Yazar:
Prof. Dr. İskender Pala
Sayfa
Sayısı: 466
Kitap
Boyutu: 13,5 x 19,5
Yayınevi:
Kapı Yayınları
İskender
Pala’nin anlatım tarzına uygun, belki bir kademe daha ağır, fakat her tarzından
biraz biraz içine kattığı, tarihi, aşkı, gizemi, masalları ve laleleri
barındırdığı bir kaos hikayesidir Katre-i Matem…
Kitabı
sevmek için, önce edebiyatı sevmek gerek. Çünkü bir devrin lisanını hakkıyla
barındıran, masalları anlattıkça ballandıran cümlelerde, ciddi bir bilginin
ağırlığı var. Zaten Matem Damlası olarak içeriğinde sadeleştirdiği, fakat
kapakta ise, anlattığı 1700’lü yılların lale devrine uygun olarak adını Katre-i
Matem koyduğu kitap, romanın hiç de lay lay lom bir tarzda yazılmadığını da
açıklamaya yetiyor. Bazen bölüm başların anlatılan cümlelerin içeriği,
bölümlerin ortasında açıklanıyor ki, o kısımlarda biraz akıl karışabiliyor.
Dilinin
tutulmasına sebep olduğu Şehnaz’ın aşkından Bimarhane’ye düşmeye razı Yanık
Yusuf’un aklından geçen ve onu anlatan bölüm sonlarında yer alan –derkenar-
başlıklı küçük aşık hikayeleri, içeriği zenginleştirmiş. Anlatılanların fazla
bir zamana yayılmadan, kısa sürede okunması gerekir ki, anlam bütünlüğü
kaybolmasın ve hikâye net bir şekilde akıla otursun. Ancak ve ancak böyle
anlaşılır kitabın gerçek değeri…
Gerçek
midir bilinmez ama İskender Pala, Marmara Oteli’nden geçerken tesadüfen gördüğü
Eski Kitaplar Müzayedesinde, kitabın değerinin kendisi için yüksek olduğu Osmanlıca
yazılmış bir eseri, üçüncü arttırımda alır. Çok beğendiği ve kim tarafından
yazıldığı bilinmeyen bu kitap öyle hoşuna gider ki, onu sadeleştirip
yayınlamaya karar verir. İşte böyle başlıyor sunuş kısmı…
1700’lü
yıllar.
Gerdek
gecesinin sabahına kadar aşkı Nakşıgül’ün kollarında rüyalar gören Şahin, aynı günü
sabahında, sevdiği kadının parça parça olmuş bedenini yorgan altında bulunca,
çılgına döner. Ne var ki, çevresindeki yakınları da onun o gece Nakşıgül’ü
öldürdüğüne kesin gözüyle bakacak ve cezalandırılmasını isteyeceklerdir.
Bunun
yanında başka bir yerde bir genç Yusuf, sevdiği ve sevmeye devam edeceği kız Şehnaz’ın
dilinin tutulmasına sebep olacak ve bu nedenle Haseki Bimarhanesi’ne kapatılacaktır.
Lakabı, aşkından dolayı Yanık Yusuf olsa da, nihayetinde bimarhanedeki katip
çelebi onun lakabını, kayıtlarını tuttuğu deftere Yanık kelimesinin “y” si ile
Yusuf’un “y” sini birleştirip Yeye olarak geçirecek, Yusuf da bu lakabı
benimseyecek.
Gelgelelim
bu iki talihsiz aşık, kaderin onları bir araya getirmesiyle dost olur ve birbirlerini
zamanla kardeş belleyip dermanlarına çare ararlar. Her ikisin de hikâyesi uzundur
ve anlatılacak kadar yaşanacaklar da bunu göstergesi sayılacaktır.
Tüm
romanın içeriğinde gezinirken, III. Ahmet’in padişahlığında bir dönemin açılıp
kapamasına kadar, akıl almaz bir cinayetin aydınlanmasına tanık olacaksınız. Şahsen
oldukça beğendiğim bu romanı.
Eline
sağlık İskender Pala…
Emre
Türker.
gerçekten dili son derece ağır bir roman.. ancak yine de bir sonraki bölümde ne olacak diye merak ettiren cinsten...derkenar bölümleri konudan biraz uzaklaştırsa da bu bölümleri çok sevdim...
YanıtlaSilhüzün damlası....unutulmaz kıtaplardan beım ıçın...
YanıtlaSilağır bir dil sürükleyici olaylar...
YanıtlaSil