08 Haziran 2010

Dışarısı Çok Soğuk, İçerisi Mi Beni Isıtan?

Olmayan bir soğuk hava dalgasıyla üşümek, hiçbir ısıtıcı etkiye sahip olmayan bir sıcaklıkla gevşemek. Hayat sürprizlerle dolu. Bu sürprizin içindeki “giz”in ne olduğu ise sana bağlı…
Kapının önüne çıktığında, sesler kulağında çınlamaya başladı. Araba gürültüleri ve birbiri ardına çalınan korna sesleri, her biri farklı yönlerde koşan insan kalabalığı, yüksek topukların kaldırma vurduğunda çıkardığı ses, aşk nedeniyle tükenen duygular, umutsuz bekleyişler, ağlamalar, sızlamalar…

Eve dönerken sesler kesilmeye başladı. Bir bebek, annesinin iteleyerek sürdüğü bebek arabasından ona el sallıyordu. Aklından geçen, evine gidip koltuğuna yayılarak televizyon seyretmekti. Beklentilerden ve beklenenlerden uzak, ağrısız, sızısız, sanrısız, acısız…

Klasik koşullu çalışma ortamları düşünüldüğünde, Pazartesi sendromlarıyla, Cuma günü huzurunu da yazı aralarına serpiştirilebilir. Öğle yemeğinde huzurlu bir sohbetle, kahve içerken gerilimli geçen bir toplantıyı da ekleyebiliriz.

Her zaman, istediğin ve amaç edindiğin noktalara ulaşmak için bilincini yönlenmen istenir. Üstelik bu doğrudur. Ne kadar kendini önce keşfettiğin veya ne kadar kendini geç anladığın, keşfetmekten uzaklaşıp sorularla dolu bulmacalara daldığın, hayata damga vuran dönemeçlerde o kadar etkili olacaktır. Hayat bir şekilde yaşanır. Bazı şeyler zorunlu, bazı şeyler isteyerek, bazı şeyler bitmesin dile dua edilerek geçer. Zaman asla durdurulamayacak bir kavram. Öyleyse, hareket noktası nasıl belirlenebilir?

Her gün aynı gün. Günlere değer katan biziz. Sabah evden çıkarken, akşam eve giderken, evde otururken veya yatakta uyumayı beklerken, aklımızı yönlendiren dış etkenler mutlak etkili olsa da, durumu kontrol eden yine biziz. Önemli olan kendini fark edebilmek. Durumunun farkına varabilirsen, kontrol mekanizman o kadar iyi işleyecek, o kadar doğru hareket edeceksin. Kimi zaman çözümü doğru sorularla bulurken, kimi zaman nasıl bir yardım gerektiğini keşfedeceksin. Zaten bütün mesele de, durumun farkında olabilmektir. Gerisi ince ayrıntılar…

Emre Türker

Picture: deviantart

3 yorum:

  1. Şu yağmurlu günde ne güzel bir yazı olmuş sevgili hayalbemol. İnsan kendini farkettiği andan itibaren sorunlarla karşılaşmayacak değil elbet. Ancak farklılık o sorunlara bakış açısında olacak. Sızlanıp, etrafında suçlular ararken bedbaht bir durumda bulmayacak kendini. Çünkü artık kendini tanıyor, eksileri ve artıları ile, hiç birini yadsımadan. Dolayısyla ne istediğini biliyor. İşte zıplama noktası. İstediği ne? bu sorunlu durumu çözümlemek, belki de çözümleme yolunda hatalı olanın tamamı ile kendisi olduğunu görecek, belki de yıllardır yapmayı ertelediği kaçındığı birşeyden kaynaklandığını görecek. Kendinin farkında olan bir insan bu anda sızlanmaz kolları sıvar ve yola koyulur. Yol kimbilir onu nerelere götürür, o bunu umursamaz, an o andır ki, yola koyulmak zamanıdır, gerisi palavara. En çok kimlerden rahatsız olurum bilirmisin hayalbemol: cümleleri ama ile başlayanlardan.
    günün güzel olsun.

    YanıtlaSil
  2. sızlanan insanlardan içten içe pek haz etmem.bu bakış açısıyla alakalı.hayata güzel bakan ve onu yönetmesini bilen insanlar herkesten çok önce kendilerini mutlu ediyorlar.böyle insanların kendilerine saygısı old.düşünüyorum sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. guguk kuşu… Farkındalık, son dönemin en popüler kavramlarından biri. Neyin farkında ve kim olduğumuz, yaşam için önemli ipuçları içeriyor. Aslında psikologların hasta ile ilk terapileri, bu farkındalık üzerine anlaşma ve durumu anlatma yönünde. Kişi durumunun ne kadar farkında olursa, ne kadar çözüm için istekli olursa, o kadar mutlu sona yaklaşacaktır. Ama’lar rahatsız edici. Fakat yine de bu ama’ları söyleyenlerin doğru yönlendirilmesi, hiç değilse uyarılması, yakın çevrenin bir görevi. Toplumda, özellikle çevremizde ne kadar mutlu insan olursa, bizler de o derece huzurlu oluruz.
    Değerlendirmelerin açısında teşekkürler…

    Nihan SARI, Illustrations… Eski bir sızlanan insan modeli olarak :), yazdıklarına hak veriyorum. Çünkü ne derece sızlanıyorsak, o derece çözümü görmezden geliyor ve yolu uzatıyoruz. Şifreli bir kapının içinde hapsolduğumuzda, ya şifrenin ihtimalleri üzerine çalışacağız, ya da sızlanmalarla boş bekleyişi uzatacağız. Hayata bakış açımız çok önemli. Ağrı ve sızı içeren düşüncelerin bir an önce bulunup, bünyeden doğru şekilde uzaklaştırılması gerek. Sorunların üzerini örtmeden, çözümleyerek…
    Teşekkürler değerli sözlerin için. Hep böyle mutlu kal Nihan, görüşmek üzere…

    YanıtlaSil