemli bir varlık olan Tanrı’nın, iyi bir ruhu simsiyah bir bedene yerleştirebileceğini sanmıyorum” diyerek, Afrikalıları bir ırk ayrımından çok daha ileri bir seviyede aşağılaması ve birçok bilim adamının da siyahi insanları eşya gibi kullanması, akıl alır gibi değil. Böyle sözler sarf etmiş bir adamın düşüncelerini ders olarak görmek ve onu diğer düşünceleriyle erdemli bir insan olarak çizmek, tarih açısından utanç vericidir.

Bugün Afrika’daki belgesel çekimlerine bile biraz dikkat ederseniz, ağır ve tehlikeli işlerin halen siyahi insanlara yaptırıldığını, diğerlerinin ekranda sadece yıldız olarak göründüğünü, yerlilerin arada bir yardımcı olarak piyasaya çıktığını da görmezden gelemeyiz. Afrikalılar kendi kıtalarında halen tam anlamıyla özgür sayılmazlar. Sürekli batılı güçler tarafından kapitalizm içinde köleleştirilmekte ve iç karmaşalarla yine aynı güçler tarafından kontrol altına alınmaktadırlar. Büyük maden yataklarının gerçek sahibi, genelde Avrupa ülkeleridir.

Sadece karın tokluğu ile akşama kadar çalışmak, hatta gece de dinlenmeden sahipleri tarafından kullanılmak, bu filmde dikkat çeken noktalardan biriydi. Kırbaçlanma sahnelerinde evin hanımlarının soğukkanlı bakışları, o dönem insanların nasıl insanlıktan çıktığını, hangi tarafın insan sayılmayacağını bize net gösteriyor. Ekranda konuk oyuncu olarak bulunan Brad Pitt’in sahnedeki rolleri ise umut verici durumların başlangıcını simgeliyor.

Bu olay gerçek bir hikâyeden, kaçırıldıktan sonra özgürlüğüne kavuşan birkaç kişiden biri olan Solomon Northup’un kaleme aldığı biyografik romanından uyarlanmıştır. Gerçek anlamda yaşananları görünce, bugünkü seyrettiğimiz kurgu/korku/gerilimlere taş çıkarır. Acıdan etkilenenleri filmi izlerken dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum. Seyrettiğim sahneler beni çok gerdi.

Solomon Northup’un kitabı “12 Yıllık Esaret”, 2014 itibariyle Türkçe’ye de çevrilmiştir. Sanırım kitabı okursak, düşünceleri daha iyi hissedebiliriz.

Emre Türker

Picture: impawards


4 yorum:

  1. Çok güzel anlamlı bir film. İzleyeli hafta kadar oldu ama etkisinden çıkmak biraz zaman alıyor. Ezilen insanların anlayacağını düşündüğüm bir film zorba ezen insanlar bu filmden sıkıcı bulup izlemeyecektir. Teşekkürler bu arada tanıttığınız için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam Emrah, güzel yorumun için ben teşekkür ederim.

      Sil
  2. Selamlar:)
    kitabını bilmiyordum!! Filminden oldukça etkilendim, ona da bi bakmalıyım sanırım.

    YanıtlaSil