Sosyoloji kitaplarımı okurken, kitaplarımın her birini fosforlu kalemlerle çizmişliğim vardır. Önemli gördüğüm, beğendiğim, tekrar okumak istediğim, paylaşımda bulunduğum, alıntılarda yer verip üzerine yorum yaptığım konular... Her çizgi, aklıma da çizilmiş bir nottu. Sanki o fosforlu çizilen çizgiler, kafamın içine post-it olarak yerleşmişti. Zaten hafıza teknikleri arasında da yer alan bir tekniktir bu.
Geçen
bir kitabı okumak üzere yanıma aldım. Toplu taşıma araçlarında yolculuk ederken
okumaya başladım. O tertemiz, hiç okunmamış gibi görünen sayfalara müdahale
etme arzusuyla sırt çantama gitti elim. Çantamın ön gözünden fosforlu
kalemlerimi çıkardım. Kitapta beğendiğim her yeri işaretlemeye, siyah
tükenmezle üzerine notlar alamaya başladım. Kitap bittiğinde, her şey daha akılda
kalıcıydı. Ayrıca kitaplarımı yeni alınmış gibi muhafaza etme takıntısı da böylece son bulmuş oldu. Fakat yine de bu üstüne not alma ve fosforlu kalemlerle işaretlemeler yapma uygulaması, ders kitapları ya da üzerinde inceleme ve çalışma yapılan kitaplar için daha mantıklı olacaktır. Diğer roman tarzı kitaplarda çok beğendiğiniz cümle ya da paragrafları, başka bir yere not alabilirsiniz.
Ezberci
zihniyetle, satırları bütün olarak ele alıp okuduğumuz kitaplar veya çalıştığımız
dersler, kısa süreli hafızalardan ileriye pek gidemiyor. Önemli noktaların
altını çizmek, sindire sindire okumak, kelimeleri hissetmek, zihin açısından
çok daha sağlıklı. Tek kötü yanı, eğer kitabı bir yere bağışlamak veya vermek isterseniz,
başka okuyan kişi için kendi önemli noktalarınızı kabul ettirmeye çalışmış olabiliyorsunuz.
Çünkü onlar, altını çizdiğiniz noktalara daha dikkat edecek ya da o bölümlerdeki
çizgilerden rahatsız olup üstünden hızla geçecek ve okuduklarını
sentezleyemeyecek. Bu da sizden sonrakiler için olabilecek eksi yönler.
Sonuç
ne olursa olsun, okuduğunuzu hissederek okuyun. Okurken aklınızdaki kuralları
silin. Önyargılarınız da bir kenarda kalsın. Yazılı kelimelerle anlatılanları
anlamaya çalışın. Gürültülü trafikte, kütüphanede, her yerde okuyabilme
yeteneğinizi geliştirin. Böylece her durumda odaklanma yönünüzü de geliştirmiş
olursunuz.
Her
durumda okumak güzel, tabi tüm bunların içeriğini yaşamak için, önce kitabı ve
okumayı sevmek lazım.
Emre
Türker
Picture: flickr
Kitap okurken beğendiğim kısımları ya da cümleleri çizmek gibi bir alışkanlığım hiç olmadı. Bunu yapmak istediğim anlarda bile yapmadım. Sanırım kitaba zarar verme korkusu gibi bilinçaltı bir şeyden kaynaklı bu.
YanıtlaSilAncak; beğendiğim cümleleri ayrı bir yere not etmişliğim vardır epeyce. Şunu söylemek istiyorum ki üzerinde durduğumuz o cümle ister ayrı bir yere yazmak, ister altını çizmek yoluyla olsun, bu şekilde zihnimizdeki kalıcığını katladığı ve gerçekten de unutulmadığı kesin.
Zeugma… Ben de yıllarca kitaplarımı tertemiz sakladım. Arkadaşlarım test kitaplarını işaretleyerek çözerken ben şıkları hep başka kâğıtlara yazarak çözüm yoluna gittim. Fakat bilinçaltımız gerçekten de bu durumlarda ön plana çıkabiliyor. Şahsen ben çocukken, ablamın ders kitaplarını kullanırdım. O da kitaplarını işaretleyerek kullanırdı ve bundan rahatsız olurdum. Bu rahatsızlık, yazıda da belirtiğim gibi, kitabı bizden sonra başkası kullanacaksa, sıkıntılı olabiliyor. Fakat geçmişe dönsem, test kitaplarımı işaretlemeyi tercih edebilirdim. Çünkü artık testleri eleme yoluyla çözümlüyorum. Şöyle;
SilSorunun önce en sonundaki “değildir” ya da “hangisidir?” kısmını daire içine alıyorum. Böylece yanlış anlamayı önlüyorum. Sonra sorudaki önemli gördüğüm kelime veya kelime grubu varsa, altını çiziyorum. Sonuç anlamında ise, tamamen elediğim şıkların üstüne çizgi çekiyorum. Geri kalan olumlular üzerinde karar vermek böylece kolaylaşıyor. Bu benim başarı katsayımı arttırıyor. Yani sonuç biraz ders çalışmaya ya da araştırma anlamında yapılabilecek çalışmalara yönelik diyebiliriz.