30 Temmuz 2012

Neden Ben?

Hayatımızın hangi döneminde bu isyanı içten içe yaşamadık ki? Yıllar geçtikçe, sadece bu soruyu kendimizi daha mantıklı konularda sorduğumuzu söyleyebilirim. Gençlik çağlarımızda “neden ben?” sorusu, “neden ben yakışıklı değilim, neden güzel değilim, neden babamın arabası ve iyi bir işi yok, neden kız arkadaşım olmuyor” gibi anlık patlamalar şeklinde geliyor ve yıllar geçtikçe tatlı-komik hatıralara dönüşüyor.

Yıllar geçtikçe, “neden ben?” sorusu değişim gösteriyor. Artık mantık devreye giriyor. Uçarı hareketler yerine, geçim derdi, yaşam arzusu, gelecek kaygısı, ölüm korkusu gibi derin mevzular zihnimizi kurcalıyor. “Neden beni işe almıyorlar, neden o okulda okumadım, neden o benden fazla kazanıyor, neden terfi edemiyorum, neden ev alamıyorum, neden eşim beni sevmiyor, neden bu hastalığa yakalandım, neden?” gibi sorular, artık çözüm bulunması gereken ciddi problemlere dönüşüyor. Psikologlar gençlik yıllarında rotayı düzeltmeyi sağlayabilirken, artık bir ekonomist, uzman, sağlam tanıdıklar, akranlar ve dostlar da destek olarak gereklilik gösteriyor.

Ebeveynler için çocuk olduktan sonra daha farklı, iç gıcıklayan “neden ben?” soruları geliyor. “Neden benim çocuğum içine kapanık, neden konuşmuyor, neden çocuğum bana uzak, neden beni sevmiyor, neden o hasta, neden ben, neden?” soruları, anne ve babalar için oldukça yorucu.

Hayatın nedenleri hiç bitmez. Yaşanması gerekenler vardır ve biz bir şekilde onları yaşarız. Yani o sorular sorulsa da, kendimizi suçlasak da, geçmişe dönmek istesek de, hiç yaşamamış olmayı dilesek de, artık buradayız. Çözüm bir yerlerde saklı. Birileri “hadi artık gül biraz, gülmek için şuraya git, pozitif ol, oyna zıpla boşver takma” gibi sözler, sizin için komik gelebilir. Her tavsiye size uymak zorunda da değil. Hayat sizin hayatınız ve karar sizin kararınız.

Sanırım önce “neden ben?” soruları sonunda, çözüm için boşluğa dalmak yerine, bir an önce kendimizi silkelemek gerekiyor. Dut ağacını silkelerseniz, meyveleri aşağıya doğru yağmur gibi yağar ya! İşte o şekilde silkelenmeli, tüm çıkar ve çıkmazları ortaya dökmelisiniz. Çözüm, karanlıklar içinde ve kapalı kapılar ardında kendini dinlemekle çok fazla sonuç sağlamayacaktır. Kendi kararlarımızı, dostlarımız ve ailemiz ile paylaşılmalı ve sonuca birlikte gitmeliyiz. Herşeyin sonunda, son karar tabiki bizim.

Neden ben?

Çünkü o sensin?
Senin yaşamın.
Senin kararların ya da yaşamın sana sundukları bu.
Acısı da var tatlısı da.
Hadi silkelen artık.
Çünkü yaşanması gereken yarınlar var ve yaşanmak zorunda.

Mutlu yarınlara…

Emre Türker

Picture: flickr1, flickr2

6 yorum:

  1. Aklımıza zaman zaman gelse bile derhal silkelenmelidir, haklısın Emre. Devamlı aynı soruya odaklanılır durursa yaşam çekilmez bir hal alır. Yaşamlarımızı tamamen olmasa bile kısmen değiştirmek elimizdedir. Bunun için çabalamalı en çok. Bir de an'ı yaşamalı..

    Nietzsche'nin ''Amor Fati'' dediği bir kavram var hani. Yaşamımızı olumlamak ya da ''evet''lemek... Örneğin; gipta ettiğimiz bir kişi ya da durumu kendimizle kıyasladığımızda belki de biz ona nazaran diğer şartlar açısından daha üstün konumdayızdır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sormuyor muyuz? Mutlaka soruyoruz. Çünkü sıkıntı anlarında bir isyan, bir dua ve haykırış gelir. Kimi ne söylediği önemsizdir. İlginç olan, o anda yalnızlaştığımız. Belki yalnız bırakıldığımızı düşündüğümüzden, belki yalnız kalmak istediğimizden, belki de hiçbirşey göremediğimiz/görmek istemediğimizden. Kıyaslama yaptığımızda, iyi de var, kötü de. İyiyi düşündüğümüzde biraz iç geçirme, kötüyü düşündüğümüzde şükretme halinde olabiliriz. Fakat kıyastan önce, durumun bir an önce farkında olmak ve o karamsarlıktan nasıl çıkabileceğimiz konusunda çare aramak, kıyaslardan bir derece daha önemli. Her halükarda, umarım kimse kötü durum içinde kalmaz, kalırsa da kısa zamanda çıkar. Sevgiler Zeugmacım.

      Sil
  2. Eline saglik, insan bazen hani o her zamankindan daha cok "neden ben" dedigi zamanlarda, boyle yalniz olmadigini hissedince bir rahatliyor. Kisa suruyor bu rahatlik, o ayri.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Toplulukta yalnız olmadığını bilmek, insanoğlunu doğası gereği rahatlatır. Çünkü yalnızlık verir en büyük sakıntıyı. Grup terapilerinde, grupça itiraf edilen sorunlar ve çözüm arayışı da böyle bişeydir. Belirttiğin gibi, bu her zaman çıkış noktası değil elbet. Ruhu rahatlatmanın ardından, “Neden ben?” diye sorulan soruların cevaplarını, soruyu soran olarak kendi benliğimizde aramamız gerekiyor. Açıkçası dengeyi yakalamak da kolay değil. Bazen insanın yalnız kalarak düşünmesi de gerekebilir. Bu nedenle kimi zaman uzman desteği de can kurtarıcı olabilmekte.

      Sil
  3. Neden ben? Bu soru bana güç veriyor. Zor poyrazda uçmaya çalışırken Neden Ben diye sorarım. Neden benim başıma geldi. Sonradan hatırlarım ki Rabbimiz göğüs geremeyeceğimiz sıkıntıyı bizlere bahşetmez. Neden diye sordurmaz! Bu düşünce aklımdaki sis bulutunu dağıtır ve ben uçmaya devam ederim - Allah'ın izni ile ! -

    Not: Bunlar tamamen kendi düşüncelerimdir. Herkesin DİNİNE , DÜŞÜNCESİNE saygım sonsuzdur....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu sorunun cevabı ardında yatan en önemli manevi güce değinmişsin. Zaten biz genelde neden sorusunu zorda kaldığımızda sorar, kolay işlerimizde veya mutlu anlarımızda yaşantımızı ve kendi gidişatımızı pek sorgulamayız.
      Değerli yorumun için teşekkürler.

      Sil