11 Şubat 2011

Şöhretin Orijinal Versiyonları

Toplumda popüler kişilere hayranlık duyarız. Onlar gibi olmak için uğraşır, olamadığımız durumlarda onlara benzemeye çalışırız. Eğer o popülerliği yakalamayı başarmışsak, dengenin diğer tarafına geçeriz. Durum o andan sonra rahatsızlık verebilir. Rahatça oturup kalkamaz, rahatça dans edemez, rahatça dağıtamaz, hatta rahatça kaçamaklar yapamayız. Fakat biraz olsun popülerlik azaldığında, yeniden ortaya çıkmak için tüm sahip olduklarımızı harcamaya başlarız.

Şöhret güzeldir. Bunu reddetmek mümkün değil. Dikkatimizi çeken değerler, şöhrete yakındır. Fakat anlık şöhret, deli eder adamı. Bu durum, çelimsiz bir adamın, ağır bir halterin başına geçerek, onu kaldırıp dünya rekorunu kıracağını iddia etmesine benzer. Çeşitli görsel ve ruhsal oyunlarla o ağırlığı bir şekilde kaldırır ve gücünü ispatlar da. Fakat gün olur, ağırlığın altında ezilmeye başlar.

Eğer bir noktaya gelmek istiyorsanız, hakkını vererek bunu başarın. Flaş gibi patlayan şöhretleri değil, tarihe adını altın harflerle kazımış kişileri izleyin. Eğer kısa süreli ün peşinde istediğinizi elde etmişseniz, muhtemelen, zirveden kayıp düştüğünüzde, yerden kalkmakta zorlanırsınız. Fakat yerinin hakkını vermişlerin takipçisiyseniz, sizi yıkmak da, yıkıldığınızda yerde tutmak da çok zor olur.

Mevlana’nın şu sözlerini unutmayın: “Şöhret âfettir; şöhret peşinde koşmak, iyi tanınmak için uğraşmak, insanlığa yakışmaz. Eğer sen hakikati, aşk incisini arıyorsan, görünüşten kurtulman, denize dalman, derinliklere inmen gerek! Yoksa şöhret, gösteriş, deniz kıyısına düşen köpüktür.”

Emre Türker

Picture: deviantart

2 yorum:

  1. Milyonlarca hayranın olması, ülkenin gündemine sürekli adının düşmesi, bol para,lüks yaşam... Şöhret güzel şey olmalı.
    Ve şöhret denince nedense sanki sadece sinema ve TV dizileri sanatçılarıymış gibi bir hava yaratılıyor, sadece onlardan bahsediliyor, matahmış gibi her daim önümüze sürülen, aile yaşantısını hiçe sayan dejenere hayatlarından özellikle...
    Ben bu ara; senin dediğin şekilde flaş gibi patlamış,yalnızca bir TV kanalı yarışması ile ünlenmiş ve her dizide önümüze sürülen, nereye baksak adı görülen, özünde boy pos, yetenek fukarası birine şaşmaktayım en çok. Son dönem tek bir parfüm reklamıyla aldığı astronomik miktardaki paraya.
    Bilim ve sanat dalında eğitim almış, buluşlar ve icatlar gerçekleştirmiş ünlü isimler beni daha çok ilgilendiriyor dolayısıyla. Yani ''yerine hakkını vermiş olanlar''... Onlardan da pek fazla bahsedildiği yok.
    Velhasıl çok derin bir konu bu bemolcüm.. Verdiğin Mevlana örneğinde olduğu gibi hakikati denizin dibinde aramak, incileri orada bulmak en güzeli ;)

    YanıtlaSil
  2. Zeugma… İlgi çekici konulara göre, bir şekilde ün ve ünlü belirleniyor. Kısa dönem dalgaları bunlar. Eğer dalganın şiddetinden etkilenmez, üzerinde sörf yapabilirse ünlü, ününe ün katıyor. Bu tarz kişilerin ününe ün katarak yıllanması için, ekstra değerleri olması lazım. Ne de olsa öbür türlü çabuk tükeniyorlar.
    Hiç değilse Türk dizilerinin yabancı kaynakların önüne çıkabilmesi de bir başarı. Yılar önce “yalan rüzgârları” gibi sevimsiz ve sayısız dizilerin yıllarca kanallarımızda oynaması, beni üzüyor ve “en azından o kadarını bile yapamaz mıyız?” dedirtiyordu. Nihayetinde sektör hareketlendi. Belki de bundan sonra iyilerle karşılaşırız.
    Birçok ünsüzün ani ortaya çıkan diziler veya programlarla ünlü olmasının bir nedeni de, ünü kazanmış olanların hemen kendini Hint kumaşı ilan etmesi ve değerini inanılmaz yükseltmesinden kaynaklanıyor. Öyle olunca yapımcılar “hadi len” diyor ve yeni star belirliyor :)
    Konu uzadıkça uzar… Değerleri bulacağız, buna inancımı halen devam ediyor.
    Yakınlarda, sevgiyle ve mutlu kal zeugmacım. Teşekkürler.

    YanıtlaSil