24 Kasım 2009

Inglourious Basterds (2009)

Türkçe Adı: Soysuzlar Çetesi
Tür: Dram / Savaş
Yönetmen: Quentin Tarantino
Süre: 153 dakika
Oyuncular: Brad Pitt, Mélanie Laurent, Christoph Waltz, Eli Roth, Michael Fassbender, Diane Kruger, Daniel Brühl, Til Schweiger, Gedeon Burkhard, Jacky Ido, B.J. Novak, Omar Doom, August Diehl, Denis Menochet, Sylvester Groth, Martin Wuttke, Mike Myers
Yıl 1941. Fransa, Nazi işgali altındadır. Sezgileri çok kuvvetli olan Yahudi avcısı lakaplı Albay Hans Landa (Christoph Waltz), bir aileyi saklayan çiftlik evine baskın düzenler. Saklandıkları sığınak kurşuna dizilirken, içlerinden sadece Shosanna Dreyfus (Mélanie Laurent) kaçabilmiştir. O da, Albayın sonradan yakalayacağını bildiği emin tavırlar sayesinde…

Amerika’dan gelen ve Almanlar tarafından soysuz piçler olarak tanımlanan bir grup, Nazilere zor anlar yaşatmaktadır. Teğmen Aldo Raine’in (Brad Pitt) önderlik ettiği grup, yakaladıkları tüm Alman askerlerinin kafa derisini yüzmektedir.

Yıl 1944. Fransa’da Alman gecesi planlanır. Hayatta kalmayı başaran Shosanna, adını Emmanuelle Mimieux olarak değiştirerek, halasından kalan sinemayı işletmeye başlamıştır. Fredrick Zoller (Daniel Brühl) isimli bir Nazi askerinin Shosanna’ya olan ilgisi, Alman gecesi planını o sinemaya taşır. Alman gecesine Führer (lider) Adolf Hitler’in (Martin Wuttke) de katılacağı haberiyle, soysuzlar çetesi dahil herkes bir acil plan hazırlığına başlayacaktır.

5 bölümde sahnelenen film, Nazi katliamını anlatan klasiklerindendir. Görüntülerdeki soğukkanlı ifadeler, yönetmen Quentin Tarantino’nun tarzını hissettiriyor. İlginç bir senaryo içermemesine rağmen, Nazi soykırımı, yönetmen ve ünlü oyuncu faktörleri bir araya gelince, filmin popülerleşmesi kaçınılmazdır.

Emre Türker

Picture: impawards

9 yorum:

  1. Nazi soykırımı bence ilginç bir bakış açısıydı, çünkü bu zamana kadar hep nazilerin yaptığı soykırım öykülerini izledik.

    YanıtlaSil
  2. noranıngemisi… Evet, farklı görünüyor. Fakat genel anlamda incelersek, konu yine Nazilerin yaptığı soykırım ve katliamlarla ilgili. Öyle çok bu hikâyeleri izledik ki, din ve kölelik üzerine özellikle siyahîlere yapılan katliamları unuttuk bile…

    YanıtlaSil
  3. Sadece siyahiler değil aslında, Amerika'daki kamplarda Japonlarda aynı soykırıma uğradı, kızılderililerin kökleri kurutuldu resmen. Belki bir kızılderili çıkıp tüm Amerika'yı yaksa aynı rahatlamayı yaşayacağız :)

    YanıtlaSil
  4. noranıngemisi… :)))))
    Amerika’yı yakarlar mı bilmem ama artık büyük güç olmaktan uzaklaşıyorlar. Tüketmeyi üretime çeviremedikleri için sömürmenin yöntemlerini arıyorlar. Aslında herkes gibi onlar da kendilerinin ne olduğunu biliyor, fakat yine de “ben He-Man’im güç bende “dediklerinden, maalesef yükselen seslerin çoğunu kısabiliyorlar.

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Emre, Nora'yla yorumlariniza katilmakla beraber, ne soykirim gormus kizilderililer, ne de hatta bir baskan cikarabilmeyi bile basaran zenciler, guc-para-birbirleriyle yakin ve kollayici iliski-kilit pozisyonlar acisindan Musevi yonlendirici gucune erisebilmis durumdalar. Belki de ana sebep bu..
    Film olarak zaman zaman keyifli, ozellikle C.Waltz'u izlemenin tam bir solen oldugu basarili bir parcaydi o ayri :)

    YanıtlaSil
  6. ben de nora gibi düşündüm izlerken, soykırımın tersten sergilenişiydi, bu halini daha çok sevdim.

    YanıtlaSil
  7. Nasıl düşünmemiz isteniyorsa , ellerindeki sinema,haber,gazete gibi güçleri öyle kullanıyorlar. Gazete okumayı "sırf bu yüzden" sevmiyorum (tabi ki tarafsız haber ve haberciler de var), ama filmlerden bir şekilde vazgeçilemiyor işte. Hotel Rwanda haricinde Afrika'daki (daha 15 sene önce yaşanan)katliamı izleten popüler kaç film var ki ?

    YanıtlaSil
  8. anladığım kadarıyla bu filmleri izliyorsun değil mi?? beyendiklerinimi yayınlıyorsun yoksa genel mi?

    YanıtlaSil
  9. içimdeki yolculuk (funda)… Tanıtımlar bana özgüdür. Alıntılara, sadece örnek vermek istediğimde yer veririm. Ayrıca tanıtım yaparken, filmin izleme bütünlüğünü bozacak açıklamalar yapmaktan kaçınırım (Yorumlar içinde konuyu açıklayan bilgiler olabilir, zaten yorum okuyanlar ve yazanlar, bunu genel anlamda az-çok bilirler).
    Sorunun yanıtlarına gelince:
    1 - Filmleri izliyor musun? = Evet, Yorumcu gözüyle notlar alarak inceliyorum.
    2 - Beğendiklerini mi yayınlıyorsun? = Burada yazmadığım ama izlediğim filmlerin sayısı çok fazla. Özellikle son dönemlerde, seçme filmler izlemeye gayret ediyorum. Fakat ne izlemişsem, paylaşıyorum. Film tanıtımlarının sonlarına ek olarak, beğendiklerimi mutlaka tavsiye notlarıyla destekliyorum.
    Sevgiler…

    Aslı… Ben biraz farklı düşünüyorum. Şiddet konusu, bana her anlamda kötü gelmiştir. Korku filmlerindeki şiddeti izlediğinizde, onlarda toplum ve kişilik üzerine suçlamalarıyla çok az karşılaşıyorsunuz. Yani ya canavar vardır, ya ruh hastası, ya da gizemli düşünceler. Onların içindeki vahşette, sadece gerilim havası sezilir (çoğunda). Bu filmde, irdeleyici, ırkçı, yanlı, dini ve toplumsal intikam havası var. Şiddet geçici zevk verir, sonrasında yerini acılar alır. Bunu en güzel Edward Norton’un oynadığı American History X filminde görüyoruz. Burada sırf ruhu tatmin etmek adına, Nazi’leri katleden bir grup fikri ortaya çıkmış. Günümüz toplumunda, bu intikamın boyutu soğuk havalarla devam ediyor.

    Dışavurum… Güzel bir yorum. Daha önce de paylaştığım gibi, güç kimseyse onun sesi daha fazla çıkıyor. Dolayısıyla, sen bir şekilde duyuyorsun. Gazete okumanın faydasını hepimiz biliriz, hatta tavsiye edilir ki ben de ederim. Fakat bilmem kaç sayfalık gazetede, kaç sayfası okunmaya değer? Bunu düşünüce, gazete okumaya insanın eli varmıyor. Ben bir yöntem izlerim. Aldığım gazete(ler)e hızla göz gezdirir, okunmaya değer olanları kalemle işaretlerim. Geri kalan sayfalardan kurtulmuş olurum. Okurken bunu zaten yapmıyor muyuz? Bence hayır. Çünkü sayfa sayfa okurken, mutlaka gereksiz şeylere de gözmüz takılıyor. Odaklanamıyoruz. Gazeteyi promosyonlarına göre değil, içeriğine olan uygunluğuna bakarak almak gerekir, fakat biz hep promosyon ve sayfa fazlalığı olanları tercih ediyoruz (eee, bu da pazarlama mantığı işte)
    Duyarlı filmleri maalesef çok göremiyoruz. Bazı sanatsal denilen filmlerin içinden çıkamıyoruz. Anlayamadığımızda, “anlamadım” diyemiyoruz. Geçenlerde Tüyapta bir sinema eleştirmenin konferansına katıldım. İzleyici sorularına geçtiklerinde, konuşmacıda izleyiciyi aşağılayıcı bir tavır sergilediğini gördüm. Hatta birinin sorusuna “sen bilmem şu filmi izlersen, heralde filmlerden nefret edersin” diyerek pis pis sırıtmıştı. Kim kime göre doğru yorumlar tartışılır. Çünkü bana göre A görüntüsü, sana göre B olabiliyor.
    Konu fazla dağıldı. Bu gün yorumları çok açtım :) Film izlemeden önce tavsiyem, önce konunun türü belirlemeniz olacaktır. Dram mı? Komedi Mi? Korku mu? Neyi istediğinizi bilirseniz, film seçmek daha kolay olacaktır.

    Eliza Doolittle… Yorumlarını açıklama tarzında, kültürel kaliteni ortaya çıkarmana bayılıyorum :) Haklısın, yine “güç kimdeyse, ses onda” düşüncesi ortaya çıkıyor. Dünyada her şeyi ele geçirme ve hırs düşkünü toplumlar, tüm hızlarıyla yaptırımlarına devam ediyor. Düşünceye ve inanca takılan kitleler ise, sadece kaderciliğe kendini bırakmış durumda. Her ikisi de yanlış olsa da, kadercilik teslimiyet değildir. Bu nedenle, Asya ülkelerine hayranım. Hem inançlarını koruyorlar, hem de var güçleriyle yükselmeye çalışıyorlar.

    YanıtlaSil