Kadının
adı Eylül. Erkeğin ise Ekin.
Çok
büyük tesadüflerle, bir ayrılıp bir barışmışlar yıllar içinde.
Çok
büyük sözler vermişler birbirlerine. Birlikte çok şey başaracaklarmış. Belki de
bu kadar “çok” kelimesini kullanmamızın sebebi de budur. Hayatta “ilk” leri de
birlikte ve çok yaşamışlar.
Sorunlar
da birbiri ardına gelmiş. Parasızlık, işsizlik, düşüncesizlik, alkol
ikindileri, evden kaçıp gitmeler, “hiç başlamasaydı bu ilişki” sözleri içinde çırpınmalar,
vs… Her ailede olduğu gibi, onların da suları kah dalgalanmış, kah durulmuş.
İkisi
de düşünmüşler geçmişi. Birçok ilklere rağmen, birbirlerinin ilk aşkları
değillermiş. Fakat en derin aşk’ı, birlikte “ilk” yaşamışlar. Acaba ilişkiye ilk
başladıkları dönemde, dargınlık ve ayrılık zamanlarında tekrar barışmasalardı
ve başkaları ile birlikte olup hayatlarına yeni sayfalarda devam etselerdi,
daha mı iyi olurdu? Bu soruyu yöneltmiş dostları.
Demişler
ki, “şu an zor geçiniyorsunuz. Halen bir eviniz yok. Kimi zaman kavgalarınız
devam ediyor ki sonlarında özürler gelse de. Eeee, bunları geçmişte size bir
ekrandan gösterselerdi, yine seçer miydiniz birbirinizi?”
Düşünmeye
gerek görmemişler. Çünkü her ne olursa olsun, kader onları birleştirmiş ve
birlikte çok şey yaşamışlar. Geçmişin değişmeyeceğinin de farkındalar.
Hayatta
birçok şeyin farkında değiliz.
Yaşıyoruz;
ama
şikâyet ederek,
ama
keşkelerle, ama yakınmalarla, ama…
Değiştireceğimiz
şey geçmiş değildir. Biz ancak geçmişten ders alır, geleceğe yön veririz. İşte
farkında olmamız gereken şey de budur. İşte bu nedenle Eylül ve Ekin, çoğu
şeyin farkındadır. Sevgiyi görmüş, acıyı da tatlıyı da birlikte tatmışlardır
hayatın yarım kalmış renkli bardağından. İşte bu nedenle, ilişkilerini test
edenlere karşı cevapları hazırmış.
“Hangi
hayat, dört dörtlük bir makamda yürür ki?
Geçmişe
dönsem, değiştirmeyeceğim tek şey vardır,
o
da hayat arkadaşım, aşkımdır.”
Emre
Türker
Picture: deviantart
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder